Gene ben koltukta oturuyordum o da sinirle karşımda dikiliyordu. Bu anın bir benzerini Saye'ye ilk yüzümü gösterdiğimde de yaşamıştık.
"Anlayacağı belliydi. O aptal değil." Kabullenişle kanepeye oturduğunda şaşırarak başımı kaldırdım. İşte bu tepki farklıydı. Parmaklarımı bacaklarım arasında kıstırdım. Şu an bu olay onu deliye çevirmiyorsa onu daha deli eden bir konu olmalıydı. "Ne oluyor?" diye sordum korka korka.
Sinirle elini dizlerine geçirip "Ortaya çıkmaya karar verdi." diye bağırdı. "Onu uyardım. Zamanı değil dedim. Ne Saye nede diğerleri hazır değil dedim ama beni dinlemiyor bile."
Ağzımı açıp açıp geri kapattım. "Bizi de söyleyecek." dedim. "Ben daha Saye ile yüzyüze bile görüşemedim!" Bu sefer sinirle ayağa kalkan ben olmuştum. Cebimden telefonu çıkarıp rehbere girdim. Onun adı üstüne geldiğimde direk aradım. İki çalıştan sonra açtığında sinirle ağzıma geleni söyledim. "Bunca yıldır sana olan dostluğuma böyle mi karşılık veriyorsun?"
İç çekiş sesi kulağıma doldu. "Yalçın ne kadarını anlattı sana?"
"Saye'nin karşısına çıkacakmışsın?" Yerime geri oturdum.
"Evet çıkacağım ama öyle dan diye değil. Yalçın'a söyleyecektim ama dellendi dinlemedi bile beni." Yalçın'a bir bakış attım. Telefonu hoparlöre alıp kendimi onun yanına attım.
"Şimdi anlat o zaman dinliyoruz." dediğimde telefondan birkaç tıkırtı sesi geldikten sonra konuşmaya başladı.
"Yalçın çat pat sizin Saye ile aranızdakilerden bahsetti. Saye gerçek hayatta onu tanıdığını öğrenmiş, aranıza buzullar çöller girmiş falan."
Yüzümü astım. "O kadar da değil." dedim küsmüş bir çocuk edasıyla Yalçın omzuma patpat yaparken o da telefondan gülüyordu.
"Neyse ben zaten karşılarına çıkmayı düşünüyordum biliyorsunuz. Sadece bazı şeyleri oturtmayı bekledim, bekledik. Şimdi sizin aranızdakileri duyunca dedim ki tüm dramın ortasına bomba gibi düşmeliyim." Her ne kadar şaka yapıp olayı yumuşatmaya çalışsa da Yalçın da bende sesindeki çatlamayı duyduğumuz için bakışlarımız buluştu.
"Küçükken de böyleydin zaten sen şerefsiz. İlgi senden bana çekilince kendini direk ortaya atardın. Küçükken bileğimi incitip sargılı halde yatmamın üzerinden yarım saat geçmeden bisikletle takla atıp kendini yaralayarak yanıma yatmıştın hemen. " Yalçın gülerek konuştuğunda karşıdan onun da gülüşü geliyordu.
"O öyle değildi niye olayı çarpıtıyorsun!" diye bağırsada o da gülmeye devam etti. Ben olayı bilmediğimden dolayı sessiz kalmıştım ama gülümsemeyle ikisini dinliyordum. "Senin yanına hızlıca geleyim derken olmuştu o. Ben senin için taklalar atıyorum sen beni nelerle suçluyorsun? Koynumuzda yılan besliyoruz."
Yalçın telefonu eline alıp ekrana parmağını salladığında sesli güldüm. "Yalan ağzına yuva yapmış senin. Yutturamazsın." Geriye doğru kaykıldığım yerde doğrulup telefonu elinden aldım.
"Tamam tamam yeter cıvıttığınız. Şimdi ne zaman çıkıyorsun karşısına plan ne?"
"Uygun bir zamanını bulduğunda çık karşısına Leyla. Anlat geçmişinin istediğin kısımlarını. Onu ne zamandır tanıdığını, ne zamandır sevdiğini, kim olduğunu ne bileyim işte. Kendinle olan kısımlarından hangisini anlatacaksın karar ver bizim kısmımıza gelince senin bildiğin kısmını anlat ona sonra sana vereceğim şeyi ona ver. Yalçınla olan kısmı da onlar karar verdiklerinde anlatırlar sen onlardan bahsetme." O göremese de refleksle başımı salladım ve Yalçın'a döndüm.
"Bana vereceğin şey ne?"
"Saye için tuttuğum anlar." dedikten sonra kısa bir sessizlik oldu. "Benim şimdi kapatmam lazım. Siz detayları belirledikten sonra bana haber verirsiniz." Telefon dııt sesiyle kapandıktan sonra kendimi geriye doğru attım.
"Bunca yalanı sence kaldırabilecek mi?" fısıldadığımda Yalçın bana döndü.
"Dünyasını parçalayıp geri birleştirmeye çalışacağız Leyla hangi kısımlar eskisi gibi birbirini tutar bilmiyorum."