Herkese merhaba.
Bölüm daha erken gelecekti fakat bazı aksaklıklar çıktı. Son kısımları tekrar yazmak zorunda kaldım, beklettiğim için üzgünüm.
Bölüm şarkısı çok güzel. Dinlemenizi öneririm. Keyifli okumalar."Demir, olmaz gidemeyiz!" Aklım telaşla içeride kafalarından duman çıkan arkadaşlarıma gitti. İki yaralı yürek akıllarınca alkol etkisiyle acılarından kurtulacaktı. Onları burada bırakıp gidemezdim. "Kızlar içeride sarhoşlar ve şuan kim bilir içeride neler oluyor?"
Yüzüme bir tane geçirecekmiş gibi bakan Demir'e kedi bakışları attım. Buradan gitmek istiyordum hele de tekrar oraya girip Meyra şırfıntısıyla karşılaşmak istemiyordum ama yapacak bir şey yoktu.
"Ben varya hepinizin..."
"Ya tamam bak şöyle yapalım. Ben iki dakika gidip kızları alayım sen beni bekle." Tam yanından ayrılacakken kolumu tutup durdurdu. Sinirleri zaten hat safhadaydı bir de üzerine ikinci işler çıkıyordu. Bana herhangi bir Çin işkencesi uygulayacakmış gibi bakmasına mı yanayım kızlar gecemizin leş olmasına mı yanayım bilemiyordum.
"Hiçbir yere gitmiyorsun. Ben şimdi arıyorum o gerizekalı Uluç'la Kuzey'i. Gelsin toplasınlar manitalarını." Telefonu cebinden çıkarırken kükrüyordu. "Sizinle mi uğraşacağım ben ya?"
"Ya kavgalı hepsi. Hayatta gelmezler."
"Sen dur bakayım. Gelirler mi gelmezler mi göreceksin." Telefona odaklandı. Bende dışarıdaki havaya karşı direncimi yitirip titremeye başlamıştım. Güçlü ol kızım, Demi Lovato kadar olamıyorsun. Kendine gel. Hadi Mine.
"Alo, naber kardeşim? Ben hiç iyi değilim... Oo, Kuzey de orada demek." Bir taşla iki kuş durumu bu olsa gerekti. "Pek keyifli haberlerim yok... Sizin kızlar... Reina'dayım... Ne bileyim niye gelmişler... İkisi de adamlarla dans ediyor... Ben bilemem kardeşim orası seni bağlar, yani senin kız bu geceyi atlatırsa iyi..." Gözlerimi kocaman açtım. "Mine mi... Yanımda... Yok yok o sağlam... Sizin kızları zaptedemiyorum... Uluç sakin ol Kuzey'i de gaza getirme... Ulan ne demek dini nikah mı kıysak? Kafayı mı yediniz siktirmeyin belanızı... Gelin toplayın kızlarınızı ben kendiminkini alıyorum..."
Telefonu kapatıp yüzüme baktı. Son cümlesiyle ağzım kulaklarıma varabilirdi belki ama şuan çok keyifli olduğum söylenemezdi. Bir şey demedim. "Hadi yürü, bırak arabayı uçak kiralar bu gerizekalılar. Dert etme." Bana doğru yaklaştı. Soğuk elleri kollarımı kavrayınca daha da üşüdüğümü farkettim. "Donuyorsun sen."
"Kızları böyle bırakamam." Aklım onlarda kalacaktı. İçeri girsem bir dert girmesem bir dertti.
"Ben olmasam sende sağlam olmayacaktın." Yargılayıcı bakışlar attı. Ses tonundan bile iğnelerini çıkardığı belliydi. "Gerçi bende sağlam bırakmayı planlamıyorum."
Korku ve telaşla yüzüne baktım. Fil boku görsem böyle tepki anca verirdim herhalde. "Bakma öyle, bu gece üzerine atlayacak adamlar gibi olmayacağım, söz."
Beni tutan kollarını itip omzuna vurdum. "İğrençleşme."
"İğrençleşme." dedi yüzünü eğip bükerek. Sözde taklidimi yapıyordu haspam. "Ben zorla bindirmeden bin şu arabaya."
Daha fazla karşı koyamayacağımı biliyordum. Direniş bu kadardı. Ayaklarımı sürüye sürüye arabanın kapısını açtım. Genelde böyle durumlarda esas oğlan esas kıza ceketini verir ve ona sarılırdı. Ardından arabaya kadar eşlik edip kapısını açardı. Ama şuan benim öküz arabaya binmiş, motoru çalıştırmıştı.
Hayat hep filmlerdeki ve kitaplardaki gibi olsaydı ne güzel olurdu. Mesela şimdi gökten bir Patch Cipriano inse dünya daha güzel bir hâl alabilirdi. Demir hayallerimin önüne el bombaları atmadan önce Patch'le birlikte değişik fanteziler kuruyordum. Evet, kitap karakterleriyle olan değişmez bağım yadırganamazdı. Hatta Deamon Black de olay yerine intikal etmişti. Ta ki Demir Aslanoğlu elini bacağıma koyana kadar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAFİR VE KEHRİBAR (TAMAMLANDI)
Teen FictionGecenin karanlığı ruhu gölgelediğinde geriye sadece safir mavisi gözler kaldı. Ruhunu şeytana satmış bir adam ve tutsak olduğu zindandan çıkmak için çırpınan küçük bir kızın hikayesi. Kör bir baba ve kan kanseriyle amansız mücadeleye atılan bir kar...