Jin evinden içeriye girerken ilk defa böylesine bir heyecan oluşmuştu içinde.
Hep çok özler, hep karşısında heyecanlanırdı ama bu bambaşkaydı. Tamamen bir olduklarından beri ilk defa görüşeceklerdi. Bu da Jin'in kalbinin hızlanmasına sebep oluyordu.
Kapı açma sesiyle birlikte oturma odasından çıkan Hoseok ve Jungkook içeriye giren ikiliyi görünce sonunda rahat bir nefes almışlardı.
"Jin!"
Meleğinin sesiyle gülümsemesini saklamadan ona baktı. Ona doğru koşan sevgilisini kollarını açarak karşıladı. Boynuna sıkıca sarılıp bacaklarını beline saran adamı kollarının arasına alırken kucağında sanki küçük bir çocuk varmış gibi şefkatliydi dokunuşları.
"Seni çok özledim" diyen sevgilisine "Bir de bana sor" diye mırıltıyla cevap verdikten sonra burnunu boynuna sürterek ihtiyacı olan kokuyu içine çekti.
İkisi de yanlarından ayrılan Yoongi ve Jungkook ikilisini fark etmemişti bile. Birbirlerine o kadar odaklanmışlardı ki dünyada sadece ikisi kalmış gibi hissediyorlardı. Hoseok'un gözünden sessizce damlayan yaşların ıslaklığını hissettiğinde ise huzurlu dünyası parçalanarak geriye çekildi.
"Meleğim? Neyin var?"
Endişeli sesi daha çok ağlatmaya başlamıştı sevgilisini. Bacaklarını çözüp ondan biraz uzaklaştığında Jin'in kalbinde bir korku oluşmuştu. Yüzünü avuçları arasına alan sevgilisi biraz daha rahatlamasına sebep olurken neden ağladığını çözememişti.
"Hep böyle mi olacak? Ben korkuyorum Jin! Sana bir şey olacak diye çok korkuyorum. Bizim için kendini tehlikeye atarken-"
Jin daha fazla konuşmasına izin vermeden dudaklarını dudaklarına hapsederek konuşmasını engelledi. Daha fazlasını istese de önce bu konuyu halletmeleri gerektiğini biliyordu.
"Sana her şeyi en başında anlattım Hoseok. Şimdi neden bunları düşünerek kendini üzüyorsun?"
"Çünkü seni seviyorum. O kadar seviyorum ki sana bir şey olacak diye aklım çıkıyor! Telefonunu açmadığın her seferinde içime büyük bir korku düşüyor ve beni yemeye başlıyor içten içe. Ya sana bir şey olursa? O kadar sen oldum ki sana bir şey olursa kendimi kaybederim. Bunu artık çok iyi biliyorum"
Jin gülümseyerek yüzündeki elleri okşadı. Yüzüne dokunulmasından hoşlanmazdı değil mi? Boşverin, artık bu hisse bayılıyordu.
"Kendimi tehlikeye atmıyorum. Artık değil Hoseok. Kendime dikkat ediyorum, en başta senin için. Seni bu tehditten korumak için 2 yıl uğraştım ve sonunda bir çıkış kapısı buldum. Onları yok ettikten sonra da birlikte olacağız. Huzurlu ve mutlu. Söz veriyorum"
Hoseok yaşlı gözleriyle gülümsedi. Konuşarak sadece onu daha fazla üzdüğünün farkına vararak susmayı tercih etti. Arkada kalan olmak bazen tehlikenin üzerine yürümekten daha cesaret istiyordu ama bunu anlamamaları sorun değildi. Ona, her gün daha da güçlü olması için sebep olmaya devam edecekti.
Gözlerindeki yaşı sildikten sonra "Hadi herkes salonda" diyerek elini tuttu Jin'in.
Üzerindeki kurumuş kan izlerinin farkına varmayan Hoseok'u durdurarak "Üzerimi değiştirip geliyorum" demişti.
Ondan ayrı kalmak istemese de başını sallayarak onayladı.
"Aç mısın? Normalde yemek için geç bir saat ama Yoongi hyung hızla hazırlanıp çıkınca kaldı. Kimse de yemek istemedi"
Jin'in dudaklarında anlam veremediği bir gülüş oluşurken boş bir ifadeyle yüzüne bakmaya devam etti.
Jin, dudaklarını hassas noktası olan burnuyla yanağı arasındaki o boşluğa bastırdıktan sonra "Sen mutfağa geç ben geliyorum" demişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAVE ME! #2Seok
Fanfiction#2SEOK #Yoonkook #Nammin Bir suçlu, sürekli kameralar önünde olan bir idole aşık olsaydı bunun adı ne olurdu? Evet. Doğru kelime tam olarak buydu. İmkansız!