ヘ41ヘ

297 25 0
                                    


"Biraz sarhoşum biliyorum." Parmaklarımla azcık işareti yaptım. "Ama bu doğuştan gelen bir sarhoşluk." Yanımdaki köpek havladığında "Evet aklım bir karış hava da onu da biliyorum." diye mırıldandım.

Elimdeki dönerin içinden tavuk parçalarının bir kısmını seçip köpeğe verdim. "Bunlar rüşvet bana saldırmak yok tamam?" Beni tınlamadan önündeki eti yemeye devam ettiğinde bende gönül rahatlığıyla yemeğime dönmüştüm.

Birkaç dakika ikimizde yemeğimizi yemiştik. Elimdeki dürümün etlerini o, ekmeğini ben bitirdiğimde telefonum çalmıştı. Gelen aramayı mesajla reddettip yerine koydum. "Asla vazgeçmezler değil mi? Bakma öyle arayan abim. Muhtemelen nerede kaldığımı soracak ama merak etme geri döneceğim sadece seninle takılıyoruz işte burada."

Oturduğum bankın dibine yatıp patilerinin üstüne kafasını koyduğunda gözlerini dikip bana baktı. "Bakma bana öyle yeterince dumanlı değilim yani sana istediğin şeyleri anlatamam."

Telefon tekrardan çaldığında bu sefer açtım. "Beni otomatik bir mesajla reddettin."

"Evet o mesajlar sonuçta konuşmak istemediğimiz de başımızdan gitmeyen insanları kibar bir şekilde kovmak için varlar."

Birkaç poşet sesi geldikten sonra "Hadi lan oradan." diyen Atalay'la güldüm. "O kadar yemek yaptım hatta ev yapımı tiramisu bile yaptım ama sen hala  gelmedin. Bir daha yalvarsan evde yapmam bunu bir daha." dediğinde dağıttığı mutfağı hayal edebiliyordum. Manyak gibi yetenekliydi yemek konusunda ama yaparken de etrafın ebesini bellerdi.

"Saye annemi de endişelendirmeye başladın hadi gel artık."  Elimdeki ısınmış bira şişesini gülerek yere bıraktım.

"Her boku yiyen sen endişelendiren ben mi oldum? Bak şurada anlaşalım buraya seninle geldim çünkü orada duramıyordum. Aramızın düzeldiğini falan mı sanıyorsun bilmiyorum ama yapma Atalay. Olabildiğince stabil tutmaya çalışıyorum. Sende dene." Telefonu kulağımdan çekip kapattım.

Tepkisizliğim yanlış anlaşılıyordu ama sadece ne bok yapacağımı bilmediğimden böyle davranıyordum. Neye kızmam, neye üzülmem gerektiğine karar veremiyordum. İnsanların böyle olaylarda vereceği ilk tepki ne olurdu? Abisi hayatta olduğu için sevinirmiydi yoksa son üç yılını proglanmış bir oyun gibi yaşadığı için sinirlenir miydi? Ya da sevdiği kişi ve en yakın arkadaşı tarafından ayakta uyutulduğu için üzülür müydü?

Bütün bu duyguları içimde tek tek yaşıyordum ama dışarıya yansıtmaya gelince hepsi birbirini blokluyorlardı. Etrafa dağılmış çöplerimi toplayıp ayağa kalktım. Yavaş yavaş yukarı caddeye çıkan yolu yürümeye başladığımda telefonum tekrar çalmıştı. Çağıl'dı. Üşenmeden her gün sayısız kere arıyordu.  Reddedip geri cebime koydum. Açsam ne konuşacaktım ki? En azından onlar ne diyeceklerini biliyorlar.

'Atalay'ı korumak için yaptım.' (Haklı tek savunmaları.)

'Bunu seni incitmek için yapmadım.' (E ama incindim.)

Ya da

'Sana yalan söylemek istememiştim.' (İyi de söyledin.)

Tamam onlar bunları söyledi ben de bu cevapları verdim. Sonra? Ben onarılmış mı oldum, çatlaklarımın üstüne cila atınca artık su sızdırmaz hale mi geldim? Birde beni affetleri vardı. Ortada affedilecek bir şey var mı yok mu diye onun bile varlığını sorgularken tam olarak neyi affedecektim abimin yaşamasını mı?

7/24 açık bir mini marketin önüne gelince içeri girdim. Kahve otomatına birkaç bozukluk atıp bir bardak kahveyle birlikte geri çıktım. Eve gelene kadar elimdeki kahveyi bitirmiş diğerleriyle birlikte çöpe atmıştım. Ön kapıdan girip bahçeye doğru ilerlediğimde annemi bambu sandalyesinde otururken bulmuştum. Sol çaprazda ki diğer sandalyeye de ben oturduğumda geldiğimi fark edip, elindeki dosyayı ve gözlüğü önümüzdeki sehpaya koymuştu.  Aramızda geçen birkaç dakikalık sessizliğin ardından benim konuşmayacağımı anlayınca üstünde tiramisu olan kendi tabağını bana doğru kaydırmıştı. Gözlerimi pastada bir kaç saniye gezdirmiştim. Lezzetli duruyordu Atalay dediğim gibi döktürmüştü.

"Yaşadığını ilk öğrendiğimde senin yanımda olmanı istemiştim." O gün Leyla Vadi'de bana olanlardan bahsederken düşündüğüm tek şey bu olmuştu. Annem yanımda olsun ve onun tepkilerini taklit edebileyim. Çünkü o zamandan biliyordum ki ne yapacağımı bilemez bir hale dönecektim.

"Her zaman babana benzemişsindir zaten Saye. Muhtemelen benden aldığın tek şey  ileride çıkacak olan tansiyon hastalığın olacak." dediğinde hafifçe gülmüştüm. "O da her zaman bir duygu karmaşası yaşadığında benim yanıma gelir ve 'Şimdi ne yapacağım?' diye sorardı. İdari yönetim, iş, dersler, profesyonel ilişkiler sizin için işin kolay kısmı ama işin içine duygular ve tepkiler girdiğinde orada batıyorsunuz."

Onu sadece başımla onaylayabilmiştim. "Şu an muhtemelen buradan da gitmek istiyorsun." dediğinde gene onu onaylamıştım.

"Atalay'ın ölümünden sonra da babanın ölümünden sonra da hatta arkadaşlarınla yaşadığın o olaylarda bile hep bir kaçış halindeydin Saye. Bazen İstanbul'a gitmek gibi fiziksel bir kaçış bazense hiçbir arkadaşlığa izin vermemek gibi duygusal bir kaçış ama bence bu kaçışların sebebi düşündüğün gibi korkmandan değil. Baban bana gelip soruyordu ne yapacağını bilemediği zaman ama sen kimseye soramıyordun. Atalay öldüğünde bana nasıl yaklaşman gerektiğini bilemedin, beni nasıl teselli etmen gerektiğini kestiremedin. Beni geç kendi kendine bile nasıl davranman gerektiğini bilemediğin için şimdi olduğun gibi tepkisiz bir duruş sergileyip, kalabildiğin kadar kalıp kaçtın en sonunda. Ama şimdi bak yıllar sonra tekrardan buradasın. Kaçmanın hiçbir işe yaramadığını kendi kendine deneyimleyip öğrendiğini düşünüyorum Saye."

Belki de en iyi yaptığım şey kaçmak değildi. Annem ben sessiz kalınca önündeki kahve fincanı eline alıp bir kaç yudum içmişti. Sanki bilerek sessiz kalıyor dediklerini sindirmemi bekliyor gibiydi. Geçen bir kaç dakikanın ardından biten kahvesini tekrar sehpaya koyup bana döndü.

"Babana yaptığım gibi sana da ne yapman gerektiğini söylemeyeceğim Saye çünkü babanla yaptığımız bu şey doğru değildi. Bu hayattan alınan baban değil de ben olsaydım baban da senin gibi ne yapacağını bilemeyip bana gelmeye çalışacaktı ama ben orada olamayacaktım. O zaman baban ne yapacaktı? Belki o da sen gibi kaçardı belki de saklanırdı. O yüzden senin yapman gereken bu duyguları öğrenmek, hissetmek ve onları yaşamak. Öfkeliysen öfkeli kal, seviyorsan sevmeye devam et, kırgınsan bırak kırıldığın yerleri iyileştirsin kıranlar."

Önümdeki tabağı kucağıma çekip diz kapaklarımın üstüne koydum. "Peki aynı anda hem seviyorsam, hem kırgınsam ve hem kızgınsam ne yapmalıyım?" diye sorduğumda gülüp çatalı bana uzatmıştı. "Profesyonel psikolojik bir destek almalısın."

"Anne!" deyip gülerek çatalı aldığımda omuz hizasında olan saçlarını geriye doğru atıp "Ciddiyim istersen benim psikoloğumdan sana da randevu alabilirim kızım. Yaşadıklarımız kolay şeyler değildi ve destek almak kötü bir şey değil." demişti.

"Destek almanın kötü bir şey olmadığını biliyorum ama seninle aynı psikoloğa gidemem dedikodumu yaparsınız." Gülerek konuşup pastayı çatalladığım da annem de bana katılmıştı.





Bize Denk Gelmez ミtexting gxgミHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin