Arkadaşlar şu son dört-beş bölüm olaylar çorap söküğü gibi geldiği için bilgi açısından yoğun oldu. O yüzden bazı kafa karışıklıkları olmuş özellikle Atalay konusunda. Atalay aramıza yeni katıldı. Kısaca kendisini tanıtırsam Atalay; Saye'nin abisi, Yalçın'ın arkadaşı ve Leyla'nın yurt dışına gittiğinde Yalçın'ın tanıştırmasıyla Leyla'nın da arkadaşı oluyor. Kendisi maalesef ki ölüyor. Şu ana kadar bu kadar. Eğer kafanız karışırsa yorum bırakabilirsiniz tüm yorumlara cevap vermeye çalışıyorum çünkü görüşleriniz benim için değerli, kendinize iyi bakın ☺️😉
Bir nebze toplanan ruhu tekrar dağılmıştı Saye'nin. Atalay'ın gidişi onu hala yaralıyordu. Ne zaman iyileşirdi? Anlatacaklarım onu hastalıklardaki o geri dönüşümsüz dedikleri noktaya mı getirirdi yoksa yavaş yavaş kendisinin solumaya başlamasına mı neden olurdu?
Garson gelip önümüzdeki boş bardakları aldığında ve başka bir isteğimiz olup olmadığını sorduğunda ikimizde olumsuzca cevaplamıştık. Garson gittiğinde Saye'nin dikkati tekrardan bana yöneldi.
"Sen onun ölümünde hala Portland'da mıydın?" diye sorduğunda derin bir nefes aldım. Başlıyorduk.
"Atalay'ın kendini topladığı ve işiyle haşır neşir olduğu zamanlar onun adına seviniyordum. En azından farklı davalarla ilgilenirken kendini suçlayacak zamanı bulamayacak ve babasının acısını biraz geri plana atacak diye ama Atalay'ın bu işte sabahlamalarının altından çok farklı şeyler çıktı. Bazen yanımızdayken telefonu çalar çalar ama Atalay cevap vermezdi. Ya da cevap vereceği zaman gidebileceği en uzak yere gider orada fısır fısır konuşur geri gelirdi. İlk başlarda önemsemedim bu halini ama bu aramalar ve Atalay'ın gitgide daha fazla çöken göz altları, sıkıntılı hali artınca gizlice telefon görüşmesini dinledim." Boğazım kuruyunca birkaç saniye durakladım. Keşke garsondan su isteseydim. Leyla sabırla beni bekliyordu. Boğazımı temizleyip devam ettim.
"Konuşma içeriğini pek anlamamıştım ama babasının katiliyle alakalı olduğunu ve birkaç şüpheliye ilgili bahsettiğini duymuştum. Atalay arkasını dönüp beni gördüğünde ilk şok olmuş sonra sinirlenmişti ama benim de sinirimi ve üzüntümü görünce sakinleşti. Konuşmak için kimsenin olmadığı bir zamanı bulana kadar bu olayı konuşamadık. En sonunda konuştuğumuzda akademiden birkaç yakın arkadaşıyla gizli ve illegal bir soruşturma başlattığını söyledi. Kayıt edilmeyen gizli arşiv dosyalarında babanın katili olabilecek kişilerin dosyalarını elde etmeye çalışıyorlardı o dönem. Ben çok kızdım engel olmaya çalıştım birkaç gün aramız bozuk geçti. Onu her gördüğümde bunu yapmamasını söylüyordum en sonunda insanlara söylemekle tehdit ettim ama Atalay bunu yapmayacağımı bildiğinden sadece gözlerimin içine bakarak 'Daha fazla böyle duramam.' dediğinde ve o halini bilirsin hani insanın ciğerini sökecek şekilde baktığında sessiz kaldım." Saye yine şok olmuş bir şekilde bana bakarken sessizce onu bekledim.
"A-abim yasak bir soruşturma mı başlattı?" diye sorduğunda başımla onayladım onu. İnana kadar tekrar tekrar soracak gibiydi. İkimizde bir süre sessizce oturduktan sonra Saye devam et dercesine başını salladığında tekrar derin bir nefes aldım.
"Zaman hızla gelip geçiyordu benim dönmeme bir ay kalmıştı ve abinin elinde hala bir şey yoktu. Birkaç isim ve polisin veri tabanını hackleyebilmek için beyaz hacker dedikleri şimdilerde polise çalışan ama mazisi kirli bir arkadaşı buldular. Adam onları ilk kabul etmedi ama sonradan Atalay bir şekilde adamı ikna edip onunla iletişim halinde kalmaya devam etti. O bir ay içinde farklı farklı kuruluşlara gidip projeyi sunup kabul ettirmeye çalıştırdığımızdan dolayı onlardan uzak kaldım. O bir ayda gelip geçtiğinde ben ve benimle beraber gelenler Türkiye'ye döndük. Projenin kabul olduğu kurumla anlaşılmış seneye yeni dönemde öğrencilerle beraber yürütülmeye başlanacaktı. Bende baş sorumlu olan öğrencilerden biri olduğum için yazın Portland'da olacak bir kaç toplantı için oraya bir kaç defa gelecektim." O zamanlar seni tekrar görebileceğim için seviniyordum Saye. Sonra o sevinci de kursağımda bıraktılar zaten diye düşünmeden edemedim.