Jisung'tan
Gözlerim kapının önünde bekleyen Soon-Young'a kenetlenmişti. Yüzüme bakıp gülümsüyordu ve eminim ki baktıkça geçmişte yaptıklarını hatırlayıp alay ediyordu benimle. Bir kez daha küfrettim kendime, o zamanlar bu kadar güçsüz olduğum için. Keşke o zaman üçünün de kafasını koparabilseydim. O şerefsiz yüzünden kimseye güvenemiyordum. Aylardır düşünüyordum Minho'nun çok mu üstüne gidiyorum, ona bir şans vermeli miyim diye. Bu düşüncelerin hemen ardından Soon-Young geliyordu aklıma ve tekrar hayal kırıklığına uğramamak için boşveriyordum her şeyi. İçimde Minho'ya karşı bir şeyler olsa bile bunu söyleyecek cesaret bırakmamıştı bende.
Soon-Young'un dışarı çıktığını görünce hemen arkasından gittim. O piçi gebertecektim, sonucu ne olursa olsun yapacaktım bunu.
Binadan çıkıp köşeyi döndüğü anda üstüne atıldım. Yumruğumu yüzüne geçirecekken bileğimi tutan elle kalakaldım.
Başımı çevirdiğimde Minho karşımda duruyordu. 'Ne yapıyorsun sen? Hyunjin için geldik buraya, bir de sen tutuklanırsan daha da uzayacak işimiz.'
Soon-Young ellerini yakama uzattığı an Minho ayağıyla boğazına bastı onun. Neffessiz kaldığı için ellerini Minho'nun ayağına götürmüş, çekmeye çalışıyordu. 'Bir şey konuşuyoruz şurda.'
Kaşlarımı çatıp Minho'ya baktım. Yıllarca bu an için beklemiştim ve gelip beni durduramazdı. 'İşime karışma yetkisini kim verdi sana?' dedim sert bir ses tonuyla.
'Sana olan aşkımın verdiği yetkiye dayanarak her haltına da karışabilirim.'
'Bu şahsi bir mesele. Şimdi rahat bırak beni.'
'Senin için onu öldürtebilirim. İkimizde hapishaneye giremeyiz. Ya da istersen beraber öldürelim ve aynı koğuşa düşelim ha? Nasıl fikir?'
'Yarrak gibi.'
Bir an bile rahat bırakmıyordu beni. Woojin itini o öldürmüştü zaten. Kendi intikamımı kendim almama bile izin vermiyordu.
'Tamam istediğini yap. Ben nöbet tutayım ilerde. Cesedi yok ederiz sonra kimse görmeden.' Bunu söyledikten sonra ara sokağın başına geçmiş ciddi ciddi nöbet tutuyordu.
Ona odaklanmayı kesip Soon-Young piçine döndüm. 'Hala güzel miyim eskisi kadar?' Dedim gülerken. Gözlerim dolmasın diye kendimi paralıyordum şimdi. 'Şansa bak, omega olmadım ama.'
Hiç endişeli bir hali yoktu. Beta olduğum için korkmuyordu herhalde benden. Ama bu beta birazdan yaptıkları için onu ölümden beter edecekti.
'Hah' dedi ukala bir tavırla. 'Görende seni alfa sanacak. Sikik bir betadan başka bir şey değilsin oysaki. Tam anlamıyla sikik. Ben şu an sadece üstümde oturmanın tadını çıkarıyorum. '
Yüzüne indirdiğim yumrukla başı betona çarpmıştı. Yüzünü tekrar çevirip güldüğünde bu kez daha sert vurdum. Daha sert ve daha sert...O karşılık verme fırsatı bulamadan art arda vurdum yumruklarımı yüzüne. Yüzü kandan görünmez bir hale geldiğinde artık gülmüyordu. 'Tamam...ye-yeter. Özür dile...rim ben çok pişmanım. Yemin ederim.'
Yalvarmasıyla üzerinden kalktım. Karnına alabildiğim en sert tekmeyi geçirdim. Yerde iki büklüm olurken tekme atmaya devam ettim. O yalvardıkça daha da sertleşti darbelerim. 'Bende' dedim. 'Bende o gün yalvarmıştım size.'
'Orospu çocukları! Bende yalvardım size! Kaç kez durun dedim! Kaç kez yalvardım size! Keşke dövseydiniz! Keşke dövseydiniz de beni kendimden iğrendirecek hale getirmeseydiniz! Ulan sevmiştim ben seni be! Ne hayallerle gittim ben oraya! O kadar yaktın ki canımı sevmeye bile korkuyorum şimdi ben! Öldürsem geçecek mi sanki amına koyayım! Geçecek mi lan?! Senin kadar şerefsiz, senin kadar orospu çocuğu olsaydım bana yaşattıklarının hepsini yaşattırırdım sana.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Omegaverse | Hyunlix
Fanfiction'Artık sözünü tutma zamanın geldi Felix.' Yan shipler: Minsung, Chanchang, Seungin 1#Straykids/170122 4#Felix/180122