L: Neredesin? Benimle acilen ilgilenmezsen ölecekmişim.
Yazdığı mesajı okuyunca gözlerimi devirdim. Şu an Jisoo, Jennie ve Rose'yleydim ve hiç sırası değildi.
"O kim?" dedi Jisoo tek kaşını havaya kaldırarak. "Yine o istismarcıyla mı konuşuyorsun?"
"İstismarcı mı?" dedim şaşırarak. Beni istismar etmiyordu ki! Bu çok kötü bir kelimeydi. "Öyle bir şey yapmadı."
"Hayatını istismar ediyor," dedi Rose, Jisoo'ya hak vererek. Aralarındaki sorunu çözmemişlerdi ama aynı masada oturabiliyorduk. "Her neyse Lisa, gerçekten benim umrumda değil artık. Ne bok yiyorsan ye. Hatta bu adamla evlen."
"Rose..." Rose benimle barışmıştı ama kırgınlığı hala geçmemişti. "Tanrı aşkına çocuklar, bu adamla neden hala konuşmaya devam ettiğimi bilmiyormuşsunuz gibi davranmayın!"
"Karakol aradı mı?" dedi Jennie söze dalarak. Başımı sağa sola salladım. "Hayır... Henüz aramadılar. 2 ayı geçeli çok oldu halbuki."
"Bu hafta içinde ararlar," dedi Jisoo elini omzuma koyarken. "Ama hiçbir şey bulamadıklarından eminim. Kore'nin siber suçlarla mücadelesi pek iyi değil. Hala resmi gazetenin sitesini hackleyen lise öğrencisini bile bulamamışlar."
"O en son bulundu demişlerdi?" dedi Jennie kafası karışmış bir şekilde Jisoo'ya bakarken. Jisoo başını sağa sola salladı. "Hayır, ulusal basına öyle söylediler. Babam gazeteci Jennie, bana her şeyi anlatıyor."
"Muhteşem..." dedim gülerek. "Başka neler biliyorsun Jisoo? Ülke sırlarını da biliyor musun?"
Jisoo gülerek omzuma vurdu. "Saçmalama Lisa. Babam onları bilse bile bana anlatır mı sanıyorsun?"
"Senin annenin yazdığı kitap ne oldu Lisa?" dedi Rose, Jisoo'yu umursamadan. Omuz silktim. "Bilmiyorum. Birkaç gündür onunla haberleşemiyoruz. En son evimden kaçar gibi çıktı. Aramaya çalıştım ama telefonu kapalıydı. Onu aradığımın bilgisi ona çoktan gitmiş olmalı. Beni geri aramadı. Şu an nerede, ne yapıyor hiçbir fikrim yok. Belki de babama geri dönmüştür."
"Nasıl yani? Babana neden geri dönmüş olsun, ayrıldılar mı?" dedi Jennie şaşırarak. Doğru ya, onlara anlatmamıştım. "Annem babamın kendisini aldattığını öğrenmiş."
Hepsinden bir şaşırma nidası yükseldi. Sıkıntıyla dudaklarımı büzdüm. "Ne olacak şimdi?" dedi Jisoo merakla.
"Hiç bilmiyorum. Boşanma davası açacağını söylemişti. Umarım ayrılırlar. Babama aylarca anneme dürüst olmasını söyledim. Hakettiği buydu. Ona hiç üzülmüyorum."
"Lisa, yanlış anlama ama baban sizi hayatından silmiş gibi görünüyor..." dedi Rose sıkıntıyla. "Üniversiteye başladığın günden beri babanla 2 kez falan telefonda konuştuğunu hatırlıyorum. Seni arayıp sormuyor bile."
"Hiçbirimizin ailesi aramıyor Rose," dedi Jennie gözlerini devirerek. "Kızı üzme..." Jennie ellerimi tuttu. "Boşver Lisa. Sen artık bir yetişkinsin. 6 yaşında bir çocuk olsaydın belki seni çok etkileyebilirdi ama onların da kendi hayatı. Bırak, ne yapıyorlarsa yapsınlar. Babanın seni aramaması da kendi tercihi aslında. Sonuçlarına da katlanacak."
"Haklısın Jennie," dedim gülümseyerek. Sonra Jisoo ve Rose'ye baktım. "Tanrım... Siz de barışın artık, lütfen! İkinizin de suratı duvar gibi. Bu hallerinizi çekemiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
a stolen life | lisa & jungkook
Fanfictiontelefonunu kaybeden psikoloji öğrencisi lalisa manoban, telefonunu bulan kişinin kendi hayatını kontrol etmeye çalışacağını ve ona istediklerini yaptıracağını hiç tahmin etmemişti. onun hayatını kontrol etmeye çalışan jeon jungkook'un ise tahmin ed...