Araf
Arabadan telaşla içinde inip Ezgiyi arabanın arka koltuğuna yatırdım.
Hastaneye girip " yardım edin! " diye gürledim. Kardeşimi sedyeye alıp perde örtülü bir yere götürmüşlerdi, orada müdahale edeceklerdi.
***
Bir sarsılma ile gözümü aralayıp beni gözü yaşlı bir şekilde uyandıran kuzenime baktım. Telaşla kuzenime bakıp " ne oldu ? " diye bir soru yönelttim. Kuzenim gözlerinden yaşlar akarak " Ezgi öldü " diyince gözlerimden yaşlar akmaya başladı. İçime dolan öfke ile bağırdım. Kuzenim beni tutup bir sandalyeye oturttu. İçimden bir şey koptu ve gitti birini daha koruyamadım. Canımdan bir kişiyi daha koruyamadım. Ailemden bir kişiyi daha koruyamadım. Kardeşim öldü ve benim elim kolum bağlı bir şekilde hiçbir şey yapamıyorum. İçimde kasırgalar, fırtınalar kopuyordu ama lanet olsun hiçbir şey gelmiyordu elimden.
Elimden ateş çıkmaya başlayınca anlamazca elime bakmaya başladım. Ateş giderek vücuduma yayılıyordu ve yakıyordu. Dışarı doğru koşmaya başladım. Okulun bahçesine geldiğimde tüm öğrencilerin orada olduğunu gördüm. Başımda hissetiğim keskin acıyla şiddetli bir çığlık attım. Arkamdaki kuzenimde aynı şekilde çığlık atınca korku ile ona baktım. Kulağıma hırlama sesleri sesleri geliyordu. Son kez acı ile çığlık attığımda acı geçmişti.
Tırnaklarım ve köpek dişlerim büyümüştü. Korku ile gözlerim tekrar kuzenime döndü. Kulak uçları sivri bir şekil almıştı ve sakalları büyümüştü. Gözleri ise kırmızı rengine bürünmüştü.
Siyah dövmelerim parlamaya başlamıştı ve kuzenim bana anlamaz bakışlar atıyordu. Zihnimde duyduğum sesle öfkem katlanmıştı.
"Ne oldu Araf kardeşin öldüğü için üzüldün mü ? eğer Pogiden gitmezsen sıradaki kuzenin olur ."
"N-Ne oluyor" diye içimden geçirip ateş gücümle havalandım.
***
Teyzemin yanına gelip, korumaları takmadan taht odasına daldım. Teyzem bu halimi görünce korku ile "Araf ne oldu sana ?" diye bir soru yöneltti. Öke ile "bana ne olduğunu boşver teyze Ezgi öldü ve zihnimde bir ses bana Pogiden gitmemi söylüyor, gitmezsem sıradaki kurbanın kuzenim olacağını söylüyor hemen bir şey söyle yoksa kafayı yiyeceğim." diye isyan ettim. Teyzem yüzünde öfke ve şaşırma ile " Ezgi öldü mü ? " diye bağırdı ve yere çöküp ağlamaya başladı. Taht odasının kapısı sert bir şekilde açılınca gözüm sinir ve öfkeyle gelen Kuzenim ve Dayıma döndü. Dayım yakama yapışıp beni duvara sert bir şekilde vurdu ve bağırmaya başladı " Ezgi nasıl öldü Araf, nasıl oldu bu ? " diye bağırıp elleri yakamdan düştü ve yere çöküp ağlamaya başladı. Dayıma dönüp " Bunu yapan kim?" diye bağırdım. Dayım gözlerinden akan yaşlara rağmen ayağa kalkıp " Ares " diyince Kuzenime dönüp "Annem ve Babamın katili mi ? " diye bir soru yönelttim . Başını olumlu anlamda salladığında Kuzenimi kolundan tutup sürüklemeye başladım.
Yan yana uçarak Hastaneye gidiyorduk ve Ares denen köpeğin önümüze çıkması için içimden dua ediyordum ki öyle de oldu . Kuzenim yere iniş yapınca, yanındaki yerimi aldım. Öfke saçan gözlerimle Aresi 45 parçaya ayırıp konuşmaya başladım " Seni öyle bir öldüreceğim ki dirilme büyüsü bile işlemeyecek sana ! " diye bağırdım. Ares alayla dudak kenarından gülümsedi. Gözleri Mor renge dönüşmeye başladı ve mor bir sis dumanı ile yanında Bulut ve Akın belirdi. Keyifle gülümseyip "Bir taş ile üç kuş vurduk kuzen. " diyip ateş gücümle havalanıp. Etrafımda dönüp bir ateş hortumu yarattım. Elimi hortuma doğrultup hortuma yön vermeye başladım. Akın, Bulut ve Ares hortumdan kaçmak için çabaladıkça yoruluyorlardı.
Ares sinirle soluyup " Şimdi " diye bağırınca etrafımızı üstü beyaz örtü ile kapalı olan adamlar çevirdi. Fehmi'ye bir bakış atıp gülümsedim. Fehmi ve ben eski insan halimize döndük. Fehmi buz gücü ile ben ise demir gücüm ile tam saldıracakken aynı anda tüm adamların üstüne yıldırım düştü. Tabiki bunu kimin yaptığını biliyorum. Arkamızdaki Yıldıray'a bakıp gülümsedim. Önüme dönüp Ares'e doğru koştum ve boynundan yakaladım. Havaya kaldırıp elimden ateş çıkartmaya başladım. Ares'in acı dolu çığlıkları ormanda yankılanırken Akın ve Bulut ile Fehmi ve Yıldıray ilgileniyordu.
Ares'i sinirle sırt üstü yere vurup üstüne ayağımla baskı yapmaya başladım. Sinirle " Katar nerede? " diye bir soru yönelttim. O ise her zaman verilen o cevabı verdi " bilmiyorum " diye can havli ile söyleyince baskıyı arttırdım. Bu sefer bağırarak " söyle lan, yoksa senin çürük bedenini 45 parçaya ayırır köpeklerin önüne atarım " diyerek korkutmaya çalışıyorken bedenime çarpan beyaz ışık topu ile geri doğru savruldum.
Yerden kalkıp Katar olduğunu tahmin ettiğim adama bakıyordum. Fehmi kulağıma sadece benim duyacağım şekilde " Katar bu işte " diye fısıldayınca gülümseyip tüm bedenimi alevlerle kaplayıp gözlerimden çıkarttığım lav ile etrafını çevirdim. Lavın içinden geçip Katarı köşeye sıkıştırdım " Eğer Kardeşimi kurtarmama yardım etmezsen kül olursun." dedim alaycı bir gülümseme ile " sana neden yardım edeyim " diyince sinirle kolunu tutup ellerimden ateş çıkarttım ve kolunun bir kısmını yaktım. Bu sefer ben alaycı bir gülümseme yollayarak "Başka seçeneğin yok " diyerek meydan okudum.
Başka çaresi olmayınca teklifimi kabul etmek zorunda kaldı. Lavın içinden çıkıp Akın ,Bulut ve Ares'i de lava hapis ettikten sonra Dayımı arayıp Buraya özel bir ekip ile gelmesini hepsini yakaladığımı söyledim. Dayım hemen geleceğini söyleyip telefonu kapattı.
***
Yaklaşık yarım saat sonra büyük bir helikopter ile gelen dayıma " Dikkat et dayı kendini eritme lavın içine hapis ettim onları." diye uyararak Fehmi'ye döndüm " Bu itleri saraya götür, çıkamayacakları bir yere kilitle, bende gidip Deniz ve Yankıyı saraya getireyim." diyerek onu uyardığımda başını olumlu anlamda sallayıp dayımın yanına gitti bende ateş gücümle havalandım.
Okul bahçesine iniş yaptığımda etrafta tek tük öğrenci vardı. Cebimden telefonu çıkartıp Yankı'yı aradım . Telefonu açıp " Araf neredesin? " diye korkmuş bir şekilde sordu. Nefes verip " Okul bahçesindeyim Yankı, bir araba bul ve gel saraya gitmemiz lazım" diyerek cümlemi bitirdim. Beni hemen onaylayıp telefonu kapattı.
Önümde duran arabanın camına bakıp Yankı'ya " hastanedeki doktorlar ile konuşup Ezgi'yi saraya getirmelerini söyleyeceğim burada bekleyin. " dedim beni onaylayıp bekmeye başladılar. Hastaneye girip bir doktoru kolundan yakalayıp " Ben Ezgi'nin ağabeyiyim, onu saraya götürmenizi istiyorum, bunu yaparmısınız ?" diye rica ettim . Hemen başı ile onaylayıp birkaç kişiyi aradı. Bir araç ile Ezgi'yi saraya doğru götürmeye başladılar bizde arkalarından ilerliyorduk. Sessiz geçen bir yolculuğun ardından saraya ulaştık.
Büyü için gereken malzemelerin hepsini Fehmi getirmiş olmalı kı hazırlanmıştı. Sedyede olan Kardeşime bakıp alnına bir buse bıraktım. Katar gelip Elindeki büyü kitabını açtı ve bir şeyler mırıldanmaya başladı. Ezgi'nin gözleri kırpışmaya başlayınca gülerek Ezgi'ye sarıldım. Dayım Katarı tekrar Özel yapım bir yere hapis etmişti ve Ezgi'ye olanları anlatmaya başladık.
***
Gözlerimi kırpıştırarak açtığımda yanımda yatan Yankı'ya bakıp gülümsedim. Dudağına bir buse bırakıp Banyoya girdim ılık ve güzel gelen duşun ardından rahatlamış bir şekilde yatağıma uzandım. Diğer yatakta yatan Kardeşime bir bakış atıp gülümsedim.
Bundan sonra herkes benim gözümün önünde olacaktı. Özelliklede Ezgi.
Dayımın mesajı ile yerimden kalkıp kuzenime bir mesaj yolladım. Mesajda "Kuzen dayım bizi saraya çağırıyor" yazdım.
Saraya girdiğimizde içeride kolları dövme ile kaplı kızıl saçlı sarı gözlü bir kız duruyordu...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pogi
Fantasyİsmi Araf olan bir adam ailesi başka bir gezegende Arafı doğurduktan 3 yıl sonra öldürüldü 15 yaşına kadar o gezegende yaşayan Araf, Tanrı ve Tanrıça arasında çıkan bir tartışma dolayısıyla 15 yaşında dünyaya gönderildi hafızası silindiği için hiç b...