-İlk günden hem azarlandım, hem yaralandım hem de bir yabancıya borçlandım, daha fazla başıma iş açmamalıyım.
Diye hayıflana hayıflana giderken şansızlıklar kraliçesi olarak kendimi ilan etmiştim. Kafam o kadar dalgındı ki evin yolunu iki saatte zor bulmuştum. Hem açtım hem de yorulmuştum. Evi bulduğumda sonunda son bir kuvvetle merdivenleri çıkmaya başladım. Dairemin olduğu kata geldiğimde ceplerimi yokladım.
-Aish! Anahtarları unutmuşum.
Mecburen kapıyı çalacaktım ve o suratsız ev arkadaşımın şikâyetlerine maruz kalacaktım. Kapıyı ürkekçe tıklatmamın hemen açılması beni şaşırtmıştı. Karşımda sabahki halinden eser kalmamış güleç kızı görünce hemen gardımı indirivermiştim. Cidden bu huyumdan nefret ederdim. Kız :
-Selam hoş geldin. Kusura bakma sabah uyku sersemi kötü davrandım. Ben Park So Ri. Dedi.
Temkinle dinledim ama bu gülümsemeyi geri çeviremezdim. Kocaman gülümseyerek :
-Merhaba bende Lee Min Shi. Sabah ki gürültümden dolayı özür dilerim. Dedim.
Hayır hayır o özürü dilememem gerekti ama ben yine alışkanlıkları dile getirmiştim. Hemen tanışma faslı bitmiş içeride ki kahvaltı masasına gözüm kaymıştı. Bunu gören So Ri :
-Senin için hazırladım. Hoş geldin kahvaltısı olarak kabul et dedi.
Evet, evet kabul edebilirdim. Karnımdan gelen seslerde bu işi onaylar gibiydi. Gülümseyerek masaya yöneldim ve kahvaltı yapmaya koyulduk. Her şey enfes olmuştu belki de bana öyle gelmişti.
Kahvaltı yapıp karnımı doyurduktan sonra başımdan geçenleri anlatmak için can atıyordum. Bu sayede kaynaşmışta olabilirdik.
Park So Ri elinde iki fincan kahveyle odaya geldiğinde onunda konuşmak istediğini düşündüm ve hemen dedikodu moduna geçtim.
-Bugün başıma neler geldi bilsen dedim.
Yüzünde ki tepkiye göre hareket edecektim ki beklediğim gibi meraklı bir tepki ile sözlerime iştahla devam ettim.
-Markete gittiğimde ramenleri devirdim ve yanımda para olmadığı için market sahibi tarafından tartaklandım. O sırada bir tane çocuk beni market sahibine karşı korudu ve ramenlerin parasını ödedi. Dedim
Karşımda “eee anlat hadi” bakışını görünce devam ettim:
-Beni bileğimden sürükleyerek dışarı çıkardı. Ne kadar kaba değil mi? Sonra bana hakaret etti “Uzaylı mısın?” sen dedi. Numaramı aldı. Beni arayacakmış parasını bu sayede veririm. Dedim.
Karşımda duran yeni ev arkadaşım:
-İsmini öğrendin mii? Belki de ilk günden aşkı bulmuşssundur. Diyerek dalga geçtiğini anlamam akşam yatağıma uzandığımda gerçekleşti.
-Adı mı? IMMM… Dur hatırlayacağım. Zaten maske şapka takıyordu. Tam yüzünü göremedim. Adı, adı, adı. Hah! Tamam hatırladım: Dong Young Bae. Dedim
Park So Ri dalga geçercesine gülmeye başladığında gerçek anlamda bozulmuştu. Gülerken iki de bir “Dong Young Bae ha?” deyip duruyordu. Belki de onun arkadaşıydı.
-Hey hey hey! Neden bu kadar gülüyorsun ? Dediğimde zar zor nefesini topladı ve :
-Yani sen şimdi senin numaranı alan sana yardım edenin Taeyang olduğunu mu söylüyorsun. Dedi.
Anlamsızca ona bakmaya devam ediyordum, birden cebinden cep telefonunu çıkararak bir fotoğraf gösterdi. Fotoğraf bugün ki çocukla çok benziyordu.
-Hah işte buydu sanırım tam görmedim. Senin arkadaşın mı bu ? Diye sorduğumda
Park So Ri gülmeye devam ederken:
-İdol o idol dedi.
İdol mü? Oda neydi. Gerçekten bir tarafım Koreli olsa da çoğu şeyi bilmiyordum.
-İdol mü? Oda ne ? Ünlü biri mi? Diye sorduğumda.
So Ri:
-Sen kesin yanlış gördün! Taeyang Bigbang grubunun üyesi. Çok ünlü. Burada ki kızlar onun için ölüyorlar. Dedi.
Dönüp şapşallığımı üzerimden atmayarak:
-Ama o fotoğrafa çok benziyordu. Neyse aradığında parasını verir kurtulurum dedim.
Kahvaltı keyfimiz bittikten sonra ev arkadaşımın planına uyarak caddelere çıktığımızda yorgun bir günün beni beklediğini biliyordum.
Park So Ri ile birlikte tüm gün gezdikten sonra yorgun argın evin yoluna düştük. Eve girdiğimizde So Ri bir koltuğa kendini atarken bende pufun üstüne yığıldım. Gün hakkında dedikodu yaparken birden telefonum çaldı. Ekrana baktığımda yabancı bir numara olduğunu gördüm.So ri’ye dönüp:
-Belki de o çocuktur. Dedim
So ri:
-Dışarıya ver sesi ben tanırım sesinden. Dedi.
Telefonu ufak bir heyecanla açtım. Belki de ünlü biriydi ve hayatım da ilk kez bir ünlü ile tanışacaktım.
Telefonda ki ses:
-Merhaba ben Dong Young Bae. Ramenler için aramıştım.
Dediğinde karşımda ki arkadaşım koltuktan zıplamasıyla bir şeylerin farklı olduğunu anlamıştım. Titrek bir sesle:
-Efendim. Dong Young Bae mi? Ramen mi? Dedim
Telefon da ki ses:
-Evet. Ramen.
Sesinde tebessüm vardı.
Telefonda uzun süren sessizliğin ardından karşıda ki tekrar konuştu:,
-Alo. Orda mısın? Müsait değilsen sonra da arayabilirim. Dedi.
Aish! Ne cevap verecektim. O bir ünlüydü. Bunu anlamıştım. Avuçlarım terlemişti.
-Şey … Dedim.
Konuşmayı unutmuş olmalıydım.
Bekliyordu.
Telefonda ününü bilmediğim Taeyang bekliyordu.
Şaşkındım..