Gözlerime inanmak için birkaç kez kırpıştırdım. Umduğumdan hızlı gelişmişti. Kutunun içinden bir fotoğraf aldım, sahneyi anı anına hatırlasam bile çevremde o gece kimsenin olmadığını biliyordum. Taeyang ve benim yemek yediğimiz akşamın fotoğrafıydı. Bir diğerini elimi aldığımda ise Ji Yong'un beni hastaneye götürdüğü andı. Fotoğrafların ardı arkası gelmiyordu. Her anımı adım adım çekmişti. En baştan en sona kadar. Gözlerimi devirdiğimde fotoğrafları kutunun içine attım. Camdan bakan Ji Yong'a baktığımda yüzünde ki sert ifade ile bana döndü:
-Siz ne halt yiyorsunuz.
Ben bir şey yapmamıştım. Olaylar çığırından çıkacak gibiydi. Omuzlarım düştü:
-Ben nereden bilebilirim böyle şeyleri.
Dalga geçercesine güldüğünde ilk tanıştığımız an aklıma geldi. Bir süre sonra sakinleşip yanıma oturdu. Arkadaş olma fikrinden artık vazgeçeceğini düşünmüştüm. Yüzyıllar süren bir sessizliğin ardından:
-Arkadaş mıyız? Diyen sesiyle kendime geldim.
Usulca kafamı sallayarak onayladım. Ji Yong tekrar konuşmaya başladığında sesinde ki tını fotoğraflardan kalan stresten biraz barındırıyordu.
-Sevindim. Young Bae'yi çağırdım. Yanlış anlaşılmaları düzeltmeliyiz.
Kesinlikle düzelmeliydi, her ne kadar yaşamlarından haz etmesem de birinin beni yanlış anlamasına dayanamazdım. Gözlerimi karşımda ki sesi kısık televizyondan ayırmadan:
-Evet, bana yardım ettiğin için teşekkür ederim.
Sesim olması gerekenden az çıkmıştı. Aklımdan geçen iki şey vardı. Fotoğrafları gönderen kimdi ve Young Bae benimle konuşmaya gelecek miydi?
Ji Yong telefonu kulağına götürdüğünde odadan çıkıp gitmişti. İşte şimdi kendi başımaydım. Hastaneden çıkmamın yorgunluğu gözlerime doğru inerken kendi kendime:
-Sadece gözlerimi dinlendireceğim. Dedim.
...
Birden yerimden sıçradığımda başımdaki yaranın sızısı tüm bedenime yayıldı. Nerede olduğumu anlamam 2 dakikamı almıştı. Tepemde bir elinde battaniye ile duran Young Bae ile göz göze geldiğimde suratımın bir elma gibi kızardığına yemin bile edebilirdim. Gözlerimi hemen sıcak gözlerinden çekip koltukta oturur pozisyona gelmeye çalıştım. O sırada Ji Yong'un sesiyle utancım iki kat arttı.
-Ağzının salyaları silmelisin.
Elimin tersiyle silerken ne kadar berbat bir şekilde uyuduğumu düşünmemeye çalışıyordum. Başımda ne kadar süredir durduklarını düşünmek benim o süre zarfında uyku halindeyken neler yaptığıma dair fikir yürütmek bile korkunçtu.
Kendimi topladığımı zannettiğim bir anda konuşmaya karar verdim. Gözlerim yerde ki karoları sayarken söze nasıl başlayacağımı düşünüyordum. Ji Yong'un sesi yine aramızdaydı.
- Anlattığım gibi biz Mişi ile arkadaşız. Yanlış anlamanı anlıyorum. Zaten bunu o uyurken uzun uzadıya anlattım. Kızı boşa üzme.
Bir anda ağır bir yükün altından kalkmıştım. Erkeklerle ilişkilerim hep kötü olmuştu. Ji Yong'a minnetle baktım. Sonunda konuşma cesaretini kendimde buldum:
-Young Bae üzgünüm. Beni yanlış anlaman canımı çok yaktı.
Young Bae tepemde dikilmeyi bırakıp yanıma oturdu. Onun yüzüne bakmak tüm vücudumun alev almasına sebep oluyordu. Karşıya bakmak şu an benim için en iyisi diye düşünürken birden kendimi Young Bae'nin kollarında buldum. Kalbimin atışını hissedebiliyordum. Kollarım boşta sallanırken içimden gelen sarılma dürtüme daha fazla direnemedim. Kollarım sıcak bedenini sardığında sanki yıllardır görmediğim birinin boşluğu dolmuştu. Kafamı utancımdan boynuna gömdüm. Bu bir başlangıç mıydı? Yoksa bana verilen değerin karşılığı mı bilmiyordum. Kollarımı ürkekçe çektiğimde Young Bae'de kendini geriye çekmişti ama elleri ellerimdeydi. Gözlerinde hastanede gördüğüm acı yoktu.
-Min Shi sevgilim olur musun?
Gözlerimi gözlerinden çekip etrafa baktığımda bir çift gözün bize baktığını fark ettim. Yeni arkadaşım beni tepkisiz izliyordu.
-Young Bae sen bir idolsün. Ben buraya... Sözümü tamamlayamadan konuşmaya başladı
-Biliyorum. Senin için hiçbir zorluk yaşatmayacağım. Söz veriyorum. Dedi.
O kadar ısrar ve sevgi dolu bakıyordu ki kafa sallamakla yetindim.
Ben onayladığımda salonda hareket eden Ji Yong'a gözüm kaydı. Açıklama gereği duyarmışçasına arkasını dönmeden:
-Bunu kutlamalıyız değil mi? Yeni tatlı çiftimizi.
Sesinde ki kinayeye anlam veremesem de çok düşünmek istemedim. Sessizce bu anın büyüsünü çıkarmaya çalışırken Young Bae sehpanın üzerinde ki telefonuma uzandı.
Ne olduğunu anlamadan kendimi Young Bae ile omuz omuza bulmuştum.
-1.2.3 çekiyorum, gülümse
Bana doğrulan kameraya allak bullak bir gülümseme gönderdim. Telefonumdan hızla birkaç bir şey yaptıktan sonra telefonu elime bıraktı
-Bekle şimdi.
Telefon ekranına bakarken telefonun çalmaya başladı. Ekranda kocaman ikimizin fotoğrafı vardı. İsmini de değiştirmişti. Gözlerimi kırpıştırıp:
-Çekik gözlü dünyam mı?
Gülmem bir tebessümle başlasa da kahkahalarla devam etmişti. Gerçekten mutluydum.
İkimizde gülmeye devam ederken odaya giren Ji Yong gelmesiyle birden gülmemizin azalarak yok olmasına neden oldu. Getirdiği tepside bir meyve suyu bardağı ve iki kadeh ve şarap vardı. Bana dönerek:
-Hasta birisi alkol alamaz.
Yüzünden geçen belli belirsiz gülümsemeyi anlamak için uzman çağırmak bile gerekebilirdi. Karşımızda ki koltuğa oturduğunda soğuk bir tavırla:
-Şimdi bu fotoğrafları ne yapacağız. Dedi
En büyük sorunumuz şu an için buydu. Taeyang kutunun kapağını yüzünü buruşturarak kapattığında:
-Tedbirli olmalıyız. En kısa sürede bunu yapanı bulmamız lazım.
Bana dönüp:
-Sevgilim sende bir süre dikkat et. Eline daha fazla koz veremeyiz.
Kafamı onaylamak için salladım. Dikkatli olmak tam da bana göreydi. Herkesin kafasında kutuyu gönderenin kim olduğuna dair düşünceler vardı. Artık beynim yeni bir olayı kaldıracak gibi değildi. Young Bae ile ilişkime bile sevinememiştim. Bardağımda ki meyve suyunu hızlıca tepeme diktim ve ayağa kalktım. Gülümseyip Young Bae'ye döndüm:
-Kendimi yorgun hissediyorum, yatacak yer konusunda bana yardımcı olur musun?
Dediğim sırada Young Bae'nin telefonu çaldı. Bana "Bir dakika" dedikten sonra telefonu açtı.
-Efendim.
2 dakika dinledikten sonra yavaşça telefonu kulağından indirdi. İlk Ji Yong'a sonra bana baktı. Gözlerinde ki şaşkınlık korkmama sebep olmuştu. Nasıl söyleyeceğini bilemez halde:
-Seni bırakmazsam olanları ailene anlatacağını söyledi.
Benim ailemi kim biliyordu. Ailem bu işin içine girerse gerçekten ortalık karışabilirdi. Kalktığım koltuğa geri çöktüm.
-Kim yapıyor bunu. Dediğimde sesim çığlıktan farksızdı.
Kimdi?
BİZDEN NE İSTİYORDU?
NEDEN ÂŞIK OLDUĞUM ADAMA SORUNSUZ SAHİP OLAMIYORDUM...