Felix'ten
Acıyordu.
Boynumda bıraktığı mühürden, öptüğü dudaklarıma kadar her yanım acıyordu. Sonunda, şu son birkaç günde mutluluğu bulduğumu sanmıştım. Cidden mutlu olacağımızı. Oysa ki şimdi mutluluk bana İkarus yıldızının dünyaya olan uzaklığından daha uzaktı.
Keşke Hyunjin de o kadar uzak olsaydı.
Beni kandırmıştı. Bana yalan söylemişti. Beni kandırmıştı...Hayallerim vardı ikimizle ilgili. Hayallerim vardı kaburgalarımda sakladığım. Kaburgalarım kırılmıştı. Batıyordu. Kaburgalarım tek tek göğsüme batıyordu. Ciğerlerim kanıyordu. Ciğerlerim bugüne kadar ihanet solumuştu. Zehirliyordu.
'Canavar...' dedim hayallerimin katiline bakarken. 'Canavarsın sen.'
Benim sözlerim onun pas tutmuş kalbini yaralamazdı. Bir çizik kadar acıtmazdı canını. Bir kalbi bile yoktu eminim. Olsaydı, her ne kadar kötü biri de olsa yiyemezdi bir insanı. Tanrım...Bir insan nasıl olurda böyle bir şeyi yapabilirdi? Cinayet değildi bu, düpedüz katliamdı.
Derek'i öldürmüştü. Hislerini öldürmüştü. Hislerimi öldürmüştü. Aramızdaki bağı öldürmüştü. Hwang Hyunjin içimde ona dair ne kadar iyilik varsa, hepsini kılıçtan geçirmişti.
'Değilim...' diye fısıldadı. Daha fazla duymak istemiyordum o ölümün tınısını taşıyan sesini. Daha fazla dinleyipte onu affetmekten korkuyordum. Affedemezdim. Böyle bir canavarı affedemezdim.
Ama yapamıyordum. Olmuyordu. Ben ne kadar zorlarsam, o kadar olmuyordu işte.
'Ben değildim...' dedi ağlayarak.
Hala nasıl oluyorda gözyaşları içimi parçalıyor, bilmiyordum. Nefret ediyordum ondan. Nefret ediyordum...Ben ona sevgimi vermiştim, aşkımı, gülümsememi, en güzel duygularımı, zamanımı, anılarımı, yaşadıklarımı, yaşayacaklarımı, bekaretimi...Ben her şeyimi ona vermiştim. Ve şimdi elimde hiçbir şey kalmamıştı. Avuçlarıma bakıyordum. Bomboştu. Her şeyim ondaydı, her şeyim onundu...Ve o, ona verdiğim her şeyi yakmıştı, küle çevirmişti, rüzgara kapılıp gitmesine izin vermişti...
'Yemin ederim ben değildim...' Öyle içten ağlıyordu ki inanabilirdim. Tekrar kanabilirdim ona ama tekrar aldatılmayı kaldırabilecek bir yüreğim yoktu. Kendime bunu yapamazdım. Ama ne olacaktı? İkimiz birbirimize bu denli bağlıyken nasıl ayrılacaktım ki ondan? Aldatıldığımla mı kalacaktım? Yaptığım bir hata hayatıma mı mal olacaktı?
'Sevgilim beni dinle...'
'Sevgilim deme bana! Ben senin sevgilin değilim! ' diye bağırdım boş odada. Yalnızdım, kimse yoktu yanımda. Yalnızdı, kimse yoktu yanında. Dışarıdan bakan bizi deli sanardı.
'Hayır...Hayır sen benim sevgili-'
'Değilim! Ben senin sevgilin falan değilim! Ben bir canavarın sevgilisi değilim! Bu sen değilsin...Benim aşık olduğum adam bu değil...'
Hıçkırıklarla yere çöktüğümde ellerim boynumdaki diş izlerinde geziniyordu. Tırnaklarımla kazıyıp yok etmek istiyordum onları ama canımı yakmaktan başka bir işe yaramıyordu.
'Sen...Sen zaten asla bana aşık olmadın. Sen hep olmamı istediğin adama aşıktın sevgilim...'
Kopuyordu. Bağ zayıflamıştı. Köprünün benim tarafımdaki kısmı yıkılmıştı. Kırılmamızı engelleyen şey onun aşkıydı. Onu kilometrelerce ötede kendi düşünceleriyle baş başa bıraktım. Hızlı adımlarla evden çıkıp hastaneye giderken aklımda tek bir şey vardı.
Mühürü kırmak.
Ölecek olsam bile bunu yapacaktım. Ki zaten ölüyordum. Ama o kadar yavaş ölüyordum ki insanlar yaşadığımı zannediyordu.
Hastanenin önüne geldiğimde önümde beliren karartıyla durdum. Karşımdaydı. Hayallerimi enkaza çevirip, beni o enkazın altında bırakan adam karşımdaydı. Aşk ve nefret arasındaki o ince çizgide yürürken beni kendi elleriyle nefrete iten adam karşımdaydı. Ölümün vücut bulmuş hali şu an tam karşımda duruyordu.
Sivrilmiş dişleri, saç derisinden, ağzından, ellerinden akan kanlarla Hwang Hyunjin karşımdaydı. Kan kokusu öyle bir sinmişti ki üstüne midem bulanıyordu.
Seviyordum.
Bu ölüm kokan haliyle bile seviyordum. Dudaklarındaki kana rağmen öpmek istiyordum, tutmak istiyordum ellerini, okşamak istiyordum saçlarını.
Saçmaydı.
Hissettiklerim bir idam mahkûmunun cellatına aşık olması kadar saçmaydı. Nefret etmeliydim. Nefret etmeliydim. Senden nefret etmeliyim sevgilim ama...Bitirmek istemiyorum. Belki de...Belki de sürdürmek istediğim çoktan bitmiş bir hikayeydi. Ne kadar zorlarsam zorlayayım devam etmeyecekti.
'Gidecek misin benden?' Diye sordu. Sesine acı işlemişti. Konuştukça boğazı yanıyordu sanki. Korkuyordu. Az önce bir insanı parçalara ayırıp yutan canavar, terk edilmekten korkuyordu.
'Giden ben değilim. Giden sensin.'
'Hayır...' dedi kanlı elleriyle yüzümü avuçlarının arasına alırken. 'Ben hiçbir yere gitmiyorum. Ben asl-'
'Kes şunu. '
Geri çekilip ellerinin yüzümden ayrılmasına sebep oldum. Sesimi elimden geldiğince sert çıkarmıştım. Ona acıdığımı bilmemeliydi. İçimde hala bir parçanın ona sarılmak için çırpındığını bilmemeliydi.
Öldürür müydü beni?
Aklıma gelen düşünceyle histerik bir şekilde güldüm. Bir zamanlar saçımın teline zarar vermeyeceğine emin olduğum adamın şu an beni öldürmesinden korkuyordum. Zaten öldürmüştü.
Yanından geçip gitmeye çalışırken dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Ağlayacaktım. Ağlıyordum. Dudakları çıldırmama sebep olacak kadar güzeldi. Ama o dudakları bir başkasını öpmüştü, ardından öldürmüştü.
Öperek öldürüyordu beni. Dudaklarındaki kanı, dudaklarındaki zehri akıtıyordu dudaklarıma. Ayrılmaya çalışacak mecalim kalmamıştı. Ayrılmak istiyor muydum? Ondan bile emin değildim. Karşılık vermedim en azından, kalan tüm gücümü onu öpmemek için harcadım.
'Korktum...' dedi dudaklarımızı ayırırken. Şimdi ölüm benim de dudaklarıma bulaşmıştı. 'Benden kaçarsın, beni sevmezsin diye korktum. Bak kaçıyorsun...Ben...Ben içimdeki canavarla baş edemiyorum. Beni kemiriyor, beni yutuyor sevgilim. Sen olmasan...Sen olmasan bütünüyle yenileceğim. İçimde ölümün olmadığı tek yer sana olan sevgim. Canavarımın dokunup kana bulamadığı tek yer aşkım. Hastayım ben, ölmek üzereyim. Yaralarım var, öp hepsinden, iyileştir beni sevgilim.'
Kaburgalarım sızlıyordu yine. Kaburglarımıza ağır geliyordu bütün bunlar. Ama bedenimizde bu aşkı sığdırabileceğimiz başka hiçbir yer yoktu. 'Ben de ölüyorum Hyunjin. Belki senin gibi yenilerek, yutularak değil ama parça parça, lime lime edilerek ölüyorum.'
'Öperim. Öperim seni. Ölüm olsa da dudaklarımın arasında, öper, öldürür sonra yeniden doğururum ikimizi.'
'O halde...'
Ah dedim, ah benim bu ayrılığa göğüs geremeyecek kadar zayıf kalbim...
'Öp ve yeniden doğur bizi'
▪️▪️▪️
Ayrı kalmalarına gönlüm el vermedi, 40 bölüm olacak neredeyse. Bir haftaya final yaparız gibime geliyor. Finalden sonrada ilk bölümleri birleştirip düzenleyeceğim. Tabi üşenmezsem...
Edit: Üşenmedim ve düzenledim. Bütün yorumlar, oylar, görüntülenmeler silindi...40 bölümlük kitap 30 bölüm oldu ağlıyorum 😭😭😭
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Omegaverse | Hyunlix
Fanfiction'Artık sözünü tutma zamanın geldi Felix.' Yan shipler: Minsung, Chanchang, Seungin 1#Straykids/170122 4#Felix/180122