Neşeli ortamları severim, kalabalık arkadaş gruplarını, saatlerce muhabbet etmeyi, bir şeyler yiyip içerken anlatılan çocukluk anılarını dinlemeyi, kahkahalarla saçma şeylere gülmeyi...
Şuan öyle olması gereken bir ortamdaydım. Semaver yakılırken heyecanlanıp muhabbetin başlaması için dakika saymam gerekirdi. Daha çaylar bardaklarla buluşmadan bir avuç çekirdeği elime alıp yavaş yavaş yemem gerekirdi. Ediz abiyle bir olup Leyla ile uğraşmam sonra da Leyla'nın ikimizi alt etmesi gerekirdi. Etem ile birbirimize kaçamak bakışlar atıp, gülüşümüzü saklamaya çalışmamız ama asla başaramamız gerekirdi.
Bunlar yerine somurtuyor ve ortamdaki sessizliği bozmamak için nefes alırken bile dikkat ediyordum. Sanki herkes gergindi. Hatta depresif. Barlas elini çenesine yaslamış boş bakışlarla duvarı izliyordu, Etem semaver için gerekli odunları ayarlıyordu, Cenk su almak için içeriye girmiş ama giderken sanki birazdan kavgaya gidecekmiş gibi gözüküyordu. Leyla ondan beklenmeyecek bir sakinlikle yanımda oturuyor, hiç konuşmuyordu. Aramızda mutlu gözüken bir tek Ediz abiydi. Elinde telefon, biriyle mesajlaşıyor ve hafiften sırıtıyordu.
İç çektim istemsizce. Eğer Etem'le aramıza soğukluk girmeseydi şimdi bende onu şapşal şapşal izlerken sırıtırdım. Ama yaklaşık on beş dakikadır sadece iki kez falan göz göze gelmiştik onda da hızla başımızı çevirmiştik ya neyse.
Oturduğum koltukta biraz daha aşağı kayıp kollarımı göğsümde kavuşturdum. Yanımda oturan ve eteğini habire düzeltmekle meşgul olan Leyla'ya kısaca baktıktan sonra semaveri yakan Etem ve Cenk'e çevirdim başımı. Etem işine odaklıyken gizli gizli onu izleyebilirdim.
"Yüzünde güller açıyor."
Leyla eteğiyle oynamayı bırakıp o da benim gibi kollarını göğsünde kavuşturdu.
"Sen de cennetten bir çiçek bahçesini andırıyorsun sanırsam." Bana bir kaç saniye de olsa bana baktığını hissettim.
"Elbise giymişsin, hayırdır."
"Keyfim öyle istedi. Sen niye elbise giymedin?"
"Keyfim istemedi."
Başını kulağımı doğru yanaştırıp fısıldayarak konuşmaya başladı.
"Etem abiyle bir şey mi oldu? Ayrı ayrı geldiniz, ikinizin sürati beş karış."
Sıkıntıyla nefes bırakıp başımı salladım. "Eve geçince anlatırım."
"Tamam."
"Sana ne oldu? Cenk de bir sinirli gibiydi, yine mi kavga ettiniz yoksa." dedim sesime yansıyan bariz merakla.
Bu sorumu beklemiyor olacak ki önce şaşırıp kaldı, başını oturduğu koltuğa yaslarken "Sayılır." dedi. "Eve geçince anlatırım." Sesi öyle üzgün ve bezgin çıkıyordu ki hem endişelenmiş hem de daha fazla meraklanmıştım. Yine de sormadım. İkimiz de eve kadar beklemeliydik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜN IŞIĞI GİBİ
RomanceKARAKURT MAHALLESİ • SERİ 1 Kamyondan inmek için ayağımla koyulan merdivenleri ararken bulduğumu düşünüp adımımı attım. Elimdeki geniş koli yüzünden önümü göremiyordum. Ayağım basamağın yarısına denk gelmiş olmalı ki dengemi kaybedip bedenim sağa d...