twenty six

1.8K 164 80
                                    

"Sehun, hoşgeldin." Bay Kim Sehun'a elini uzattı. "Lisa'yla birbirinizi tanıyorsunuz sanırım. Sehun Seul Üniversite'sinde öğretim görevlisi. Yaşı bu kadar genç olmasına rağmen böyle bir kariyere sahip olması ne kadar muhteşem, değil mi?" Başımı şaşkınlıkla aşağı yukarı salladım. İnanamıyordum. Bu benim hocam mıydı?

Bay Kim bana bakarak gülmeye başladı. "Lisa sanırım daha önce hayatında psikolog görmemiş..." Sehun gözlerini dikmiş bir şekilde bana bakmayı sürdürüyordu. O da şaşırmıştı.

"Ben..." dedim oturduğum yerden zorlukla kalkarak. "Ben odama gideyim. Kendimi iyi hissetmiyorum, başka zaman birlikte zaman geçiririz."

"İyi misin?" dedi Bay Kim ayaklanırken. Başımı sağa sola salladım. "Merak etmeyin Bay Kim. Biraz dinlenirsem geçer."

"Bugün eve gidebilirsin o zaman Lisa. Eğer yarın da kötü hissedersen sabah mesaj atman yeterli olur." Başımı aşağı yukarı sallayarak odadan çıktım.

Bu da neydi? Sehun, benim üniversite hocam, aynı zamanda üniversitemin ilk yılında ödev yapmak için evine gittiğim ve evinde uyuyakaldığımda beni bir yatağa yatıran bir erkek, benim patronumun arkadaşıydı. Bu gerçek miydi?

Odaya geçip oturdum. Kendimi çok huzursuz hissediyordum. Bir daha kliniğe gelemezdim. Üniversite hocamın, Sehun'un özel hayatına dahil olamazdım. Bu çok ahlak dışı bir şeydi. Onun bana 4 yıldır yaklaşmaya çalışması çok ahlaklı bir şeymiş gibi...

Tam çantamı ve hırkamı alıp odadan çıkıyordum ki Sehun'un hızlı adımlarla odama doğru yürüdüğünü gördüm. Tanrım, doğru mu görüyordum? Şu an Bay Kim'in yanında olması gerekiyordu. Bay Kim onun nasıl bu şekilde dolaşmasına müsaade ederdi?

Tam kapıyı kapatacakken benden hızlı davrandı ve beni odaya çekti. Ne olup bittiğini anlamazken kendimi onunla odada kilitli buldum. "Neden?" İlk söylediği şey buydu.

"Ne neden?" dedim gözlerimi kısarak. Derin bir nefes aldı.

"Sana benim kliniğimde çalışabileceğini söylemiştim. Neden buradasın? Neden burada çalışıyorsun?"

"Sehun Hocam ne saçmalıyorsunuz?.." derken bir anda kolumu kavradı. "Hoca ne ya? Sikeyim! Sana karşı ilgim olduğunu biliyorsun. 4 yıldır bana umut verip sonra ortadan kayboluyorsun. Şimdi de yeni olayın bu mu? Hayatıma böyle mi gireceksin?"

"Sehun..." Şu an kesinlikle saçmalıyordu. Dediği şeyler birbirini tutmayan alakasız şeylerdi. "Sana hiçbir zaman umut vermedim."

"Bende kaldığın gün neydi o zaman Lisa?" Utançla yüzümü ekşittim. O gün hiç yaşanmamalıydı. 2. sınıftayken dönem sonu tezi için akşam Sehun'un evine gitmiştim. Bana şampanya ikram etmişti. Ama daha önce içtiğim şampanyalar gibi değildi. Çünkü kendisi adına özel sipariş ettiriyormuş, alkollüymüş. Hem de çok alkollü... Gerisini de hatırlamıyorum zaten.

Ellerimi göğsüne yerleştirdim. İtmeye çalıştım ancak gücüm yetmedi. "Sehun, lütfen sus artık."

"O gün öpüştük Lisa..." dedi gözlerime bakarak. "Sen daha üniversite ikinci sınıftın, hayatı yeni yeni öğrenen masum bir ceylandın. O kadar tatlıydın ki... Hayatında alkol bile almamıştın hiç. İlk benimle aldın. Sonra şarkı söylemeye ve dans etmeye başladın. Bir anda beni öptün." Ağlamaya başladım, duymak istemiyordum. "Sana bunun yanlış olduğunu söyledim. Sarhoşken sana dokunmayacağımı söyledim. Beni öpüp durdun Lisa. Dudaklarımı, saçlarımı, boynumu."

Onu tekrar itmeye çalıştım. Bu sefer bileklerimi kavradı ve ellerimi iki yanıma indirdi. "En sonunda seni durdurmayı başardım. Daha fazlasını istiyordun ama sana izin vermedim. Seni evine götürdüm ve yatağına yatırdım. Jennie evdeydi, ona bunun hakkında kimseye bir şey söylememesi gerektiğini söyledim." Ama Jennie bana gece ne halde olduğumu anlatmıştı...

"Eve giderken her yerim kırmızı ruj izleriyle kaplıydı." Gülümsedi. "Çok tatlıydın Lisa. O gece neler olduğunu tam hatırlamadığın için benden uzak durduğunu biliyorum. Ama sana yemin ederim ki daha fazlası olmadı. İleri gitmedik." Sustuğumu görünce konuşmaya devam etti. "Konuş Lisa, konuş! Ben sana hiçbir şey yapmadım küçüğüm ya, neden böyle yapıyorsun?"

Omuzlarımdan sarstı beni. Hala ağlıyordum. Ben bu defteri kapatalı çok uzun zaman olmuştu. Yeniden hatırlatması travmamı tetiklemekten başka bir şey yapmayacaktı. O gün neler olduğunu hatırlamıyordum ama bir erkeğin bir kadına dokunmadan onu evine götüreceğini de hiç sanmıyordum.

Elini yanağıma koyup gözyaşlarımı sildi ve yanağımı okşamaya başladı. Yüzlerimiz yakındı. "Lisa..."

"Madem hiçbir şey olmadı, neden Jennie'ye bundan kimseye bahsetmemesine dair uyarıda bulundun?" dediğimde güldü. "Çünkü Jennie bunu anlatırsa sen de ben de okuldan atılırdık şapşal. Sınıfta kimin dönem sonu tezine yardım ettim de seninkine ediyorum diye bana bir ton soru sorarlardı. Senin de bursunu bile kesebilirlerdi."

"Bana şampanyanın alkollü olduğunu söylemeliydin." Gözlerini kıstı. "Söyledim. Bilgisayarda makale araştırmakla o kadar meşguldun ki 'Tamam süper, koy lütfen.' dedin."

"Seni öptüğüm için özür dilerim. Kendimde değildim," dediğimde Sehun şiddetle başını sağa sola salladı. "Hayır! O gün en mutlu günümdü. Zaten üniversiteye geldiğin ilk günden beri senden hoşlanıyordum."

"Sehun..." Ona ondan hoşlanmadığımı nasıl söyleyecektim? Sehun işaret parmağını dudaklarıma bastırdı. "Biliyorum Lisa. Lütfen sus." Daha sonra işaret parmağını dudaklarımdan çekti. Yüzü yüzüme yaklaştırırken bir anda onu ittim. Sehun da geri çekilmek zorunda kaldı.

"Arkadaş olalım Lisa. İyi arkadaşlar olacağımızı biliyorum," dedi gülümserken. "Sanmıyorum Sehun."

"Bana bir şans ver, lütfen," diyerek elini uzattı. Bu eli tutmalı mıydım? Ya o? Bunu duyar ve beni mahvederse ne olacaktı?

Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum.

a stolen life | lisa & jungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin