İnsanın bazen bir selamlamaya ihtiyacı oluyor. Bugün benim daha fazlasına ihtiyacım var.Telefonu ilk açtığımda telefonun gösterdiği yer çenemdi. Elim terlediği için tutamıyordum. Ekrana bakmadan "Bir dakika bekle." diye mırıldanıp pencere kenarına telefonu sabitledim. Böyle daha iyiydi. Ekrana döndüğümde ve onu göremediğimde durdum. "Leyla nerdesin?"
Onun tarafından birkaç tıkırtı geldikten sonra Leyla'nın sesini duydum. "Burdayım."
Güldüm ve elimi ekrana uzattım. "Neden kendini gostermiyorsun? Daha demin tehdit ediyordun tekrar tekrar ararım diye.""Ben de aptal cesareti var." Görüntü hareketlendi ve önce birkaç açık kitap göründü telefon ışığında. Anladığım kadarıyla Leyla fenerini yakmış karanlık odada yer bulmaya çalışıyordu. Masa lambasını yaktıktan sonra feneri kapatıp telefonu sabitlediğinde onu gördüm.
Ders çalışma masasındaydı. Dirseğini masaya yaslamış bana bakıyordu. Dağınık bir at kuyruğu yapılı olan saçları sağ tarafından omzuna dökülüyordu. Saçlarının bir kısmı alnı üzerine dökülmüştü. Üzerindeki ceketin uzun koluyla kapalı olan eline çenesini yerleştirmişti. "Saye." diye seslendiğinde gözlerimizi birleştirdim. Göz bebekleri titriyordu.
"Leyla." Bunca zamandır ekranda olan elim kendimi tutamadığımda yüzüne doğru hareketlenmiş ve her ne kadar parmağımın ucu yüzünün yarısını kaplasa bile yanağını okşamıştım. Sonra ne yaptığımı fark edip elimi hızla geriye çektim.
Leyla'nın gözleri loş ışıkta ıslak ıslak parlıyordu. "Merhaba, sanırım." deyip kaşlarını hafif çattığında başımı hafifçe gülerek salladım ve elimi kolumu nereye koyacağımı bilmeyerek boynumu kaşıyıp "Meraba." diye mırıldandım.
Yoldan geçen arabaların farları yüzümü bir karanlık bir aydınlık yaparken sessizce onu izlemeye devam ettim. Daha önce hiç duyumsamadığım bir özlemi gidermeye çalışıyor uzun uzun yüzüne bakıyordum. O da beni izliyordu, gözleri yüzümde bir aşağı bir yukarı geziyordu. Kaşımı inceliyor yavaşça gözlerime geçiyordu. Kısa bir an göz göze gelip sonra ikimizde bakışlarımızı kaçırıyorduk.
Leyla avuç içine bu sefer yanağını yaslayıp başını hafif yana eğerek durduğunda ağzımdan "Çok güzelsin." kelimeleri çoktan çıkmıştı. Ben ne dediğimi algılayamadan o duymuş ve yüzünü avucuna doğru gömüp utanarak gülerek karşılık vermişti bile.
Bu görüntüsü sonsuza kadar silinmeyecek bir şekilde beynine kaydedilmişti. O hayali arşivimde, isminin altında bu resim yatmaya başlamıştı. Daha sayfa sayfa doldurmak istiyordum altını bu adın ama adı, Leyla, sanki tüm söylemek istediklerimi içinde barındırıyordu.Gözleri yorgun bakıyordu. Önündeki kalın kalın kitaplara baktım. Gecenin bu saatine kadar ders çalışmıştı galiba. Yarıda kesilen kupayı görebiliyordum ve anlamadığım şekilde masanın üstü şeker jelatinleriyle doluydu. Leyla bakışlarımı farkedip "Şeker yemeyi seviyorum. Hele de ders çalışırken lolipop çok iyi oluyor." diye mırıldandı ve açılmamış iki üç lolipopu gösterdi.
Güldüm ve "Bu kadar çok yeme, dişlerin çürür." dedim. Elini havada salladı ve "Dişlerimi fırçalıyorum ben!" diye yakındı.
"Ben sana fırçalamıyorsun demedim ki. Bu şekerleri yedikten sonraki yarım saat içinde fırçalamalısın dişlerini sonrasında sen fırçalayana kadar zaten dişlerini çürütecek her şey diş aralarına girmiş oluyor." Beni dinledikten sonra kafasını iki yana salladı. "Diş fırçalayınca bir şey olmuyormuş zaten. Ben inanmıyorum böyle şeylere." dedi ve eline yeni aldığı şekeri açıp ağzına attı. Onun bu tatlı asiliğine gülmüştüm. Şekeri ağzı içinde iki yana hareket ettirip yanaklarını şişirerek bana gösterdi. "Küçük çocuk gibisin." dedim ama başkası yapsa ne yapıyor bu diyeceğim hareket şimdi onda çok güzel duruyordu.
Dil çıkardı ve "Arkada çalan müziğin sesini biraz daha açar mısın?" diye mırıldandı. Bilgisiyarıma doğru uzanıp sesi biraz daha açtığımda şarkıya eşlik eden mırıltısıni duymuştum. Ağzındaki şekerden dolayı bazı yerleri yutarak söylüyordu. Geri döndüğümde kollarını masaya koymuştu. Başını da kollarının üzerine. "Saye çok uykum var ama seninle daha fazla konuşmak istiyorum." diye uykuyla mırıldandığında onun o masa üzerinde biraz daha öyle yatarsa uyuya kalacağını farkettim. "Leyla kalk masadan yatağa geç uyuyacaksın bak orada." dediğimde başını iki yana sallayıp at kuyruğunun yüzüne düşmesine sebeb oldu. "Yatak soğuk."
"Orada uyursan belin tutulur. Hem ağzında şeker var çıkar onu, uyurken boğazına kaçacak sonra." Başını benden ters tarafa çevirip hareketsiz kalıp yatmaya devam ettiğinde farkında olmadan parmak ucumla ekrana iki defa vurdum. "Heey kime diyorum. Leyla! Kalk hadi." Başını uykuyla kollarından kaldırıp "Tamam tamam." dediğinde ekrandaki parmağımı çektim. Telefonumun ekranıyla uzun zamandır bu kadar içli dışlı olmamıştım.
Ağzındaki şekeri çıkarıp kabına koyduğunda telefonu uzanıp aldı ve ayağa kalktı. Birkaç bulanık görüntüden sonra tavanı görmeye başladım. Oda birden karardıktan sonra pembemsi turuncumsu bir gece lambasıyla aydınlanmaya başladı. Leyla telefonu tekrar eline aldığında "Dişimi fırçalayıp geleceğim. O kadar çok konuştun ki fırçalamazsam uyuyamayacağım. Sen burada bekle kapatma." deyip cevabımı beklemeden gitti. Bende o gelene kadar bildirimlerime baktım.
Leyla'nın geldiğini "Çenendeki benler güzelmiş." diye seslendiğinde fark ettim. Telefonu normal pozisyonda tuttuğum için görünen tek yer çenem ve boynumun bir kısmıydı. "Teşekkürler." Telefonu kaldırıp yüzümü açığa çıkardım. Üstündeki ceketi çıkarıp yatağa girdiğinde uzanıp telefonu aldı ve yanına koydu. Sadece yüzünü görebiliyordum. Gözleri kısıla bildiği kadar kısılmış, çok hafif bir aralıktan bana bakıyordu. "Seni görmek çok güzel." Leyla hakkında en sevdiğim şey; uykulu olunca asla diliyle beyni arasındaki süzgeci kullanamaması.
"Güzel mi gerçekten?" Başını hafifçe öne arkaya doğru salladı. "Peki ne güzel?"
"Her şey güzel. Telefonu tutan ellerin çok güzel mesala ya da sırtını yasladığın yer çok güzel." kısa bir an gözlerini tamamen açıp bana baktı. "Seninle temas eden her şey çok güzel."
Ondan sonra pek konuşmadık. O uykuya dalana dek arada sırada ona sorular sordum o da gıcık bölüm başkanından ve bir gezegende bulunan dağdan bahsetti. Yatakta hareket edip telefonu yüz üstü yatağa düşürene kadar onu izledim ki bu çok sürmedi, uykusunda deli gibi hareket ediyordu. Aramayı sonlandırıp kendimi yatakta geriye attım ve telefonu göğsüme yasladım. İçinde Leyla saklıydı.