14

661 56 39
                                    

"Emin misin bulamayacağına?"

"Eminim tabi ki Jin! Acemi birisi miyim ben?"

"Öldüğünden bu kadar çabuk haberinin olmasını beklemiyordum sadece. Dikkatli ol ve her hareketini bana bildir"

Sejin'in bir şey söylemesine izin vermeden telefonu kapatarak Namjoon'a döndü.

"Ben gidiyorum. Daha fazla zaman kaybedemeyiz" derken gözleri ve kulakları Hoseok'un yerini bulmak için iş başındaydı.

"Gidip ne yapacaksın ki?"

"Onunla tanışırım belki. İyi bir fırsat"

Onaylamayan bir ifadeyle kendisine bakan arkadaşının omzuna yavaşça vurduktan sonra yanından ayrıldı.

Sevgilisini gitmeden deli gibi görmek istese de ondan kopamamak büyük bir engel teşkil ediyordu. Böylesinin daha doğru olacağını düşünerek arabanın anahtarını alıp evden çıktı.

İçinde oluşan sıkıntı tamamen sevgilisinden uzaklaşmak zorunda kaldığı içindi. Konu o olduğunda iradesiz bir insana dönüşmek daha önce tecrübe ettiği bir şey değildi. Bu yüzden de kendi dengesizliğine ayak uydurmak bazen çok zor oluyordu.

Evlerine bağlanan patikadan çıkarken aklından geçen düşünceler yine ve yine meleğine aitti.

Uzun sayılabilecek bir yolculuk sonunda daha önce bir kaç kere geldiği evin önünde durdurduğu arabasından inerken şapkasını çıkarıp saçlarını karıştırdı. En son geçen hafta arka koltuğa fırlattığı şirket çantasına uzanarak boynuna taktı.

Üzerini değiştirecek zamanı olmadığı için bol montunun önünü kapatarak vücudunu sakladı. Derin bir nefes aldıktan sonra etrafını son bir kez kontrol edip dışarıya çıktı.

Bir şirket çalışanının böyle güzel bir arabasının olması dikkat çekerdi. Hızlı adımlarla Sehyoon'un evine ilerledi. Iyi bir oyunculuk sergilemesi gerektiğinin farkındaydı. Kapının önünde durduğunda saçlarını karıştırıp role girerek kapıyı alacaklı gibi çalmaya başladı.

Bir yandan da endişe kattığı ses tonuyla "Sehyoon!" diye sesleniyordu.

Kapının açılmasıyla o olmadığını bilse de "Sonunda!" demişti rahatlamış bir şekilde.

Ama kapının arka tarafında görünen yabancıyla kaşlarını çattı bilmiyormuş gibi. Birkaç gün önce resmini gördüğü Donghun tam karşısındaydı işte.

A.C.E'nin üyelerinden birisi tehditkar bir şekilde ona bakıyordu.

Jin şaşkınca ona bakarken adam "Sen kimsin?" diye sordu ifadesiz tuttuğu sesiyle.

"Asıl sen kimsin? Sehyoon nerede?"

Donghun omuz silkerek "Bilmiyorum" demişti sadece.

Jin bunun üzerine kaşlarını daha da çatarak cebinden telefonunu çıkardı.

"Onun evinde ne işin var? Hemen söyle yoksa polisi arayacağım"

Tehditkar bir şekilde çıkardığı ses adamda işe yaramamış olmalı ki alaycı bir şekilde gülmüştü ama gülebilmesinin tek sebebi Dybbuk tarafından değil de sıradan bir insan olarak onu tehdit ediyor olmasıydı.

"Sakin ol şampiyon. Ben onun arkadaşıyım ama bir süredir ondan haber alamıyorum. O yüzden geldim" dediğinde Jin tek kaşını havalandırarak onu süzdü.

Karşısındaki adam çok masum duruyordu. Yüzü, konuşması, tavırları... Asla kimsenin şüphelenmeyeceği birisiydi. Muhtemelen en büyük silahı da buydu.

SAVE ME! #2SeokHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin