Bölüm 25: İmkansız

824 83 14
                                    

G-Dragon'un gözünden kısa bir bölümdür, keyifli okumalar. Yeni fanficim "No Option"a göz atmayı unutmayın.

Ve bir gün beni asla sevmeyecek birine aşık oldum. Min Shi'ye aşkımın tam açıklaması bu olmalıydı.

Ondan önce imkansız diye bir kavram hayatımda yoktu. Onu her şeyiyle sevebilecek tek insandım ama neden bana bu kadar uzaktı ki! Bazen bir insanı sevmek yetmiyordu, zaman da çok önemliydi. Çok önceden karşılaşmalıydık. O ramenlerin parasını ödeyen ben olmalıydım.

Beynimdeki düşünceler gözlerime hücum ederken yumruk yaptığım elimi aynaya yansıyan yüzüme doğru hızla indirdim. Ayna gürültüyle parçalanırken arkamdaki koltuğa kendimi attım. ağlamamalıydım, her zaman gülen G-Dragon ağlamamalıydı.

Bir anda ortalık kaosa dönüştü.

"G-Dragon ne yaptınız?"

Etrafta koşuşturan insanlar ve konuşmalar uğultu şeklindeydi.

"Hemen doktoru çağırın!"

"Nerede bu ilk yardım çantaları"

İçeriye gelen ekipten sonra sertçe kapanan kapının sesi,

Etrafımda benim için endişelenen insanlar,

Ağlamamak için yumduğum gözlerim.

Ne zaman böyle zayıf düşmüştüm ki!

Kendimde güç bulduğumda gözlerimi açtım karşımda öylece dikilen Young Bae'nin gözlerine baktım ve kaosu sakinleştirmek için:

"Önemli bir şey yok, pansumanınızı çabuk yapın ve bana bir eldiven verin"

Program devam etmeliydi.

Ortalık sakinleşmiş ve son pansuman yapan elime eldiveni geçirdiğinde odadan çıkmıştı. Young Bae gözünü dikmiş bana bakıyordu.

"Her şey yalan mıydı?"

Yutkundum, ortada yalan yoktu, sadece söylenmemiş şeyler vardı.

"Çabuk hırslandın, onu yargıladın hiçbir şey yalan değildi."

Teslimiyet bayrağını artık indirmiştim.

"Beni sevmesini çok isterdim, çok uğraştım, elimden gelenle değil fazlasını yaptım.

Derin bir nefes aldım.

"Ama o yalnızca seni bekledi seni anlattı ve seni sevdi."

Sözlerim havada asılı kalmış gibi sallanırken odaya giren kızın sesiyle tek tek dağıldı:

"Şov başlıyor son 1 dakika"

Benden önce çıkan Young Bae sanki suratımı görmek istemiyor gibiydi. yerlerimizi aldığımızda hiçbir şey olmamış gibi kameralara gülümsüyordu ve bende öyle yapmak zorundaydım. Yayının bitmesi için dakikalar sayıyordum. Sonunda spot ışıkları kapandığında sunucu:

"Çok iyisiniz, arkadaşlığınız çok güzel, böyle devam edin" dedi.

İkimizde gülümseyerek selam verdiğimizde Young Bae benim omzumu sıktı. Ona doğru baktığımda yüzünde hala bir ifade yoktu.

kulise girdiğimizde sert bir şekilde

"Odayı boşaltın, derhal!"

Sessizce kıyafetlerin bulunduğu yere yöneldim ve bir an önce çıkmak için üstümü değiştirmeye başladım. Onu göremesem de o da aynı şeyleri yapıyordu.

İşim bitmişti, çıkmadan son kez yüzüne baktığımda bana beklememi işaret etti. Merakla bekliyordum. Bağırabilirdi kızabilirdi ama bana olan öfkesini kusmalıydı. Yoksa düzelmek biraz zordu. Kapıya sırtımı yaslayıp kollarımı göğsümde birleştirdim. İşini bitirip koltuğa oturduğunda:

"Bu duruma senin yüzünden geldik farkında mısın?"

Sadece kafa salladım.

"Ne yapacağız,biz kardeştik."

Ne diyeceğimi bilmiyordum. Aklım bomboştu.

"Imm."

Kafasını salladı.

"Onu çok sevdiğimi, her şeyimi sana anlatmıştım. Cidden ne yapmalıyız Ji Yong?"

Kısa bir sessizlikten sonra:

"Biz böyle olamayız. Biliyorsun değil mi? Senden bir şey isteyeceğim. Yarın ki konsere Min Shi ne olursa olsun getir. Yapabilir misin?"

Bu çok zordu. Nasıl yapabilirdim. Ama arkadaşlığımız adına yapmalıydım. Sadece kafa salladım.

"Peki o zaman, evde görüşürüz Ji Yong. Yarın her şey değişecek."

Ne yapmayı planlıyordu?

Ben Mişiyi nasıl getirecektim?

Elimin sızısı artmaya başladığında sertçe gaza bastım.

Biri  İdol Mü Dedi? ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin