"Evet anne, dedim ya. Şikayetçi oldum bile..." Annem telefonda bağırabildiği kadar bağırıyordu. Telefonumun kaybolmasına çok endişelenmişti. "Peki ya dönem ödevlerin? Onlara nasıl ulaşacaksın Lisa?"
"Bilgisayarımı tamire vereceğim anne. Zaten telefonumda olan şeyler olduğu gibi bilgisayarımda da kayıtlı." Annem, rahatladığına dair bir ses çıkardı. "Şifren vardı Lisa, öyle değil mi?"
Korkuyla alt dudağımı dişledim. "Vardı anne, merak etme sen. Şimdi ders çalışmaya geri dönmeliyim."
"Tamam güzel kızım, vizeler yaklaşıyor zaten... En iyisini yapacaksın. Seninle gurur duyuyorum!" Annem moralimi yerine getiren sayılı insanlardan biriydi. "Teşekkürler anne, sonra görüşürüz," dedim ve telefonu kapattım.
Ders çalışmaya odaklanamıyordum bile. Aklım hep ona gidiyordu. Şu an telefonumun hangi köşesini kurcalıyordu? Belki de hepsinde en yüksek skorları aldığım oyunları oynayarak ne kadar enayi olduğuma dair birkaç şey söylüyordu.
Telefonu tekrar masaya koyup ders çalışmak yerine bu sefer ona ben mesaj attım. Onun her an yapabileceklerinden korkuyordum.
Lalisa: Ne yapıyorsun?
Çok geçmeden bir mesaj geldi.
L: Toplantıdayım, sonra konuşalım.
Toplantı mı? Tanrım... Telefonumu gerçekten holdingde düşürmüş olmalıydım. Telefonumu ele geçiren kişi holdingin bir çalışanıydı.
Ben bunları düşünürken bir anda mesajı geri çekti. Sohbette artık o mesajı göremiyordum. Geri çekmişti çünkü pot kırmıştı. Bunu anlamayacak kadar salak değildim.
Mesajlarımla onu rahatsız etmeye başladım.
Lalisa: Toplantı mı?
Lalisa: Neden mesajı geri çektin?
Lalisa: Sen Wichi Holding'den birisin, öyle değil mi?
Lalisa: Seni bulacağım. Hatta polislerden önce bulacağım ve seni rezil edeceğim.
L: Müsait değilim diyorum aptal, sonra konuşalım.
Mesajına cevap vermeden uygulamadan çıktım. Yaklaşık 15-20 dakika sonra mesaj attı.
L: Rezil etmek mi? Lisa bu tarz tehditkâr konuşmaların beni hiç korkutmuyor, aksine güldürüyor bilesin.
L: Kim olduğuma dair en ufak bir fikrin yok. Sen beni rezil edebilecek son insansın. Hatta ben seni telefonuna şifre koymayı akıl edemediğin için bütün Güney Kore'ye rezil edebilirim.
Lalisa: Bana kim olduğunu açıkla o zaman. Ben de ona göre davranayım.
L: Şark kurnazı olman öyle hoşuma gidiyor ki.
Lalisa: O da ne demek?
L: Saf olmasına rağmen kurnazlık yapmaya çalışan kişilere böyle denir. Ben senin bu kurnazlıklarını yemiyorum. Ama o salak arkadaşların yiyebilir belki.
Lalisa: Neden arkadaşlarıma bunu diyorsun sürekli?
L: Her gün konuşmalarının bir kısmını okuyorum Lisa. Hayatın hakkında baya bilgi sahibi oldum biliyor musun?
Sorduğum soruya cevap vermek yerine bambaşka bir konuya atlamıştı.
L: Annen bir yazar, baban ise mühendis. Babanla iş gezileri yüzünden pek görüşemiyorsunuz. Annen de şu aralar çok yoğun çünkü bir genç kurgu kitabı yazmakla meşgul.
L: Kardeşin yok. Daeyon Lisesi'nde okumuşsun. Güney Kore'nin en iyi lisesi. Senden bu kadar zeki olmanı beklemezdim.
L: Rose ve Jisoo'yla 6 yıldır, Jennie'yle ise daha 3 yıldır arkadaşsın. Aynı evde yaşıyorsunuz. Eviniz Seong-Gong lisesinin yanındaki marketin arkasında.
Yutkundum. Evimi öğrenmişti. Bana hayatımı anlatarak 'Bak, her şeyin elimde. İstediklerimi yap,' mesajı vermeye çalışıyordu.
L: Çoğu zaman Jennie'nin evde çok dağınık olmasından şikayetçisin. Çünkü sen düzenli birisin. Rose'nin evdeki bütün yemekleri yemesinden, Jisoo'nun da köpeğinin tüylerinden şikayetçisin.
L: Taehyung'la neredeyse her gün buluşuyorsunuz. Sana gitar çalmayı öğretiyor.
Lalisa: Ee? Neden bunları bana anlatıyorsun? Ben zaten kendi hayatımı biliyorum.
L: Seninle tanışmıyor olsak bile sanırım şu an Taehyung'dan veya Jennie'den farkım kalmadı. Seni tanıyorum. Hatta onlardan iyi tanıyorum. Instagram'da arkadaşlarınla yaptığın konuşmalar oldukça masum ancak Kakaotalk için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Karanlık yönlerini öğreniyorum.
Kakaotalk mı? Ben onu silmiştim.
Bir saniye... Konuşmaların hepsi yedekliydi ve demek ki uygulamayı tekrar yükleyerek konuşmalarıma sızmıştı. Lanet olsun! Neden bu kadar akıllıydı?
Kakaotalk'ta neler konuştuğumu düşünmeye başladım. Orada hep Hoseok ve Namjoon'la konuşurdum. İkisi en yakın arkadaştı ve lisemin çok yakınındaki bir lisede okumuşlardı. O sayede arkadaş olmuştuk. İkisinin pek tekin insanlar olduklarını söyleyemezdim.
Lalisa: Benim karanlık bir yönüm yok ki?
L: Haklısın Lisa, yok. Senin için karanlık yön olan şeyler bana çok masum geliyor.
L: Şimdi gitmeliyim, işlerim var. Bundan sonra bana mesaj atmanı istemiyorum Lisa. Ben ne zaman müsaitsem sana o zaman mesaj atarım ve konuşuruz.
Hiçbir şey yazmadan telefonumu kilitledim ve masaya koydum. Kakaotalk'ı sileli öyle uzun zaman olmuştu ki ne konuştuğumu hatırlamıyordum bile. Bilgisayarımı acilen tamir ettirmem gerekiyordu. Bu sayede eski mesajlarıma ulaşabilirdim.
Az kalmıştı, çok az. Sonunda hayatımı ellerinden kurtarabilecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
a stolen life | lisa & jungkook
Fanfictiontelefonunu kaybeden psikoloji öğrencisi lalisa manoban, telefonunu bulan kişinin kendi hayatını kontrol etmeye çalışacağını ve ona istediklerini yaptıracağını hiç tahmin etmemişti. onun hayatını kontrol etmeye çalışan jeon jungkook'un ise tahmin ed...