ヘ35ヘ

407 35 9
                                    

Geç geldim o yüzden bölümü anlamak için bir önceki bölümün son kısmına bir göz atmayı unutmayın.

"Tüm korkularımı tek tek yaşıyor gibiyim." Uzun süren ağlamasından sonra başını kaldırıp bunu söylemişti. "Parçalarımı kaybettim." 

Aniden gelişen ciddi ortamlarda tıkanıp kalmalarımla meşhurdum kendi içimde o yüzden ağzımdan çıkan tek ses boğuk bir "Ha?" oldu.  Saye kolunun kenarıyla gözlerini kurulayıp doğrulduğunda benim tıkanıklığım onu açmış gibiydi. Durdu yüzüme iyice baktı. Baştan aşağıya süzdü beni. "Tanıdık görünüyorsun ama adını hatırlamıyorum. Kimsin sen?" 

"Atalay'ın arkadaşıyım. Leyla ben."

"Sen ne ara katıldın onlara hiç farketmedim seni. İt sürüsü gibiler zaten hurra diye gelip yakıp yıkıp gene hurra diyerek gidiyorlar." Saye'nin yüzündeki bariz bıkkınlık ifadesi ve ses tonuna rağmen onun bu hali beni keyiflendirmişti. İlk defa bu kadar canlı duruyordu. Benim konuşmama kalmadan devam etti. "O deveye de diyorum bin defa getirme bunları eve hiçbirini görmek istemiyorum diye ama dinleyen kim."  Benimle değil de kendiyle konuşur gibi bir hale bürünmüştü. Ayağa kalkıp üstündeki tişörtü de çıkarıp yere attığında gözlerimi vücudundan çekmeye çalıştım.

"Ne yapıyorsun?" soru ağzımdan ben düşünmeden çıkmıştı. Klasik sahneyi gerçekleştirip gözlerimi elimle de kapatsaydım tam olacaktı. O ise umursamadan gömülü dolabın sürgüsünden tutmuş, çekip kaydırmış ve açık dolabın önünde bağdaş kurup oturmuştu. Yataktan kalkıp onun başında dikildiğimde eliyle sweatleri karıştırdığını gördüm. Bir iki tanesini çekiyor üstüne bakıyor istediği o olmayınca öylece bırakıp aşağıdakilere geçiyordu. Bende yanına yere oturduğumda sonunda bir tanesini beğenip çekmişti ama altındaki kağıtlar yere saçılmıştı. Saye görmeyen gözlerle sweati kucağına bırakıp "Ha siktir ya!" diye söylendiğinde yardım etmek için elimi uzattım ama elime vurup çatık kaşlarıyla bana bakmıştı. Geri önüne dönüp yerdekileri topladığında onların kağıt değil fotoğraf olduğunu fark etmiştim.

İçerisi sadece baş ucu lambasının ışığıyla aydınlanıyordu ve az olan ışık resimleri görmemi engelliyordu. Saye elinde aldığı her resmi anında ters çevirip sıraya diziyordu. Yerdeki tüm resimler elinde bir deste haline geldiğinde kambur duruşunu düzeltip yerde sürüne sürüne geri geri ilerledi. Sırtı yatak ucuyla buluştuğunda yine bağdaş kurup sweati dizleri arasındaki boşluğa bıraktı. Elindeki fotoğrafları da dizlerine bıraktığında eliyle bana gel gel yapmıştı. Bende onun gibi yerde sürüne sürüne yanına gittim. Kollarımızın birbirine değeceği yakınlıkta oturup bağdaş kurdum.

Ellerimi önümde kenetlediğimde Saye parmağıyla desteye vurup "Bunlar el bombası." demişti. Sessiz kalıp onun konuşmasını bekledim. Tek kelime edersem gene o sessiz, sadece mimikleriyle konuşan kıza dönme olasılığı korkutmuştu beni.

İlk fotoğrafı çevirip dizine koyduğunda bakışlarımı fotoğrafta gezdirdim. Bu evin mutfağında çekilmiş bir fotoğraftı. Atalay'ın iki üç yıl önceki gibi duran hali, annesi, annesinin yanında oturan bir adam ve okul üniformalı bir Saye vardı resimde. Saye parmaklarını fotoğrafın üzerinde gezdirip adamın üstünde durduğunda fısıltısını işittim. "Gülfem Hanım'ın taze ölü eşi Agâh Bey."

"Çok olmadı daha ama hani olur ya bazen kötü bir şey olur onu hallettim derken daha kötü bir şey gelir. Hep üst üste gelir sırf sen daha çok zorlanasın daha çabuk pes edip isyan edesin diye. Bende de öyle olmuştu. Önce arkadaşlarımla sorunlarım ortaya çıkmaya başlamıştı. Bir bir hepsinden kopuyordum. Onlarla olan çalkantım bittiğinde babamın olayları başladı ve en sonunda beni dört bir tarafa dağıtan olay oldu ve babam öldü." Konuşması beş dakika öncesine kadar içimde neşe olurken şimdi yerinde yeller estiriyordu. 

Bize Denk Gelmez ミtexting gxgミHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin