ヘ46ヘ

463 31 2
                                    

she is a bum, bum, bum

Atalay elindeki rakılarla kapıma dayanıp "Rakı balık yapalım." dediğinde kapıyı yüzüne kapatmıştım ama kayın sevgisiyle dolup taşan Leyla kapattığım kapıyı açıp deveyi içeri almıştı. Yarım saat sonra ise sipariş ettiğimiz balıklar gelmişti. Evet sipariş çünkü bir bu evde balık pişirip her yere o kokunun sinmesine izin veremem iki kimse o balıkları pişirirecek kadar yetenekli değil Çağıl bile. Rokaları da limonlayıp masanın ortasına koyduğumda Leyla'nın yanına geçmiştim. Üstündeki ince cekete gözlerimi kısarak baktığım da eliyle arkasında ki şalı göstermişti.

"Şalla rahat yemek yiyemezsin üstüne daha kalın bir ceket giyip gelir misin." Leyla bir şey demeden kalkıp içeri gittiğin de Atalay sırıtarak bana bakmıştı.

"O nasıl bir emir-rica cümlesiydi reis." dediğinde Çağıl da taklitimi yapıp elini masaya vurduğunda gülmeye başlamışlardı. Önümdeki balığa sıktığım limonun çekirdeğini saçına doğru atıp o kuş yuvasının içine düşmesini sağladım. Küfür ede ede saçlarını karıştırıp düşürmeye çalışmıştı. Bu sefer ben sırıtırak onu izliyordum. Aynısını diğer ikiliye de yaptığımda Leyla balkon kapısında gözükmüştü.

"Ne oluyor?" diye sorduğunda onu yanıma çekip limonlayıp kılçığını temizlediğim balığını önüne itmiş ve "Kafa açıyorlar gel biz başlayalım." demiştim.

Saat ilerleyip şişeler boşalmaya başladığında hepimiz sandalyelerimizde geriye yaslanmış ve kendi dünyamızda kaybolmuştuk.

"Birinin seni sevdiğini nereden anlarsın?"* Sarhoş kafasıyla birden ayağa fırlayıp bağırarak soru soran Atalayla içtiğim su boğazıma kaçmıştı. Kolumun tersiyle ağzımı kapatıp öksürürken Atalay işaret parmağını hepimize doğru tek tek sallamıştı.

"Bakışından anlarsın... dokunuşundan."* Geriye doğru sendeleyip sandalyeye takıldığında masaya tutunmuştu öne eğilerek. "Dudağını seğirmesinden... Anlarsın işte."*

Dengesini sağlayamayıp yere kapaklandığında hepimiz ona şaşkın gözlerle bakıyorduk. Elini gökyüzüne -daha çok yukarıdaki tavana- doğru uzatıp gülerek fısıldadığın da ayağa kalktım. "Bitti. Artık bitti desen de bitmemesinden anlarsın."*

Yanına ilerleyip diz çöktüğüm de göz pınarlarında ki yaşlarla bana bakmıştı. "Abi?" Ne olduğunu sorar gibi çıkan sesimle bana doğru dönmüştü ve omuzlarıma kollarını dolayıp beni kendine doğru çekmişti. "Başladık ve bitti. Başladık ve bitti. Başladık ve..."*

Güçsüzce omzumu kavrayan kollarından sıyrılıp onu dizlerimin üstünde oturduğum yere kadar doğrultmayı başardığım da Yalçın da sırtından destekleyip "Hadi doğrul bakalım abicim " demişti. Yalçın'ın yardımıyla doğrulup oturur hale gelen Atalay'a baktım. Leyla ve Çağıl çoktan çakır keyif olmuş oturdukları sandalyeden bize boş gözlerle bakıyorlardı.

"Salona götürelim." dediğimde bir koluna o bir koluna ben girmiş deveyi kaldırmayı başarmışdık. Salondaki L koltuğa fırlatır gibi bıraktığımız da Yalçın bana dönmüştü ne yapalım dercesine. "Sen Çağıl'ı odaya götür. Ben de Leyla'yı yatırdıkdan sonra bu deveyle ilgilenirim."

Başını sallayıp "Yardıma ihtiyacın olursa çağır." deyip balkona geri dönmüştü. Atalay'ın başının altına bir yastık yerleştirdiğimde homurdanıp bana ters dönerek yatmaya başladığında onu öyle bıraktım. Balkondan çıkıp içeri giren Çağıl&Yalçın ikilisine döndüğümde Çağıl elini çocuk gibi bana sallamıştı. "İyi geceler çikilatam" dediğinde gülüp bende ona iyi geceler demiştim.

Leyla'nın yanına geldiğimde eline aldığı rokayı dişleri arasına sıkıştırmış yavaş yavaş çiğniyordu. "Leyla'm yatalım mı artık hm?" dediğimde bana dönmüş dudaklarını büzüp hiç alakası olmayan bir cevap vermişti "Ağzım kokuyor nasıl öpüşeceğiz biz?"

Bize Denk Gelmez ミtexting gxgミHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin