*
Yeni güne uyandığımda kendimi çok iyi hissediyordum, alarmdan beş dakika kadar önce uyanmış ve kısa bir yatak keyfi yapmıştım. Perdeleri açmadan önce üzerimi değiştirmiş ve okul gitmek için hazır hâlâ gelmiştim. Mutfağa geçip kendime sabah kahvesi yapmayı planlıyorken dış kapının önünde geçerken dün akşam Etem'in elindeki karton çantayı görmüştüm.
Burada unutmuş, dedim kendi kendime. Yatak odasına geri dönüp telefonumu aldım. Etem'in numarasını bulup aradığımda telefon uzun bir süre çalmıştı, tam kapanmak üzereyken "Alo," diyen derinden bir ses geldi.
"Etem, günaydın."
"Günaydın mı?"
"Uyandırdım mı yoksa," dedim telaşla. Onun her zaman erken kalkacağını düşündüğüm için ararken acaba uyuyor mu diye telaşım yoktu.
"Saat," deyip duraksadı, hışırtılar duydum. "Saat kaç?"
"7.30. Uyuyor olduğunu düşünmemiştim, üzgünüm."
"Sorun değil, daha erken kalkmam gerekliydi ama alarmı duymamışım. Aradığın iyi oldu."
"Hmm, iyi olmuş o zaman." Uykulu çıkan tatlı sesi dikkatimi dağıtmıştı, derin bir nefes alıp karton çantayı da yerden alarak mutfağa yöneldim. "Ben seni şey için rahatsız ettim..."
"Sen beni her şey için rahatsız edebilirsin. Söyle dinliyorum."
Dudaklarımı birbirine bastırdım. Bazen 16-17 yaşlarında genç bir oğlan gibi davrandığını unutuyor, hazırlıksız yakalanıyordum.
"Etem, şey..." Elimi alnıma bastırıp gözlerimi kapattım. Ne diyecektim ben?
"Ne güzelim." Hâlâ uykulu gelen sesinin yanı sıra hitap şekli işimi hiç kolaylaştırmıyordu. Aklıma dün akşamın anıları doldu, biz sevgili olmuştuk ama ben bunu hâlâ sindirememiştim.
"Nasılsın?"
"İyiyim," dedi gülüş kokan bir sesle. "Sen nasılsın, dün akşamdan sonra?"
"İyiyim," dedim bir tutam saçı parmağımın etrafında çevirmeye başlamışken. "Dün akşamdan sonra."
"Güzel. Okul saatine daha var, müsaitsensen bana gel, kahvaltı yaparız birlikte."
"Tamam," dedim oturduğum yerden ayaklanırken. "Beş dakikaya oradayım."
"Beş mi? O kadar çabuk gelebilecek misin?"
"Evet, arabayla geleceğim."
"Arabayla, yok artık."
"Ne, ne var ki," dedim gülmeme engel olamazken.
"Aynı mahalledeyiz Cevahir, yürümen daha mantıklı olmaz mı," dedi eğlenir bir ses tonuyla.
Konunun nereye gittiğini pek âlâ farkında olsam da anlamamazlıktan gelmek işime gelirdi. "Arabam varken kullanmam daha mantıklı olmaz mı?"
"On ya da onbeş dakika içinde burada olabilirsin, yürüyerek."
"Bir kaç dakika içinde orada olabirim, arabayla gelerek."
"Cevahir," dedi son heceyi uzatarak. Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım bir süre.
"Etem."
"Yokuş çıkmaya alışman lazım, her yere arabayla gidemezsin."
"Leyla da aynısını söylüyor biliyor musun ama ben onu hiç dinlemiyorum."
"O zaman beni dinle. Karakurt yokuşlarıyla güzeldir, etrafına baka baka gel. Alt sokakta bir fırın var, iki de ekmek alırım."
Neden bilmiyorum ama o deyince yapasım gelmişti, omuz silktim kendi düşünecelerime.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜN IŞIĞI GİBİ
RomanceKARAKURT MAHALLESİ • SERİ 1 Kamyondan inmek için ayağımla koyulan merdivenleri ararken bulduğumu düşünüp adımımı attım. Elimdeki geniş koli yüzünden önümü göremiyordum. Ayağım basamağın yarısına denk gelmiş olmalı ki dengemi kaybedip bedenim sağa d...