1. Bölgeye gelmiş, adliyede mahkemenin toplanmasını bekliyorduk. Gerginlikten elim ayağım titriyordu. Dört gün olmuştu, dört gündür ondan hiç haber alamamıştım. Nerdeyedi, ne haldeydi, iyi miydi?... Onu düşünmeden geçirdiğim tek bir saniye bile yoktu. Ben onu iyileştirmeye çalışırken, saçma sapan ilaçlarla daha kötü hale getiriyorlardı onu. 'Hoş geldiniz. Çok bekletmedim umarım.'
Kafamı çevirince gördüğüm yüz içimde kusma isteği uyandırdı. Her ne kadar bilmesem bile, her şeyin temelinin, Hyunjin'in böyle olmasının sebebinin bu adam olduğuna emindim. Şahsen benim bile kendisiyle ilgili iyi anilarim yoktu.
'Çok olmadı, Hoş bulduk. ' diye yanıtladı Namjoon Hyung Park JinYoung'un uzattığı eli sıkarken. Sıra bana geldiğinde eline iğrenç bir çöpmüş gibi iğrenerek baktım
.'Ah...' dedi tutmayacağımı anlayıp elini Jisung'a çevirirken. Jisung gözlerini kısmış, JinYoung'un arkasındaki Soon-Young'a onu öldürecekmiş gibi bakıyor, uzatılan eli görmüyordu bile.
'Sanırım pek sevilmiyorsunuz?' Dedi Minho Hyung alay edercesine bir edayla. Aslında bölgesinden kaçmıştık, üstüne üstlük kaçarken onlarca adamını öldürmüştü Minho Hyung. Şaşırtıcıydı ki ne peşimizden gelmiş, ne bu meseleyi daha fazla kurcalamıştı.
'Seni hatırlıyorum. Minho'ydu değil mi?'
'Unutulmaz anılar bırakmış olmalıyım zihninizde.' Minho Hyung sırıtarak konuşuyordu ama içten içe oradaki herkesin ağzını yüzünü kırmak istediğine emindim. Park JinYoung bozuntuya vermeden konuşmaya devam etti.
'Mahkemeye hala zaman var. İsterseniz sizi misafir odasına alalım. ' deyip bize misafir odasına kadar eşlik etti. Gösterdiği yere oturmak üzereyken bana seslendi. 'Bay Lee? Sizinle özel olarak konuşmamız mümkün müdür acaba?'
Minho Hyung ve Jisung kaşlarını çatmış, sinirle ayağa fırlamak üzerelerdi. Chan Hyung'a baktığımda Namjoon Hyung'la birbirlerine bakıp ardından onaylar manada kafalarını salladılar. Gitmek tehlikeli değildi, her yerde korumalar vardı. Ve ben artık gücümü nasıl kontrol edeceğimi çok iyi biliyordum.
Yerimden kalkıp onu takip etmeye başladım. Kapısı şifreli olan bir odanın önüne gelmiştik. Ofis gibi bir yerdi. Bana koltuğu gösterip karşıma oturdu. 'Bir şey içmek ister misiniz?'
'Ne söyleyecekseniz bir an önce söyleyin. Sizinle uğraşacak vaktim de hevesim de yok.'
'Sanırım oğlum beni eşine pek de iyi anlatmamış' dedi gözleri boynumdaki diş izlerinde gezinirken.
'Hyunjin bana sizden bahsetmedi. Bahsedecek kadar değer verdiğini sanmıyorum. 'Elimden geldiğince sert olmaya çalışıyordum. İyi davranılmasını hak etmiyordu o. Biliyordum çünkü iyi bir baba olsaydı Hyunjin yıllarını beni izleyip, beni aramakla geçirmezdi. Boşluklarını benimle doldurmaya çalışmazdı. Hyunjin'in hayatında, çocukluğunda onun değil benim yerim vardı. Düştüğünde, yara aldığında, canı yandığında, ağladığında, güldüğünde, aşık olduğunda... Hiçbir zaman onun yanına gitmemişti, hep beni izlemişti uzaktan. Babası hayattayken, babasına değil, hiç tanımadığı birine gitmişti hep. Onu, bunu yapacak kadar çaresiz bırakan oydu. Kim bilir benim bilmediğim daha ne yaralar açmıştı Hyunjin'e? Her şeyin en kötüsünü hak ediyordu o.
'Bilmek ister misin? Geçmişimizi?'
'Evet. Evet isterim.' Dedim başımı sallarken. Tam konuşmaya başladığı an devam ettim.
'Ama sizden değil. Sizin anlattıklarınıza inanacak değilim.'
'Çok...Çok ön yargılı değil misin?'
'Ön yargı değil bu. Bir insanın, hele ki size en çok ihtiyacı olan bir insanın tutunduğu dalları kırmaktan çekinmeyen, düşüşünü izleyen birisiniz siz. Daha fazla şey bilmeme gerek yok. Bu kadarı yetiyor kalpsizliğinizi görebilmek için.'
'Haklısın.' Dedi başını önüne eğerken. 'Belki her zaman, hatta çoğu zaman iyi biri olamadım, doğru şeyler yapamadım. İnsanları hep incittim, hala yapıyorum bunu. Evet iyi bir baba olamadım, evet iyi bir eş, iyi bir lider, iyi bir insan olamadım... Ama geçmişte böyle olmamış olmam, ömrümün kalanını da böyle geçirmek zorunda olduğum anlamına mı geliyor? Bir kez siyaha boyandım diye, yıkanıp bir daha dönemem mi beyaza?'
Başını eğdidiği için göremiyordum ama ağlıyordu sanırım. 'Bana yardım et lütfen. Geç olsa da, oğlumu kazanmama yardım et. Gerçekten seviyorum onu. O benim oğlum, nasıl sevmeyebilirim ki? Her gün pişman oluyorum yaptıklarım yüzünden. Bana yardım et lütfen, bana oğlumu geri kazandır. '
'Geçmişte itip düşürdüğün insanın şimdi seni tutmasını mı istiyorsun?' Dedim gözlerinin içine bakarken. Ben bile affedemiyordum. Hyunjin'in geldiği hali, ağlayışlarını, yakarışlarını hatırladıkça nefretim besleniyordu adeta. Ben bile affedemezken Hyunjin nasıl affedecekti?
'Bakın, vicdansız biri değilim. Asla da olmadım. Ama insanların kalplerini bir hiçmiş gibi kıran, ufalayan kişilerden hep nefret etmişimdir. Sizin yıllar önce yaptığınız ya da yapmanız gerektiği halde yapmadığınız şeyler ne hale getirdi Hyunjin'i? Gördünüz mü onu? Kendi ellerinizle yarattığınız eseri gördünüz mü? Kıran sizsiniz ama toplamak zorunda olan benim. Ve o kadar çok parçaya ayırmışsınız ki ne kadar ararsam arayayım hep bir parça eksik. Ben bile onu nasıl toparlayacağımı bilmiyorken size yardım etmemi beklemeyin. Ona iyilik mi yapmak istiyorsunuz? Şu saçma mahkemeyi iptal edin ve onu serbest bırakın. Böylece belki sizden daha az nefret eder.'
▪️▪️▪️
Yıkılmıştı.
Tek kelime ile yıkılmıştı. Gözleri...Gözlerinde tek bir duygudan eser yoktu. Solgundu, mosmor torbalar yer edinmişti gözlerinin altında. Susuz gibiydi, dudakları kupkuruydu. Öpersem parçalanırlardı sanki. Zayıflamış mıydı? Tanrım...
Kendini affettirmek isteyen adamla ona bu muameleyi yapan adam aynı mıydı? Az önce mahkemeyi iptal edip onu serbest bırakan adamla, günlerdir uyuşturucu veren adam aynı mıydı?
İyi ki dedim kendi kendime. İyi ki kanmamışım o herife.
Bileklerindeki kelepçeler çıktığında bir süre kelepçenin bileklerinde bıraktığı izlere baktı. Çok garip bir şeymiş gibi izleri inceliyor, kafasını kaldırıp etrafına bakmıyordu bir türlü. Algılayamıyordu hiçbir şey. Boş boş izlere bakıyordu. Bakıp duruyordu ve başka bir şey yapmıyordu. Adımlarım tam önünde durdu. Benimkilerin aksine büyük olan ellerini tuttum. Bende baktım bileklerine, birlikte baktık. 'Geçecek' dedim.
'Bunların hepsi bir gün geçecek sevgilim.'
▪️▪️▪️
Bi bitmedi çileniz....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Omegaverse | Hyunlix
Fanfiction'Artık sözünü tutma zamanın geldi Felix.' Yan shipler: Minsung, Chanchang, Seungin 1#Straykids/170122 4#Felix/180122