Mezuniyet günü gelmişti. Jennie'den ödünç aldığım bebek mavisi elbisemi giyiyordum. 1 hafta su gibi geçmişti. Zaten mezuniyet koşuşturmacası, staj derken günlerim neredeyse 2 saat gibi geliyordu.
Aynada son bir kez kendime baktım. Kısa saçlarımı maşalamıştım. Göz makyajımı Rose yapmıştı. "Güzelsin güzel..." dedi Jisoo gülerek. "Artık aynaya bakmayı bırak. 2 saattir kendini süzüyorsun."
"Mezun oluyoruz..." dedim gülümserken. "Şaka gibi. 4 yıl nasıl geçti anlamadım."
"Psikolog bir arkadaşım var..." dedi Jisoo. "Çok havalı olacak."
"Asıl benim CEO olabilecek bir arkadaşım var. Güney Kore'nin en iyi üniversitesinde işletme okudun Jisoo. Kariyerini hayal bile edemiyorum."
"Utandırma beni, şapşal," dedi koluma vururken. Rose ve Jennie yanımıza doğru geldi. Onlar da çok güzel görünüyordu.
"Acaba Jimin nasıl görünüyor?" dedi Rose kıkırdayarak. "Saçlarının önünü pembe yapmış, şapşal. Mezuniyetten sonra yapmasını söylemiştim."
"Zaten kep takacağız, pek görüneceğini sanmıyorum," dedi Jennie gülerek. Daha sonra kendi etrafında döndü. "Kendimi prenses gibi hissediyorum. O kadar süslendim ki.
"Aman, ne olacak," dedi Jisoo. "Hayatımızda bir kez yaşayacağımız bir şey."
"Hepimiz farklı meslek gruplarındayız, çok acayip," dedi Rose elini omzuma koyarken. "Ben mimarlık okudum, Jennie hukuk okudu, Jisoo işletme okudu ve Lisa da psikoloji."
"Aramızdaki tek sayısalcının sen olması..." dedim gülerek. "Rose, sen matematiği biliyorsun kızım."
Rose gülerek saçlarını geriye attı. "Çok çalışıyorum diyelim."
Bir anda telefonum titreyince elime aldım. Hepsi bir anda gerilmişti. Onun bana mesaj attığını düşünüyorlardı, ben de öyle. Kimin mesaj attığını görünce şaşkınlığıma engel olamadım.
Babam mesaj atmıştı.
Babam: Merhaba Lisa. Annen bugün mezuniyetin olduğunu söyledi. Şu anda da arkadaşlarınla merkezdeki ünlü kuaför salonunda olmalısın. Normalde annen sizi alıp okula bırakacakmış ama yazdığı kitabın satışa sunulacağı gün bugün olduğu için yoğun olacak. Sizi benim bırakmamı istedi. 5 dakika içinde kuaförde olacağım. Ayrıca seninle de bir şey konuşmak istiyorum.
Mesajı okuyunca yutkundum. Annemin babamla konuşmayı tamamen kesmeyeceğini az çok tahmin etmiştim zaten ama bu kadar iletişimde olacaklarını düşünmemiştim. Benimle ne konuşacaktı? Ben onunla hiçbir şey konuşmak istemiyordum.
Telefonumu çantama attım. Duygularımı gizlemeyi hiç beceremezdim, bu yüzden moralimin bozulduğu her halimden belli oluyordu.
"Ne oldu?" dedi Jennie gözümün içine bakarken. Sıkıntıyla omzumu silktim. "Hiç. Babam gelip alacakmış bizi."
"Annen?"
"Kitabının satışa sunulacağı gün bugünmüş. Bundan hiç bahsetmemişti bana. Sanırım iki programı aynı anda yürütebileceğini düşünmüştü ama olmadı."
"Bir şey olmayacak," dedi Jisoo bana sıkıca sarılırken. Aylardır babamla konuşmadığımı biliyorlardı. "Bugününü hiçbir şeyin mahvetmesine izin verme."
"Öyle yapacağım," dedim gülümseyerek. Telefonumu tekrar çantamdan çıkardım ve anneme kısa bir mesaj attım.
Lalisa: Kitabın satışa çıkacağı gün bugünmüş! İyi satışlar anneciğim, seni çok seviyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
a stolen life | lisa & jungkook
Fanfictiontelefonunu kaybeden psikoloji öğrencisi lalisa manoban, telefonunu bulan kişinin kendi hayatını kontrol etmeye çalışacağını ve ona istediklerini yaptıracağını hiç tahmin etmemişti. onun hayatını kontrol etmeye çalışan jeon jungkook'un ise tahmin ed...