Olimpik havuzun etrafındaki tribüne oturmuş bekliyorduk. Ben Çağıl'ın torpiliyle Vip sayılacak bölgedeydim. Havuzu hem ekrandan hemde bulunduğum bölgeden izleyebiliyordum.
İki takımda havuzun iki kenarında ısınmaya başlamışlardı. Telefonumla Çağıl'ın ifşalarını yakalamak için video çekiyordum. O sırada Kaptan dediği çocuk Çağıl'ın yanına gelip gergin gergin Çağıl'la konuşmaya başladı. Bunca yıldır tanıdığım Çağıl elini herzaman ki gibi kulak memesine atıp çekiştirerek konuştuğunda onun da gergin olduğunu anladım. Takım hala toparlanamamıştı sanırım. Kaptan Çağıl'ın yanından ayrıldığında Çağıl bana doğru döndü. Telefonu görünce fark ettirmeden el hareketi çektiğinde gülüp bende ona çektim.
Takımlar suda ki ısınmalarına başladığında geriye yaslanıp su şişemi yan taraftaki boş sandalyeye koydum. Güneş gözlüğümü takıp maçın başlamasını bekledim.
Hakemler yerini de aldıktan sonra oyuncular başlangıç pozisyonunda, tek elleri son çizgisinin üzerinde, bekliyorlardı. Su hakemi pakı(1) santrya(2) götürdüğünde herkes hazır haldeydi. Düdük çaldığında oyuncular havuzun dibine doğru yüzmeye başlamışlardı. Ellerimi birbirine kilitleyip heyecanla ekranı izlemeye başladım. Kırmızı mayolu olanlar bizim takımımızdı. Ellerinde siyah stickler(3) vardı. Karşı takımın yedi numaralı kaptanı pakı alıp kaleye doğru ilerlediğinde yerimde gerildim. Savunmayı geçip gölü attığında "Hadi be!" diyerek hayıflandım. Yüzey hakemi düdüğü çalıp golü bildirdiğinde oyuncuların hepsi yüzeye çıkıp son çizgisine gelmişlerdi. Pak santrya yerleştirildikten sonra tekrar maç başlamıştı. Bu sefer pakı bizim takımdan beş numara kapmıştı. Hızlı hızlı yüzerek pakı üç numara Çağıl'a pas verdiğinde Çağıl hızlıca pakı alıp penaltı bölgesinden atmıştı. Gol olduğunda oturduğum yerde zıplayıp "Aferin lan sana!" demekten kendimi alıkoyamamıştım. Karşı takımın kaptanı mola istediğinde bir dakikalık mola verilmişti. Kalan süreye baktığımda ilk devrenin bitmesine sekiz dakika kalmıştı. Bizim takımdan oyuncu değişimi yapıldığında Çağıl'a baktım. Yorgun gözükmüyordu şu anlık.
Birinci devre bittiğinde 3-2 biz kazanıyorduk. Gergin vücudumu arkaya doğru salıp sırtımı yasladım. Yan taraftaki su şişeme elimi uzattığımda bir el uzatıp bana verdi. "Teşekürler." diye mırıldanıp şişenin ağzını açtım. Suyu yavaşça içerken duraklayıp yanıma döndüm. Yutkunmayı unuttuğumdan su dudaklarımdan çeneme doğru akmaya başladı.
Onu ilk göreceğim anı hep hayal ederdim. Nasıl davranacağımı, neler söyleyeceğimi...her küçük detayı...ama şimdi bir sualtı hokeyi maçının devre arasında çenemden su akarken olmasını asla hayal etmemiştim. Eli titrekce hala dudaklarımda olan su şişesini yavaşça çekip aldığında yerin sallandığını hissettim.
Refleksle kıyafetimin manşetiyle çenemi sildiğimde o su şişesini ayak ucuna bırakmıştı. Gözlerim etrafta gezinip onu tekrar bulduğunda yer sallanmaya devam ediyordu. Ayağa kalktığımda sendeleyerek durdum. Hala oturduğu yerden titreyen göz bebekleriyle beni izliyordu. Kucağında duran çantama elim gidip yarı yolda durduğunda gene titreyen elleriyle çantamı bana uzatmıştı. Çantamı alıp karnıma bastırdığımda o da ayağa kalkmıştı.
Bana doğru bir adım attığında arkamı dönüp çıkışa doğru yürüdüm. Tam çıkacakken Çağıl'ı, maçı, nerede olduğumu hatırladım. Dönüp Çağıl'ın olduğu tarafa baktığımda o da bana bakıyordu. Takımı çoktan suya girmişti. Gözleri karnıma bastırdığım çantamda, yüzümde gezinip hala arkamda olduğu hissettiğim onda durduğunda başıyla bana git işareti yaptı. Hızla arkamı dönüp çıktığımda arabamı park ettiğim alana doğru yürümeye devam ettim.
Arabamın önüne geldiğimde kolumdan çekilip durduruldum. Beni kendine çevirdiğinde gözlerimi omzu üzerinden ileriye diktim. "Saye," adımı narince fısıldadığında vücudumda beni ayakta tutan şalterin attığını hissedebiliyordum. Adımı söyleyen sesi beni savunmasız bırakıyordu. Elim hala kolumu tutmakta olan koluna tutunduğunda tüm parmak uçlarım kasıldı.
"B-bu anı mahvettin." diye kesikce söylediğimde gözlerimi onun gözlerine çevirdim. "İlk buluşmamız...bu an...böyle olmamalıydı." diye isyan ettiğimde elini yanağıma koyup "Özür dilerim." diye fısıldadı. "Özür dilerim, özür dilerim, özür dilerim..."
Ellerini benden çektiğinde ikimizinde kolları yana düştü. Karnım kasılıyordu. Ulaşabildiği en derin noktadan kasılıp içindekini atmak için itiyordu dışarıya doğru tenimi. Ona ait herşeyi yatağımda bırakıp evden öyle çıktığımı düşünüyordum. Ama karnımdan dışarıya itilen şey o'ydu.
"Seninle paylaşmama izin ver." dediğinde gözlerimi kapattım bir kaç saniye. Gerçekleri merak ediyordum. Şu an ki hissettiğim kırgınlığım öfkesiyle dinlemeden çekip gitmeyecektim. Gözlerimi açtığımda sarsıntılı ruh halim biraz da olsun dinmişti. "Tamam." dediğimde gözleri parlayarak bana baktı. Arkamı dönüp çantamdan arabanın anahtarını çıkardım. Şöför kapısını açıp ona baktığımda yerinde duruyordu. "Daha sessiz bir yere gidelim, bin."
(1): Sualtı hokeyinde ki top
(2): Oynanan sahanın orta noktası
(3): Stick: Sualtı hokeyi sopası