Changbin lavaboya gitmişti ve dakikalardır dönmemişti. Chan desen Yewon'u ortada kabak gibi bırakmış, anne ve babasının burda sinirden deliye dönmesine sebep olmuştu. 'Ben Binnie'ye bakmaya gideyim' dedi Jeongin yerinden kalkarken. Tam o sırada Changbin'i görüp oturdu. 'Nerde kaldın ya- Ağladın mı sen?'
Jeongin sinirle başladığı cümleyi ağlamaklı bir tonla bitirmişti. Changbin'i yanına çekip oturturken suratını asmıştı. Changbin'in yüzü kıpkırmızı olmuş, dudakları şişmişti. Çok ağlamış olmalıydı.
Biraz sonra Chan Hyung salona geldi ve sahneye çıktı. Müzisyenlerden mikrofonu rica etti. Ne yapıyordu o? Ve Changbin neden gülüyordu?
Bu terste bir işlik var ama neyse...
'Böldüğüm için özür dilerim ama herkes dikkatini buraya verebilir mi?' Bütün salon Chan Hyung'a dönmüştü. Babası kaşlarını çatmış ters ters ona bakıyordu. 'Biliyorum, fazla uzadı ve hepiniz yüzükleri takmamız için bekliyorsunuz. Yüzükleri takmadan önce bir şey söylemem gerekiyor...' Bir süre durup etraftaki insanların tepkisine göz attı. Gözleri Changbin'i bulunca gülümseyip başını eğdi. Aynı hareketi Changbin'de yapınca hepimiz mal gibi onlara baktık. 'Burda benim bilmediğim ne dönüyor böyle?! ' dedi kısık ama sinirli bir ses tonuyla Jeongin. Bir şeyler dönüyordu ve onun bile bundan haberi yoktu. İşte bu gerçekten tuhaf.
'Başta Yewon'dan, daha sonra ailelerimizden ve siz konuklardan özür dileyerek söylüyorum ki...Bu nişanı takmayı reddediyorum.'
Salondan uğultular yükselirken Seungmin alkışlamaya başlamıştı. Daha sonra Minho Hyung, Jin Hyung, Jimin Hyung ve Hyunjin de ona katıldı. Çocuklar da onlardan ne gördüyse aynısını yapıp bağırarak el çırpmaya başladı. Herkes bir Chan Hyung'a bir bizim masaya bakıyordu.'Nişanı yapmayacağım ama iki ay sonra düğünüm olacak.'
'Yewon ile değil, Changbin ile.'
Bu sefer biz bile donup kalmıştık. Bütün gözler Changbin'in üstündeydi, Bay ve Bayan Bang bakışlarıyla onu öldürmek istiyor gibiydi. İkisi birbirine bakıp gülümseyince Chan Hyung konuşmaya devam etti. 'Sizi buraya topladığım için özür dilerim. Nişan partisi burda sona eriyor. Hepinize iyi akşamlar.'
▪️▪️▪️
Hepimiz salondan ayrılmış Jisung ve Changbin'in evinde toplanmıştık. Chan ailesiyle konuşacağını ve bize her şeyi daha sonra anlatacağını söyleyip ailesinin yanına gitmişti. Changbin ise kısaca olanları özet geçmişti.
'Vay be...' diye iç çekti Minho Hyung. 'Böyle dünyanın adaletine sokayım. Bi ben kavuşamadım zaten sevdiğime.' Jisung onunla randevuya çıkmıştı ama asla yeşil ışık yakmamıştı. Jeongin ve Seungmin dünyanın en mutlu çiftiydi, Chan ve Changbin yakında evlenecekti, ben ve Hyunjin flört aşamasındaydık ama o ve Jisung yerinde sayıyordu. Yazık...
Kapı çaldığında Seungmin ayaklandı. 'Hamburger söylemiştim bizim için.' Biraz sonra elinde paketlerle döndü. Hamburger, köfte, patates, soğan halkaları, tavuk... Dünyanın en sağlıksız ve en lezzetli yiyecekleri.
Hepimiz yemeklere dalmışken eliyle ağzını kapatan Jeongin dikkatimi çekti. 'I.N-ah, neden yemiyorsun? '
'Hiç bir şey, sadece...Sanırım aç değilim.'
'Ne demek aç değilim? Öğlen de bir şey yemedin zaten.' Diyen Seungmin elindeki tavuğu Jeongin'in ağzına tıkmaya çalıştı. Jeongin elleriyle tavuğu itip yüzünü buruştururken 'Minnie lütfen, yemek istemiyorum' diye sızlandı.
'Ye hadi...'
'İstemiyorum-'
'Sadece bunu ye lütfen ~'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Omegaverse | Hyunlix
Fanfiction'Artık sözünü tutma zamanın geldi Felix.' Yan shipler: Minsung, Chanchang, Seungin 1#Straykids/170122 4#Felix/180122