Okul başlayalı bir hafta olmuştu ama Saye daha gelmemişti. Ona dediğim gibi en basit şeyin bile mesajını atıyordum ama onu Atalay'a mesaj atacağıma dair tehdit edene kadar cevap vermiyordu. Zaten cevap verdiğinde de işine gelen şeyleri yanıtlıyordu. Mesela;
Bla bla bla
Bla bla bla
Burada saat 23.30
Orada kaç?
Bla bla bla
Bla bla bla13.30
Ders bittiğinde eşyalarımı çantama koyup ayağa kalktım. Çıkışta Yalçın'la buluşacağım için bizim fakülteden çıkıp servislerden birine bindim. Besyo da inip kapalı havuza geldiğimde Yalçın'la Çağıl'ı konuşurken bulmuştum. Yanlarına vardığımda Çağıl bana dönüp "Bize gidelim." demişti. Ağzındaki biz lafına güldüm. Bir aydır 'biz' değildiniz o evde. Sadece 'sen''din. Yüzümden ne düşündüğümü anlamış gibi elini omzuma atıp sıktığında başımı sallayabilmiştim sadece.
Yalçın soyunma odasından hem kendi çantasını hem Çağıl'ın kini alıp geldiğinde havuzdan çıkmıştık. Eve gitmeden markete uğrayıp genel bir alışveriş yapmıştık. Buzluktan nuggetları alırken yan taraftaki tiramisuye takılmıştı gözlerim. Elim almak için gitse de kendimi durdurup geri çekildim. Evde onu yiyecek kimse yoktu.
Diğer alacaklarımızı da alıp kasaya geldiğimizde Yalçın ürünleri tek tek alıp banda yerleştirmeye başlamıştı. Çağıl arkamızdan gelip elindeki altılı birayı da koyduğunda tamamdık. Ödemeyi yapıp marketten çıktığımızda eve doğru yürümeye başladık. Yolu yarıladığımızda elimdeki poşetleri yere bırakıp arkamı döndüm. Yalçın ve Çağıl'ın arkamdaki şaşkın bakışlarını hissedebiliyordum ama geri dönmeden hızlı hızlı markete yürümeye devam ettim.
Tiramisuyu elime aldığımda içimdeki sancılı nefes dışarı çıkmıştı. Vazgeçmişim gibi hissettirmişti. Garipti belki ama kendime engel olamamıştım. Elimdeki poşetle geri dönerken batırın tepesindeki kaldırıma çöken ikiliyi gördüm. Ortalarına girip bende yere oturdum. Pastanın poşetten görünen kadarına baktıklarında pastayı poşetten çıkarıp kabını açmıştım. Dizlerimin üstüne koyarken gene marketten aldığım plastik çatalları çıkarıp ellerine tutuşturdum. Yalçın altılı biranın poşetini yırtıp içinden üç tane birayı çıkarmıştı. Anahtarla kapaklarını açıp önümüze tek tek koymuştu. En son kendininkinide açıp eline aldığında birbirine tokuşturmuştuk. Ara sıra gelip geçen insanlarla ve önümüzde ki batmakta olan güneşle pastayı bitirmiştik.
En sonunda ayaklanıp eve vardığımızda Saye'nin odasına girip kapıyı kilitlemiş üstümdeki herşeyi sıyırıp örtünün altına kıvrılmıştım. Telefonumu elime aldığımda benim yazdığım mesajla duran sohbet kısmımıza baktım. Ne olur ne olmaz diye telefonu sesliye alıp alarımlarımı devre dışı bıraktım. Yarın okul yoktu ne de olsa. Telefonu yastığın sol tarafına bırakıp kendimi iyice örtülerin altına gömdüm.
---
Yarı uyur yarı uyanık halde kapının açılmaya çalışıldığını duymuştum ama uykudan uyanamayıp muhtemelen kahvaltıya çağıran Yalçın'ı boşverip uykuya devam etmiştim. Bir kaç saat sonra kendiliğimden uyandığımda vücudumu yatakta gerip ayağa kalktım. Ebeveyn banyosuna girip kısa bir duş alıp çıktığım da üstüme Saye'nin bornozunu geçirip odaya geri girmiştim. Saçlarımın suyunu küçük bir havluyla alırken elime telefonumu alıp saate baktım. 10 olmuştu çoktan. Üstüme bir şort bir tişört geçirip odadan çıkmıştım. İçerden hafif bir televizyon sesi geliyordu. Çıplak ayaklarımın parkede çıkardığı sesle beraber odaya girdiğimde koltukta oturmuş televizyon izleyen Saye'yi bulmuştum.
Kapının orada birkaç saniye durakladığımda beni farkedip bakışlarını televizyondan bana çevirmişti. Elindeki kumandayı yan tarafına bıraktığında kendimi onun üstüne koşarken bulmuştum. Kucağına atladığımda arkaya doğru devrilmişti ve dik oturduğu koltukta sırtını yaslar konuma gelmişti. Ağzından şaşkınlıkla bir "Ah!" çıktığında bacaklarımı iki yana açıp boynuna kollarımı dolamıştım bile. O ise ne olduğunu yeni fark etmişti. Ama beni itmeden o da belime sarıldığında ona sokulabildiğim kadar sokulmuştum. Başımı boyun girintisine doğru çevirdiğimde alnımla saçlarımın birleştiği noktaya yaslanmıştı o da. Arkamızdan duyulan kısık televizyon sesiyle bir kaç dakika öyle sessiz sessiz oturmuştuk. O farkında olmadan hafifçe sallıyordu beni bende boynundaki ellerimle saçlarını okşuyordum.
Belimdeki elinin birini çektiğinde beni bırakacağını düşünerek daha sıkı sarılınca "Leyla," diye seslenip elini yanağıma koymuştu. Parmakları hafifçe yüzümü okşadığında kendime engel olamadan başımı çevirip baş parmağının altındaki o noktayı öpmüştüm yine. Bu bana onun veda ettiği geceyi hatırlattığında gözlerim dolmuştu. Neyi hatırladığımı anlamış gibi bana bakıp büzdüğü dudaklarıyla tekrar "Leyla," diye seslenmişti.
"Hmm." tarzında ağzımdan bir homurdanma döküldüğünde kısık gülüşünü duymuştum. Dudaklarını saçımda hissettiğimde ve kollarıyla tekrar beni sarıp kundaklar gibi tuttuğunda vücudumu serbest bırakmıştım.
"Ne zaman geldin sen?" diye sorduğumda eliyle sırtıma iki kere vurup "Sabaha karşı geldik. Uyumayı planlıyordum ama biri odamın kapısını kilitlemişti." demişti. Dakikalar öncesine kadar yatağında çıplak olarak yattığım aklıma gelince yüzüm kızarmıştı. Şu an kucağındaydım! Tutarsızlıkta bir numaraydım. Saye yüzüme bakıp beni zorlamadan konuşmayı devam ettirmemişti.
Bir zaman sonra "Geldik? Atalay da mı geldi? Nerede?" diye arka arkaya sordum. Başını sallayarak beni onayladı. "Markete diye çıktı ama gideli oldu bir saat. Kim bilir neler karıştırıyor." deyip burnunu kırıştırdığında bu haline güldüm.
"Pekii...aranız nasıl?" diye sorduğumda omuzları gerilmişti. Eli saçlarımın arasına gidip parmaklarına doladığında "Annemle konuştum." diye başlamıştı. "İkimizde psikolojik olarak bir destek almam gerektiğiyle ilgili hemfikirdik. Orada annemin önerdiği bir psikologla görüştüm ve ikinci seansıma dün girip buraya geldim. Online olarak devam etmeyi planladık. Zaten çok sık olmayacak. Sürece göre ilk bir ay haftada bir sonra ise değişecek."
Kucağında hafifçe doğrulup onunla yüz yüze geldiğimde elini saçımdan çekmişti. "Peki iyi misin?"
"İyiyim sadece kendi sesimden olanları duymak bazen garip hissettiriyor. İçe doğru bükülüyor gibiyim." Gülerek söylediğinde bende ona eşlik etmiştim. Gülüşmeler bitip ortamda garip bir sessizlik asılı kaldığında ikimizde gözlerimizi birbirimizden kaçırmıştık.
Bir süre sessizlikten sonra ikimizde birbirimize dönüp aynı anda söze başlamıştık.
"Peki biz-"
"Bizimle ilgi-"
Gene gergin kısa gülüşmeler olduğunda elimle sen devam et anlamında işaret etmiştim. O da kısaca başını sallayıp konuşmaya devam etmişti. "Bizimle ilgili konulara şu an değinmek istemiyorum Leyla. Tedavim ilerledikçe ve seninle ilgili kısımlara gelince seninle oturup konuşmak istiyorum. Bu sefer kaçmak yok ama ne söylemeliyim sana bilmiyorum." dediğinde onu başımı sallayarak onayladım.
"Seninle sağlıklı bir ilişkim olmasını istiyorum ve bunun için de sağlam bir temele ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Yavaş yavaş hepsini çözelim olur mu?" dediğinde onu tekrar başımla onayladım.
"Sadece yanımda dur tamam mı?" dediğimde bu sefer o başıyla onaylamıştı. Evde zil sesi duyulduğunda oturduğum yerden -kucağından- kalkıp yana geçmiştim. Saye bu halime gülüp kapıya bakmaya gittiğinde Atalay'ın sesini duymuştum.
"Tut tut elim koptu!" Saye ağzı kapalı homurdanmaları eşliğinde elinde poşetlerle içeri girmişti. Arkasından elleri dolu Atalay da girdiğinde "Daha dün alışveriş yapmıştık. Neden bu kadar şey aldın?" demiştim.
"Kendi evim için yaptım bu alışverişi canım zaten." dediğinde bu haline gülmüştüm. "E niye buraya getirdin?"
"Arabam yok hala Saye'ye iteleyeceğim." dediğinde Saye el hareketi çekerek arkasındaki duvara yaslanmıştı. O sırada içeriye saçını karıştıra karıştıra "Bu gürültü ne ya?" diyerek girmişti Çağıl. Saye'nin tepkisine bakmak için ona döndüğümde kollarını önünde kavuşturmuş Çağıl'ı izlediğini gördüm.
Çağıl gözlerini ovuşturup biraz daha kendine geldiğinde odada ki kişileri farketmişti. İlk başta gördüğü Atalay'la "Sen-?" deyip sonra gördüğü Saye ile hafif bir bağırış yükselmişti dudağından. Elini ağzına kapatıp parmaklarının altından bana dönüp "Harbi mi?" dediğinde sırıtırak onaylamıştım bu aptallığını. Sonrasında ise iki üç koca adımda Saye'nin önünde bitip ona kollarını dolamıştı. Saye'nin önündeki kolları ona engel olduğunda sinirle geri çekilip kollarını çözüp geri sarılmıştı.