Sabah kendimi Ali'ye sarılırken buldum gülümsedim çok güzel kokuyordu, elimi göğsüne koydum kalbi hızlı atıyordu kaşlarımı şaşkınlıkla çattım.
-Ali! Diye fısıldadım cevap vermedi tekrar dedim dudağına bir buse kondurdum tekrar Ali diye seslendim başımı tekrar koydum bir gülme sesi duydum, başımı kaldırıp Ali'ye baktım, gülüyordu.
-Uyumuyor musun sen? Gözlerini açtı
-Uyumuyorum, senden önce uyandım, seni de uyandıramadım rahatsız olma diye sevgilim.
-Ali seni seviyorum!
-Bende seni seviyorum! İyiki varsın.
-Sende iyiki varsın.
-Hadi kalk çok gevezelik ettik. Kahvaltı hazırlayalım bizimkilere.
-Geliyorum sevgilim. Yataktan kalkıp perdeyi açtım, dışarda hafif hafif yağmur yağıyordu "yaz yağmuru" deniyordu sanırım buna sınav sonuçları Ağustosta açıklanırdı zaten ama yerleşebilelim diye erken açıklanabilir. Daha bunun ev tutması var, pazarlığı var, eşyalı bir ev tutsak bari gerçi ben babamla birlikte ev tutacaktık pencerye değiyordu yağmur hızlanmıştı pencereye dokudum sanki yağmur beni ıslatmak istiyormuş gibi indadına pencereye değiyordu odadan çıkıp aşağıya indim, Ege ve Serkan yerde, babamla Meriç kanepede yatıyordu cemre de koltukta uyuyordu ali'nin yanına gittim çoktan masayı kurmuş yumurta yapıyordu. Çayı demledim bende, sandalyeye oturdum.
-Asya?!
-Efendim?
-Gidip içerdekileri uyandırır mısın?
-Tabi. Dedim koşarak içeri gittim ve bağırdım.
-Koğuş kalk!! Hadi uyanın! Dedim Meriç'in üstüne oturup saçını yoldum.
-Off, Ali oğlum al şunu başımızdan, vallaha ben bununla falan aynı evde kalmam söyleyeyim, her sabah bunu çekemem be! Asya bir git dokunma ya!! Alii!! Meriç'in saçını yoluyordum "Asya! Asya!" Diye bağırıyordu Ali beni kollarımdan tutup kaldırdı
-Hadi minik aslan sen mutfağa ben hallederim bunları! Etrafıma baktım masada su gördüm bardağı elime alıp Meriç'in yüzüne fırlattım küfür ediyordu ki son anda kendini tuttu, aynı şeyi Serkan'a da yaptım koşarak mutfağa gittim masaya oturdum. İçeri bağırdım
-Bir kalkamadınız ya hadi açım ben, sizi mi bekliycem?! Hepsi geldiler mutfağa meriç,
-Geldik, geldik. Aç kalmayacaksın korkma!
-Aç kalmayacağım merak etme! Ali beni aç bırakmaz!
-Kıskanıyorum ama ben yaa?
-Neyi kıskanıyorsun acaba?!
-Off siz ayrılın ya karşı çıkalım biz bu duruma!
-Meriç saçmalama!
-Şaka yapıyıyoru be kızma!
-Hadi yiyin yemeğinizi!
-Tamam ali kaptan!
-Afiyet olsun Asya kaptan! Yemeğimizi güle güle yedik babam işe gitti, ali bize mısır patlattı, film açtık.
-Yuh abi ya bir kaç defa öpülür be bunlar görgüsüz herhalde!
-Of Meriç bir sus da izleyelim! Film bitince hepimiz koltuğa yığıldık. Cemre heycanla ayağa kalkıp.
-Lunapark'a gidelim!
-Of Cemre otur oturduğun yere ya hiçbir yere gidecek halim yok benim!
-Aslında benimde canım sıkılıyordu. Gitsek mi bir yerlere.
-Ali ya bende Meriç'e katılıyorum. Cemre sende zıplayıp durma, başım dönüyor!
-İyimisin Asya, kötü bir şey yok değil mi?!
-Yok ya iyiyim, sorun yok. Uyursam geçer belki.
-Tamam sen çık benim odama ben sana... limonlu su getiriyim.
-Peki. Merdivenlerin oraya kadar yürüdüm başım döndü tam düşüyordum ki, Ali tuttu.
-İyimisin?
-Hayır.
-Hastaneye gidiyoruz. Ben Ali'nin kucağında hastaneye geldim. Serum taktılar. Ali geldi yanıma.
-Stresten olmuş bu halsizliğin.
-Ama sabah bir şeyim yoktu ki.
-Öyle dediler, heralde sınav stresi falan. Sustum, sustuk. Serum bitince eve doğru yürümeye başladık. Parkın oralarda kavga eden gençleri gördük. Ali gitmek için yeltendiğinde kolunu tuttum.
-Ali gitmesen mi ha? Polis gelir, hepsi dağılır onların.
-İyi madem, sevgilim istemiyorsa... diyecek bir şey yok!
Dedi, elimi tuttu. Tekrar yürümeye başladık.
-Hatırlıyor musun?
-Neyi?
-İlk tanıştığımız günü?
-Hatırlıyorum.
-Anlatırmısın? Çünkü bunlar ileride de bize lazım olacak, soracağım. Antrenman olur sana.
-Biz böyle hep birlikte geziyoruz, Cemre, ben, Meriç, Ege, Serkan geziyoruz. Bir kız var ağaca tırmanmaya çalışıyor, böyle bizimkiler gülüyorlar o kıza sonra ileride prensi olacak yakışıklı Ali kıza yardım ediyor. Kız ağaca tırmanıp kendine gülenlere, dil çıkarıyor. Ve aramıza en son katılan son kız oluyor.
-Aferin! Hatırlıyorsun.
-Bir zahmet. Kapıyı hızlı hızlı çalmaya başladım. Ege açtı kapıyı.
-Kızım vurma şu kapıya şöyle. İçeri girdik. Tam salona geçiyordum ki ali kolumdan tuttup.
-Sen benim odama prenses!
-Uyumaya mı?
-Evet küçük hanım! Hadi!
-Ama ali..!
-Hadi dedim!
-Offf!! Söylene söylene merdivenlerden çıktım. Ali'nin dolabını açıp Ali'nin en sevdiğim siyah eşofman'ını giydim, üstüde aynı Ali gibi kokuyordu. Yatağın içine girdim, başımı yastığa koyduğumda kafama giren kesintisiz bir baş ağrısı girdi ona rağmen uyudum. Gece yarısı kapali gözlerle kalktım, beynim herşeyin farkıdaydı ama ben ne yaptığımın farkında değildim. Kapının kilidini açtım, merdivenlerden indim, sokağa açılan kapıyı açtım hiçbirşey görmüyordum, benim için etraf karanlıktı, yavaş yavaş sokakta yürüdüm bir yerde durdum gözlerimi açtım, arkamı döndüm derin bir çığlık atarak acı içinde yere düştüm. Beynim gözlerime alarm verirken bende beynime uyup, kapattım gözlerimi. Bir el elimi tuttu buz gibiydim bedenim sanki buz gibi bir suyun içine girmiş gibiydi, bir şeyler söylüyordu ama o bana uğultu hafifte bir müzik gibi geliyordu, arkadan yavaşça çalan ardından tüm beynimi etkisi altına alan bir şarkı;Bir yer bulalım dünyadan uzak
Yine gözümüz yükseklerde
Hayat geçiyor perde perde
Doydum artık bana müsade
Bir yer bulalım dünyadan uzak....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YILDIZ TEPESİ
Teen Fiction"Sen benim beynimdeki kara bulutların içindeki tek beyaz bulutsun asya..." "Sen benim içimdeki savaşın en güzel savaşçısının ali..." Belkide sadece bu kelimeler birbirimizi anlatmaya yetiyordu, aslinda ikimizde aynı şeyi yapıyorduk o düşünüyordu ben...