Jennie'nin doğum günü partisi kalabalıklaşmaya başlıyordu. Jisoo ve Rose birbirlerinden oldukça uzak oturuyorlardı. Birbirlerinin yüzüne bakmıyorlardı. Ama bu sefer ikisi de benimle konuşuyordu. Tahmin ettiğim kadar büyük bir rezillik çıkmayacaktı sanırım.
Daha önce hiç fark etmemiştim, meğer ne çok birbirimizin arkasından atıp tutmuşuz. Eğer birbirimiz hakkında hiç konuşmasaydık bu tarz şeyler ortaya çıkmayacaktı.
Doğum günü partisi iyice kalabalıklaştığında ışıklar söndü. Herkes maskelerini taktı ve kalabalığa karışmaya başladı. Ben hala koltuklarda oturuyordum, ayağa kalkmaya bile halim yoktu. Şimdiden yorulmuştum.
Bir anda yanıma biri oturdu. Maskesinden dolayı kimseyi tanıyamıyordum. "N'aber?" Sesini duyunca bunun Yoongi olduğunu anladım.
"İyidir, sen?"
"Ben de iyiyim. Seninle konuşuyorum ya, öldürülme tehlikem yok değil mi?" Gülerek gözlerimi devirdim. "Saçmalama Yoongi."
"En son senden uzak durmam gerektiğini söylemiştin, o yüzden. Jennie böyle kalabalık partileri nasıl sevebiliyor anlamıyorum..." Bir anda konu değiştirmişti. Etrafıma bakındım. Çok büyük bir mekandı ve merdivenlerde bile kokteyllerini yudumlayanlar vardı. Sonuçta bütün okulu davet etmişti, bu kadar da şaşırmamak gerekiyordu.
Jennie hala ortalarda görünmüyordu. Sanırım en son gelecekti. Çok güzel olduğunu şimdiden tahmin edebiliyordum.
Herkes yavaş yavaş içtikleri içeceklerin etkisiyle dans etmeye ve gülüşmeye başlamışlardı. Ben de gecenin ilerleyen saatlerine kadar Yoongi'yle sohbet etmiştim. İyi bir dinleyiciydi ve dakikalarca hiç sıkılmadan beni dinlemişti.
Biz konuşmaya devam ederken Momo ve Seulgi yanımıza geldi. Momo, Yoongi'nin, Seulgi ise benim ellerimden tutarak bizi ayağa kaldırdılar. "Sabahtan beri oturuyorsunuz. Sizin yerinize biz sıkıldık," dedi Momo gülerek. Momo bence okuldaki en güzel kızdı, ne zaman onu görsem ona hayranlıkla bakıyordum.
"Yapacak pek bir şey yok..." dedim gülümseyerek. Seulgi gözlerini büyüttü. "Biz ne yapıyoruz peki?" Bir anda müziğin sesinin ne kadar yüksek olduğuna dikkat kesildim. Konuşurken hiç dikkat etmemiştim.
Seulgi ortada dolaşıp duran garsonun tepsisinden iki tane shot alıp Yoongi ve benim elime tutuşturdu. Şampanya olmadığının farkındaydım, shot bardağında şampanya olmazdı ama ne olduğundan emin değildim.
Yoongi hiçbir şey sormadan kafasına dikince ben de aynısını yaptım. Alkole dayanıksız bir bünyem vardı, üç shotta körkütük sarhoş olabilirdim. Tek shotla çakırkeyif olduğumu hissetmiştim bile.
"Siz sevgili misiniz?" dedi Momo bağırarak. Başımı sağa sola salladım. "Sevgili mi? Biz ölümüne kankayız."
"Lisa'ya bundan sonra alkol vermek yasak..." dedi Seulgi gülerek. "Yanındaki yakışıklı çocuk için kanka diyor, gerçekten bünyesi zayıf olmalı."
Garson tekrar yanımızdan geçiyordu, yine bir bardak alacaktım ki Yoongi beni durdurdu. "Saçmalama Lisa. Sarhoş olmanı istemiyorum."
Kafamı selamlaşma sesleri gelen yöne çevirdiğimde Taehyung'un gelmiş olduğunu gördüm. Gerçekten vampir kostümünü giymişti. Kapıda herkesle şakalaşarak gülüyordu. Koşar adımlarla yanına gittim.
"Taehyung, hoşgeldin. Tanrım... Kostümün bak! Vampir kostümü hakkında gerçekten ciddiydin." Taehyung gülümseyerek yanaklarımı avuçladı. "Ben hiçbir konuda yalan söylemem Lisa. Ne yapıyorsun, kimlerlesin?"
"Yoongi, Seulgi ve Momo'yla takılıyoruz."
"Rose ve Jisoo nerede?" dediğinde kalabalıkta onları aradım. Bulmam uzun sürmedi. Rose, merdivenlerde Jimin'le kadeh tokuşturuyordu. Sanırım aralarındaki sorunları halletmişlerdi. Jisoo ise ortalarda yoktu. Jennie'nin hazırlanmasına yardım ediyor olmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
a stolen life | lisa & jungkook
Fanfictiontelefonunu kaybeden psikoloji öğrencisi lalisa manoban, telefonunu bulan kişinin kendi hayatını kontrol etmeye çalışacağını ve ona istediklerini yaptıracağını hiç tahmin etmemişti. onun hayatını kontrol etmeye çalışan jeon jungkook'un ise tahmin ed...