Ferah bir koku ciğerlerime dolarken gözlerimin üzerine çöken yorgunluğu bir türlü atamamıştım. Kokunun kaynağına dair duyduğum merak gittikçe artarken yanağımda hissetmeye başladığım hafif baskılar uyku mahmurluğundan beni çekip almıştı. Kırpıştırarak gözlerimi aralarken ilk gördüğüm şey Etem'in gülümseyen yüzü olmuştu. Dün akşamın tüm detayları bir anda aklıma doluşunca utanarak Etem'in göğsüne doğru sinip kollarımı ona doladım. Tişörtünün yumuşak yüzeyini yanağımda hissederken elleri saçlarımdaydı.
"Günaydın güzelim," dedi oldukça dinç olan sesiyle.
Onun aksine yine uyandığım için boğuk çıkan sesimle cevap verdim. "Günaydın canım." başımı kaldırıp ona baktım. "Saat kaç? Okula geç kalmak istemem."
"Yedi civarı, okula gitmeden önce eve gitmek istersin diye erken kaldırmak istedim."
Normalde de bu saatlerde kalkıyordum ama bugün üzerime çöken farklı bir yorgunluk vardı ve yataktan çıkmak istemiyordum. "İyi yapmışsın, biraz daha uyuyabilirim. "Tekrar göğsüne sinerken üzerimde sadece ince bir tişörtün olduğu yeni dank etmişti. Yorgan beni gizlesede alışkın olmadığım durum beni gerçekten utandırıyordu.
"Duş alacak, kahvaltı yapacak ve evine geçip hazırlanacaksın. Uyumaya vakit yok güzelim."
"Kahvaltıyı es geçebilirim. Benim için sorun değil." Yatağa daha fazla nasıl gömülebileceğimin yollarını arıyorken omzuma uygulanan baskıyla sırt üstü uzanmıştım geniş yatağa. "Etem ya."
"Bu kadar uykucu olduğunu bilmiyordum," dedi neşeli bir sesle. Yüzüme dağılan saçlarımı düzelttikten sonra yanağıma sert bir öpücük bıraktı.
"Uykucu değilim," dedim kollarımı ona dolayıp sarılma çabasına girerken. "Yatmak istiyorum, yorgunum."
"Cevahir," dedi endişeli bir ses tonuyla. Ona sardığım kollarım boşa düşünce aralık bıraktığım gözlerimi hepten açtım. "İyi misin?"
"İyiyim etem. Neden iyi olmayayım?" Bir anda değişen tavrına karşı ne yapacağımı şaşırmıştım.
"Ben..." Kafası karışmış bir ifadeyle bana bakarken yanımdaki boşluğa uzandı. "Bilmiyorum. Sen yorgunum deyince bir şey oldu sandım."
"Bir şey olmadı ki, ben anlamadım seni." Daha uykudan kalkalı kaç dakika olmuştu ki, ne gibi sorundan bahsediyordu, anlamamıştım.
İri elini yanağıma koydu. "Dün akşam ilk olduğundan bahsettin ya, bir şey oldu sandım. Herhangi bir şey."
Neden endişelendiğini ancak anladığımda hızla gözlerimi kaçırdım. "Endişelenecek bir şey yok Etem. Biraz geç uyuduk ya, ondan dolayı sanırım."
Başını boynuma doğru yaklaştırdı, kolunu yorganın üzerinden beri belime sardı. "Ağrın var mı?"
Uyandığım ilk andan beri hissettiğim ağrı dayanamayacağım düzeyde değildi, daha çok hafif bir sızı gibiydi. "Hayır," diyerek cevap vermeyi uygun buldun yine de. "İyiyim." Ellerimi saçlarından geçirdim ve hemen gözlerimi kapadım. Duş almış olmalıydı. Şampuanın ferah kokusu burnuma dolmuştu. Yeni uyandığımda duyumsadığım kokunun kaynağını bulmuştum.
"Uyumak yok," dedi yüksek bir sesle. "Sen duşa gir bende bizim için kahvaltı hazırlayayım."
"Ama Etem," dedim isminin son harfini uzata uzata.
"Hadi bebeğim."
İkna etmesi biraz vakit alsa da başardığında boynumdan öpüp yataktan kalkmıştı. Odadan çıkmadan önce giymem için bir kaç şey ve havlu bırakmıştı. Tembelliği bir kenara bırakıp yataktan kalktım ve odanın içindeki banyoya ilerledim. Doğrudan duş kabinine girip suyu ayarladım. Sıcak su kısa süre içinde dar alanın buharla kaplanmasını sağlamıştı. Etem'in şampuanını kullanarak aldığım rahatlatıcı duşun ardından havluya sarındım. Küçük havlu ile de saçlarımı kurulama çabasına girdim. Aynanın karşısında duruyordum ama buhar yüzünden kendimi göremiyordum. Elimi aynanın yüzeyinde gezdirerek buharı bir nebze sildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜN IŞIĞI GİBİ
Roman d'amourKARAKURT MAHALLESİ • SERİ 1 Kamyondan inmek için ayağımla koyulan merdivenleri ararken bulduğumu düşünüp adımımı attım. Elimdeki geniş koli yüzünden önümü göremiyordum. Ayağım basamağın yarısına denk gelmiş olmalı ki dengemi kaybedip bedenim sağa d...