9. BÖLÜM: "SÜRPRİZ" (Part 2)

30.9K 1.3K 88
                                    

Sonunda bölümü bitirebildim ve sizlere sunmak için hazır ettim. Diğer bölüme gelen oy ve yorumlar az gibiydi sanki. İlgi artarsa daha mutlu olacağım.

Bir de şu karakterlerin tutarsızlığı ile ilgili yorum yapan bir okuyucum vardı. Evet tutarsız ve dengesizler. Zaten Demir'i Demir yapan anlık değişimleri. Mine de garibim ona ayak uyduruyor, yapacak bir şey yok. Yorum da gayet net bir şekilde cevapladığım için burada ayrıntıya girmeyeceğim.

Bölümde bahsedilen Fransızca şarkı multimedia da. Dinlemenizi öneririm. Yeni bölüm ne zaman yorumlarından çok bölüm hakkındaki fikirlerinizi belirtirseniz benim için daha yararlı olur.

Siz sormadan cevaplayayım bir aksilik olmadığı müddetçe diğer bölüm haftaya pazar sizlerle. Sevgiler. Kocaman öpüldünüz.

Şuan oturduğum sandalyeden görülen tablo, ilginçliğin boy aynası gibiydi. Annemle babam bir köşede, Nehir ile Uluç televizyonun karşısında ki koltukta, Demir ise yanımda ki sandalyede oturuyordu. Şaşkınlıktan ortada dönen muhabbete aklımı veremiyordum.

"Siz nasıl karşılaştınız?" dedi elindeki çay tepsisiyle bize yaklaşan Nida. Gözü bir Demir'e bir de Uluç'a kayıyordu. O da benim kadar gergindi.

"Size geliyorduk." dedi Nehir bana bakarak. "Yolda annen ve babanla karşılaştık."

"Sonra da birlikte geldik." dedi annem bana gülümseyerek. Hiçbir şeyden haberi yoktu. Akşamın bu saatinde burada ne işi olduklarına anlam veremiyordum. Demir'in ağzında geveledikleri yeterli bir açıklama değildi.

Nida herkese çaylarını dağıttı ve annemin yanına oturdu. Gözleri merakla bana baktığında ben de ona aynı tepkiyi vermiştim.

"Mine odada mı?" diye sordu babam. Demir yüzünü bana çevirmişti. Dikkatle bana bakıyordu.

"Buradayım baba." diyebildim yalnızca. Şoktan donup kalan bedenim kelimeleri çıkarmak için yeterli sıcaklığa ulaşamamıştı.

"Hiç sesin soluğun çıkmıyor." dedi babam annemin bileğini okşarken. Ondan güç alıyordu. "Yol yorgunusun tabii."

Herkes bana bakıyordu. Tüm jest ve mimiklerim şeffaf bir suyun üzerine yansıyor gibiydi. Yaptığım her hareket safir mavisi gözlerin radarına takılmakla yetmiyor içeride ki her çeşit göze hitap ediyordu.

"Biraz halsizim babacığım, dinlensem geçer." dedim bitkin bir sesle. Suyu sıkılsa içinden bir ton harf düşecek dilime kilit vurmuştum. Açıldığı an zehrini evin ortasına dökebilirdi. Anne ve babamın karşısında bu duruma düşemezdim.

"Bugün yatmak yok." dedi Uluç ellerini birleştirip bana bakarken. Kaşlarımı hafifçe çatıp yüzüne baktım. "Bakma öyle boş boş. Partiye gideceğiz."

Ağzımı açacak gibi oldum ama Uluç sözümü kesti. "Şey, bugün okulda düzenlenen bir etkinlik var. Aslında Mine'yi götürmek istiyoruz. Biraz kafası dağılır."

"İstemiyorum canım. Sağol." dedim imalı bir sesle. Elime verseler şunu bir kaşık suda boğardım. "Daha yeni geldim yoldan. Hem annemleri özledim."

Annemin yanına gittim ve babamla arasına oturdum. Ellerimi onların birleşen elleri üzerine koydum. "Bence siz gidin eğlenin. Ben de biraz ailemle vakit geçireyim."

Demir bana bakıyordu. Sırtını dikleştirdi. "Sensiz olmaz. Tabiki de geliyorsun."

Bensiz olmazmış. Herkesin içinde gülümsemeye çalışsa da içten içe kuduyordu. Varsın kudursun, umrumda mıydı sanki?

"Gelmek istemiyorum." dedim sinirlenmeye başlayarak. Annem Demir'le bana bakıyordu. Biraz daha belli edersem aramızda hoca-öğrenci ilişkisi olmadığını anlayacaktı.

SAFİR VE KEHRİBAR (TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin