Bölüm 22: Daha Ne Kadar Batabilirim?

1K 85 14
                                    

"Medyada bulunan fotograf Ji Yong ve Tae'nin evidir"

-Hayıııııır!

Soluk soluğa yataktan sıçradığımda etrafıma hızlıca göz gezdirdim. Hiçbir şey olmamıştı, ben yumuşacık yatağımdaydım. Gecenin sessizliğinde çığlığım oldukça yüksek çıkmış olmalıydı. Bir iki ayak sesi duydum. Ardından konuşan iki kişi.

 

“Neler oluyor Ji Yong? Bu çığlıkta neydi?”

“Sen git yat sıcak yatağına Tae. Ben ilgilenirim.”

 

Young Bae yatağa dönmeyi kabul etmiş olmalıydı ki kapıdan içeri giren Ji Yong olmuştu. Odanın ışığını açtığında bana telaşla baktı. Açıklama gereği hissetmiştim.

-İyiyim, hastalıktan dolayı kâbus gördüm sanırım.

İki adımda yatağımın ucuna oturmuştu. Eliyle alnıma dokundu.

-Ateşin düşmüş Mişi. Biraz daha dinlenirsen iyileşirsin.

Bu evden gitmek için iyileşmem gerekiyordu ya da Ji Yong’un cesetlini çiğnemem.

-O burada mı?

Onu düşünmemeye karar vereli daha 1 gün bile olmamıştı. Çok başarılıydım. Soruma cevap vermek yerine omuzlarımdan tutarak başımı yastığa doğru yatırdı.

-İyi uykular Mişi.

Ah salak kafam. Kimi kime soruyordum ki!

***

Ji Yong odadan gittikten sonra yatağımla uzunca inatlaşıp uyumak için çırpınırken sonunda pes etmiştim. Karnımdan gelen seslere kulak verdiğimde hasta halimle bile acıkabildiğime inanamıyordum. Yataktan doğrulduğumda hafif bir baş dönmesi yaşasam da kolayca dengemi sağlamıştım. Ayaklarım soğuk parkeye değdiğinde parmağımın ucuna basarak odanın kapısını araladım.  Loş ışıktan pek bir şey göremesem de üst katta olduğumu anladım. Merdiveninin korumalıklarından tutunarak indim ve mutfağa ulaştım. Kendimi ajan gibi hissediyordum. Ama Ji Yong yeterince benle ilgilenmişti. Uykusunun bölünmesini istemezdim. Bir de Tae olayı vardı. Onunla karşılaşmak şu an için istediğim son şeydi. Buzdolabından bir elma alarak mutfakta ki sandalyelerden birine oturdum. Bu açlığımı bastırırdı. İştahla ağzımı açmış ısıracaktım ki mutfakta dikilmiş bana bakan Young Bae ile göz göze geldim. Sandalyede hafifçe kıpırdandım. Kapıdan çekildiği an odama koşar adım gidecektim. Güzel plandı. Buzdolabına doğru hareket ettiğinde hemen oturduğum yerden ok gibi kalktım. Sakin olmaya çalışsam da kalbim gürültülü bir şekilde atıyordu. Yanından geçerken:

-Sürtük dediğim için özür dilerim.

Hah! Şimdi de böyle ufak bir özürle sürtük olduğum düşüncesini silmemi bekliyordu. Ona doğru döndüğümde nefesini yüzümde hissediyordum.

-Şimdi de duyarlı Tae ha?

Saymaya hazırlanacaktım.

-Senden af dilemiyorum ki affedilecek bir şey yapmadım ben Lee Min Shi. O günkü kelime küfürdü. Bir kıza küfretmek tarzım değil.

Biri  İdol Mü Dedi? ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin