"Lisa, sana diyorum!" Da Eun'ın sesini duyunca birden yataktan sıçradım. Korkmuştum. Da Eun neden uyuyan birine bu şekilde bağırıyordu ki? "Ne oldu Da Eun?"
"Kore'ye dönüyoruz..." dedi Da Eun sıkıntıyla. Şaşkınlıkla ona baktım. "Neden? Ne oldu?"
"Bir çalışan odasında yüksek dozdan ölmüş." Ağzım bir karış açıldı. "Şaka bu, öyle değil mi? Kimmiş?"
"Kim olduğunu bilmiyorum. Sabah odasında ölü bulmuşlar. Şirketin basın danışmanları bu olay hakkında kimseden çıt çıkmayacağına dair bir ton şey zırvaladı. Eğer biri basına sızdırırsa tazminatsız kovulacakmış."
"Tanrım... Ne kadar kalpsizler! Biri yüksek dozdan ölüyor ve düşündükleri tek şey şirketin itibarı."
"Bu olay basına yansırsa şirketin adının uyuşturucu ticaretiyle anılacağından korkuyor olabilirler. Zaten şirketin yüksek cirosu yüzünden böyle şüpheler var."
Yataktan kalktım ve gözlerimi ovuşturdum. Da Eun giyinmişti bile. "Ee, şimdi ne olacak?"
"Hepimize uçak bileti alındı aceleyle. Saat 2 gibi araçlar hazır olacakmış. Senin de hazırlanman için geldim." Başımı aşağı yukarı salladım ve dolabımdan gri şortumla beyaz tişörtümü çıkartıp giydim Bu sırada Da Eun telefonunda bir şeylerle uğraşıyordu.
Jungkook... O ne yapıyordu? Bu olayı örtmek isteyen kişinin en başta o olduğunu tahmin etmek zor değildi. Hem şirkette önemli bir görevi vardı hem de nasıl karakterde biri olduğunu çok iyi biliyordum. O çalışanın ailesi... Kim bilir şu an nasıl bir üzüntü yaşıyorlardı.
Valizimi hazırlarken Da Eun da bana yardımcı oldu. Saat 13:00 olmuştu bile. Yalnızca 1 saatimiz kalmıştı. Jungkook'un sabahtan beri odama gelmemesi oldukça tuhaftı. Beni 1 dakika bile yalnız bırakmak istemediğini göz önüne alırsak tabii...
Dün havuzda geçirdiğimiz zaman aklıma gelince gözlerimi kapattım. Utanıyordum. Çok karmaşık duygular yaşıyordum. Benim için terapiste gitmesi cidden güzeldi ancak Jungkook hastaydı ve ben bu gerçekten daha ne kadar kaçabilirdim bilmiyordum.
Kapım tıklatılınca olduğum yere sindim. Da Eun da gözlerini kısarak bana döndü. "Birini mi bekliyordun?"
"H-hayır," dedim konuşmamı düzeltmeye çalışarak. Kapıya ilerledim ve açmadan önce Da Eun'a baktım. "Bana neden öyle bakıyorsun?"
Da Eun güldü. "Şirketteki ilk haftanda Jeon Jungkook'u avuçlarının arasına almış olduğuna inanamıyorum da o yüzden."
"Bu da ne demek Da Eun?" dedim bağırarak. Kapının öteki tarafında biri vardı ve ben bu tartışmayı yapmak istemiyordum ancak Da Eun oldukça sinirimi bozuyordu. O şaka yaptığını düşünmüştü ama benim ciddileştiğimi fark edince tavrını sertleştirdi.
"Bu şirkete de Jungkook'la daha iyi kırıştırabilmek için mi girdin? Yoksa zaten onunla kırıştırman sayesinde mi işe alındın?"
Bir anda sertçe kapıyı açtım. "Defol Da Eun!"
Da Eun hiçbir şey demeden gözlerimin içine baktı, daha sonra da kapının diğer tarafında bekleyen Jungkook'a... Da Eun'un kapıdan çıktığını görünce yatağa oturdum. Jungkook kapıyı kapattı ve odanın içine doğru geldi.
"Bu da neydi?"
"Senin yüzünden!" dedim ayağa kalkarak. "Şirkette önemli bir pozisyondasın. Ve benim işe girmemin ilk haftasında birlikte görünüyoruz. İnsanlar bunu düşünüyor işte! Baksana, Da Eun bile neler söyledi!"
"Lisa..." Jungkook bileklerimi tutmaya çalıştı ancak başarısız oldu. "Sanki kısa süreli tuttuğun eskortun gibiyim. Başarılı bir iş adamının yanında aniden beliren kadınlar öyle anılıyor çünkü, bunu sen benden daha iyi bilirsin. Min Ji mesela!" Tanrım... Dilimi tutmalıydım. Min Ji denen kadın, bir dönem Jungkook'la kameralara yakalanan, ünlü bir tasarımcının kızıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
a stolen life | lisa & jungkook
Fanfictiontelefonunu kaybeden psikoloji öğrencisi lalisa manoban, telefonunu bulan kişinin kendi hayatını kontrol etmeye çalışacağını ve ona istediklerini yaptıracağını hiç tahmin etmemişti. onun hayatını kontrol etmeye çalışan jeon jungkook'un ise tahmin ed...