3 YIL SONRA...
-Hamileyim! Ali... Anne oluyorum!! Hastaneden çıktığımızda heyecanla bağırıyordum.
-Baba oluyorum!!! Beni kucağına alıp döndürdü.
-Ya Ali dur, başım dönecek!
-Durdum aşkım.
-Şuna bak ya sanki kendisi hamile.
-Baba oluyorum!
-Aşkım eve geçelim bizimkileri çağırayım olur mu?
-Olur hayatım onlarla paylaşalım. Arabaya binip eve doğru yola çıktık, eve vardık. Koltukları düzeltmek için yeltenmiştim ki, Ali beni alıp oturttu.
-Artık işleri ben yapacağım.
-Ya, e o zama ben keşke önceden hamile olsaymışım.
-Neyse gelirler birazdan zaten aynı sitede oturuyoruz sonuçta. Hiç ayrılamadık birbirimizden.
-Gitmek isteyene yol vermedik de o yüzden ayrılamadık. Zil çaldı. Ali gidip açtı koltuklara oturdular, hepsi şaşkınlıkla bana bakıyorlardı. Bense sadece sırıtıyordum. Ali çayları getirdi.
-Çocuklar..!
-Ya abi ne oluyor? İkinizinde ağzı kulaklarınıza varıyor?
-Hamileyim!! diye cırladım.
-Ne?!
-Oha!
-Inanmıyorum! Ya kızım bu çok güzel bir haber!
-Öyle.
-Kız mı erkek mi?
-Bilmiyoruz.
-Vallaha bugün aldığım en güzel haber!
-Hayırlı olsun Asya.
-Teşekkür ederim, candan! İyi bakıyor mu bu ege sana kavga falan ediyormusunuz?
-Ya kızım sana ne ya!
-Sordum sadece ege niye bağrıyorsun! Ha!
-Ali abi birşey söyleyeyim mi? Bunun hamilelik tiripleri şimdiden başlamış, kolay gelsin sana!
-Doldurma kocamı ege! dedim Ali'nin koluna sarılalarak. Telefonun çaldı o sırada, "bilinmeyen numara" yazıyordu, açtım. Ve o ses yıllar önce beynimde kapattığım o sesin kutusu tekrar açıldı.
-Yarım saat sonra yıldız tepesinde ol! dedi kapattı yüzümdeki şok ifadesini sıyırdım. Ali " Kim o? dercesine baktı.
-Şey ya... okuldan kızlar, yarım saat sonra yıldız tepesine gel dediler de.
-Onlar seni ne yapacak ki?
-Bilmiyorum.
-Asya? Birşey soracağım?
-Sor tatlım?
-Kaç haftalık mış?
-1 aylık mış.
-Adını ne koyacaksınız?
-Kız mı istiyorsunuz erkek mi?
-Kız olursa?
-Ceren Su.
-Erkek olursa?
-Mert efe.
-Güzel isimler.
-Sağolun. İçimde korku vardı tarifsiz, ya bana birşey yaparsa. Hamileyim birde, ama gidecektim. Başıma be gelecek bilmiyordum ama öğrenecek, yaşacak, görecektim. Ali'nin kolumu dürtmesiyle kendime gelmiştim, bizimkiler çoktan gitmişti.
-Sevgilim iyi misin?
-Evet.
-Kötü bir şey de yok?
-Yok. " yok" derken sesimin titrediğini hissettim Ali'nin hissetmemiş olmasını umarak, yüzüne baktım.
-Bir şey var yalan söylüyorsun? Asya söylermisin?
-Yok bir şey Ali! Hadi ben çıkıyorum. deyip evden çıktım taksiye bindim. Tepeye geldiğimde arkama baktım, peşimden gelmemişti. Korkuyla çıktım. Oradaydı karşımda iki adam kolumdan tuttu. Beni onun önüne getirdiler.
-Bırakın beni! Ali!! Ellerimi bağladılar. Telefonumu çıkardı. Kulağına götürdü. " Alo! Ali! Sakin ol oğlum. Sadece senden birşey isteyeceğim! Asya iyi merak etme.
Yıldız tepenize, arkadaşlarınla birlikte gel. Görmenizi istedigim bir şey var oğlum... tamam bekliyorum"
-İki yüzlü seni!! Bırak beni! Ali gelsin, görürsün kurtaracak beni! Polisleri de ara! Ne yapacaksın bana?
-Seni öldürücem!
-Buraya hiç gelmemeliydim. Keşke Ali'ye söyleseydim. Sesler duydum o sırada Ali gelmişti benim benim kralım kraliçesini ve bebeğimizi kurtarmaya geliyordu. Evlenirken kimseye sormamıştık. Kimseden izin istememiştik. Korkuyordum, kendimden değil şu an başımdaki adamdan ve elindeki silahdan Ali ve diğerleri gözüktü. Tek başlarına gelmişlerdi. Karşımıza geldiler hepsi korkuyla bana bakıyordu. Ne olacak hiç bir fikrim yoktu ama ben sadece korkuyordum.
-Asya güzlelim korkma! Bak baba- sözünü kestim.
-Ali ona baba deme! Beni umursamdan devam etti.
-Bak baba yalavrırım bırak onu, hamile o! Yalvarıyorum sana yapma! Ağlıyordu, ağlıyordum, ağlıyorduk.
-Yalvarmaların ya da karnındaki çocuk hiç bir işe yaramayacak. Ali yavaş adımlarla bize doğru yaklaşıyordu.
-Eğer bir adım daha atarsan onu vururum. dedi kafamdaki silahı bastırarak.
-Asya korkma güzelim burdayım ben!
-Son konuşmanızı yapın!
-Ali... sana dediğim şsyi yap. Burdan kurtuluşumuz yok!
-Var seni kurtaracağım!
-Yapamazsın... Özür dilerim Ali! Seni seviyorum!
-Asya!
-Seni seviyorum! Çok seviyorum! Affet beni çok pişmanım söylemeliydim sana! Özür dilerim!
-Gitme!
-Seni çok seviyorum sevgilim...
-Seni seviyorum Asya!
-5 e kadar sayacağım, sana sıktıktan sonra kemdime de sıkacağım.
-Bir!
-Ali!!
-İki!
-Seni seviyorum!
-Üç!
-Çok seviyorum!
-Dört!
-Özür dilerim!
-Beş!
-Seni seviyorum!!! diye bağırdım tüm gücümle ve... Silah sesi başımın dönmesi, bir silah sesi daha, gözlerimin karaması, yere düşerken yanıma gelen Ali, başımı kucağına aldı dudaklarımın arasından düşen son kelime " Seni seviyorum" ve Ali'nin bağırışı.
İşte o an hepimizin bildiği bir şey vardı. Kaybetmiştik. KAYBETMİŞTİK. Kazandığımızı sandığımız an kaybetmiştik biz. Bazen zifiri karanlıkta ışıkların hiç yanmadığı anlar vardır. İşte bizim ışıklarımız hiç yanmamıştı. KAYBETTİK. Hani derler kaybettiğini sanarsın aslında kazanırsın diye bizdeki tam tersiydi. Kazandığımızı sandık ama kaybettik. Bu hikâyede kazanan yok ama kaybeden var. "KAYBETTİK"Bir yer bulalım dünyadan uzak
Yine gözümüz yükseklerde
Hayat geçiyor perde perde
Doydum artık bana müsade
Bir yer bulalım dünyadan uzak....(S O N)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YILDIZ TEPESİ
Novela Juvenil"Sen benim beynimdeki kara bulutların içindeki tek beyaz bulutsun asya..." "Sen benim içimdeki savaşın en güzel savaşçısının ali..." Belkide sadece bu kelimeler birbirimizi anlatmaya yetiyordu, aslinda ikimizde aynı şeyi yapıyorduk o düşünüyordu ben...