Enjoy!Leyla'yı da almış bizim eve gelmiştik. Kafede son dediklerinden beri ikimizin de ağzı konu hakkında hiç açılmamıştı sadece Leyla Çağıl ve Yalçın'ın bizi burada beklediğini söylemişti. Bende alışılagelmiş hareketleri yapıp düşünmeyi reddetmiştim. Hesabı ödemiş, arabayı sürmüş ve şimdi de her zaman ki gibi anahtarımı çantamın ön gözünden alıp kapıyı açıyordum.
Önce Leyla'nın geçmesini bekleyip onun arkasından girip kapıyı kapatmıştım. Oturma odasının ışığı yanıyordu ve ilk defa kendi evime bu kadar yabancı hissediyordum. İçerdeki kimseyi tanımıyordum sanki. Benim bildiğim insanlar değiller gibiydi.
Leyla ben hareket edene kadar yanımda öylece yere bakarak dikilmişti. Oturma odasından hiç ses gelmiyordu ama orada bizi beklediklerini biliyordum o yüzden hızlıca ilerleyip odaya girdim.
İkisi de koltuğun önünde ayakta durmuş bize bakıyorlardı. Benim bakışlarımsa sadece Çağıl'daydı. Onu gördüğüm anda daha ben bile fark etmeden ağzımdan çıkan sözlerle onun kadar incinmiştim.
"Seni de mi kaybettim?" Çağıl bana doğru adım attığında ellerimi hızla yukarı kaldırıp iki yana salladım. "Dur orada."
Çağıl "Saye..." diye fısıldadığında gözlerim dolmaya başladı. "Saye." Bunun gerçek olmasını istemiyordum. Durduğum yerde zıplaya zıplaya çocuk gibi ağlamak ve yakınmak istiyordum.
"Sen biliyordun. Hayır sen beni görüyordun o zamanlar ve, ve-" Gene de susuyor muydun? Ellerim iki yana düştüğünde bir adım geriye çekildim. Çenem titremeye başlayıp yanağımdan aşağıya yaşlar düşmeye başladığında boğazımdan sesli bir hıçkırık yükseldi.
Çağıl yanıma doğru hızlıca yürüyüp omuzlarımı tuttuğunda, yana yana kül olmayacağını anladığım yangını ona sıçrattım. "Her taşı seninle birlikte dizmiştik. Her yıkılan taşı seninle birlikte tek tek toplayıp dizmiştik." ellerimi onun ellerinin üzerine koyup omuzlarımdan indirdim. "Ve sen gözümün içine baka baka o taşları tek tek yerinden mi söktün Çağıl!"
Yüzüne doğru bağırdığımda ellerimi sımsıkı tutup hızlı hızlı "Öyle değil, öyle değil..." diye tekrarladı. Ellerini bıraktığımda geri tutmaya çalıştı ama tutmasına izin vermeden geri çekildim. İkimizde karşılıklı dururken başımız önde, omuzlarımız çökük bir şekilde suçlu iki çocuk gibi ağlamaya başladık.
Yorulana kadar öyle ağladıktan sonra hıçkırıklarım iç çekişlere dönmüş, vücuduma bir durgunluk gelmişti. Kendimi ileri doğru atıp Çağıl'a sarıldım. İlk başta vücudu kasıldı sonra kendini geriye çekmeye çalıştı. Sırtından bastırdım ve geri çekilmesine izin vermedim. Ağzından şu an benim duyamadığım kelimeler çıkarken ona sımsıkı sarıldım. Elimi saçına atıp okşadım.
"Çağıl," kulağına sessizce fısıldadığımda kollarım arasında hareket etmeyi kesip konuşmasını durdurdu. "Bugün çok yoruldum ben."
Tekrardan geri çekilmeye çalışıp "Ta-tamam gel oturalım. Ben sana-" diye konuşuyordu ki onu durdurup sarılmaya devam ettim.
"Çok yoruldum ama yarın seni dinleyip anlayacağım."
"Anlayacak mısın gerçekten?" Diye umutla sorduğunda hafifçe güldüm ve "Tabi ki." dedim.
Gergin vücudu kollarım arasında gevşerken gülümseyip gözlerimden hafifçe yaş akıtmaya devam ettim. Elleri belime dolandığında bende ona daha sıkı sarıldım. Omzunun üzerinden görebildiğim kadarıyla Yalçına ve Leylaya baktım. Gözlerimiz kesiştiğinde bana umutla baktı ve dudak hareketleriyle bir şeyler söyledi ama anlayamadım. Gözlerimi ondan çekip Çağıl'a biraz daha sokuldum ve kulağına fısıldadım tekrardan. "Çağıl?"
