Öyle uzun bir zaman oldu ki nasıl giriş yaptığımı unuttum ama sonradan çoğunlukla giriş yapmadığımı hatırlayıp rahatladım. Her neyse şu an bu yazdıklarım bir giriş sayıldığına göre ve saat de 23:40 olduğu için iyi geceler ve iyi okumalar.
Uzun zaman sonra Çağıl'la gene küçük balkonumuzdaydık. Leyla'yla Yalçın rahat konuşabilmemiz için içeriye geçmişlerdi ama dakikalardır ikimizde susuyorduk. Eskiden olsa pup g oynayıp oyun bitiminde karşı apartmandaki gene çamaşırlarını toplamayı unutan öğrenci evini konuşurduk.
"Kulaklığımı evde unutmuşum. Umarım kullanmamışsındır." diye konuşmaya girdiğimde ellerini refleksle hemen önüne doğru kaldırıp "Çalışma masanın çekmecesine koydum bulduğum anda." demişti.
Her ne kadar gözlerimi kısarak baksamda başımı sallayarak onaylamıştım onu. Gene araya giren kısa bir sessizlikten sonra tekrar denedim çünkü ben konuşana kadar sessiz kalacaktı suçluluk duygusundan. "Leyla hep burada mı kaldı?"
"Evet senin odanda." dediğinde "Peki Yalçın?" diye sordum tek kaşımı kaldırarak. Elini kulak memesine atıp çekiştirdiğinde gelecek cevabı biliyordum ama onu kıvrandırma şansını kaçıramazdım.
"Benimle." deyip karşı taraftaki evlere bakmaya başladığında ayağımla masanın altından onun ayağına vurdum.
"Tek yalan söylediğin konu abim ve Leyla değil demek ki." kollarımı önümde çaprazlayıp bende dışarıya bakmaya başladım.
"Anlatamazdım biliyorsun..." deyip parmak ucuyla koluma dokunduğunda kolumu kendime doğru çekip dokunuşundan uzaklaşmıştım. Bu sefer sandalyesini bana yaklaştırıp kendini iki büklüm yapıp başını dizlerime koymuştu.
İşaret parmağımla omzunu dürterek "Kalk." dememe rağmen omzunu silkip yatmaya devam etmişti. Elimi saçına atıp saçlarını çekiştirdim. "Bana yalan söylemek zevkli miydi?"
Elimi elinin içine alıp omzuna bırakıp "Gıcıklığına da olsa sorma böyle. Kendimi her zaman kötü hissettim. Sanki omzumda sürekli taş taşıyor gibiydim." deyip elinin altındaki elimle omzunu ovalamıştı.
"Gıcıklığına değil." dedim. "Leyla bana senin de bildiğini söyleyince..." Durakladığımda dizimde dönüp sırt üstü yatar hale gelmişti. Nasıl yalnız hissettiğimi ona nasıl anlatabilirdim?
"Özür dilerim Saye söylediğim her yalan için." dediğinde "Özrünü istemiyorum ki." dedim çocuk gibi omzumu silkerek. "Özür dilemen benim kırgınlığım almıyor ki. Senin yüzünden daha doğrusu tüm bu olanlar yüzünden tekrar güvenecek kimsemin olmadığını hissettim. Gece boyu tetikte uyumanızı bekledim ve giderken bu eve kendimi o kadar yabancı hissettim ki evin anahtarını bile yanıma almadım."
"Ben o kadar aptalım ki o gece senin gitmene izin verdim. Sabaha konuşacağız dediğinde o kadar rahatladım ki uyanıp Leyla alayla yüzüme bakıp gittiğini söylediğinde neye uğradığımı şaşırdım." Leyla en başından ne yapmaya çalıştığımı anlamıştı zaten ondan saklamaya gerek duymamıştım. Beni engellemeyeceğini biliyordum içten içe.
"Gerçekten sana tek bir yalan bile söylemek istemedim ama Atalay hayatının söz konusu olduğunu söyleyince susmak zorunda kaldım. Yüzüne bakmak, acı çektiğini görmek, abinin adını ağzına bile almadığını zamanlarda abinle gizli gizli konuşmak o kadar zordu ki. Paçalarımdan tutup aşağıya çekilirken yürümeye çalışmak gibiydi. Sürekli düşüp duruyordum. Yalçın olmasa sana şimdiye bin defa anlatmıştım." Alnına düşen saçlarını tutam tutam ayırıp geriye doğru yasladım.
"İkimiz içinde zordu ha?" dediğimde çocuk gibi başını sallayarak onaylamış ve yeni düzelttiğim saçlarını yine alnına düşürmüştü. "Bu Yalçın olayının da ifadesini alacağım. Ne zamandan beri var?"