'Ah...' dudaklarımdan bu ses döküldü sadece.
Onu kapımda görmeyeli o kadar uzun olmuştu ki gerçekçi gelmiyordu.
'Rahatsız ettiysem...' diye çekinen gözlerle bana baktı.
Birden rüyadan uyanmış gibi kafamı salladım ve 'İçeri gelsene.' dedim.Buruk bir gülümsemeyle kafasını sallayıp içeri girdi.
Ona kanepeyi işaret ederken üzerimde hala havlu sarılı olduğunu fark edip donakaldım.
'Ben- hemen geliyorum.' diyerek odama girdim ve hızla üzerime rastgele bir eşofman ve sweatshirt geçirdim.
Beni daha önce kimsenin görmediği kadar çıplak görmüştü ama şuan beni havluyla bile görmesi çok farklı geliyordu.
Sanki yeniden bir yabancı gibiydi.Neredeyse bir yıldır onu görmüyordum bile.
İkimiz de değişmiştik.
Islak saçlarımı ellerimle karıştırıp içeriye geçtim.
'Afedersin.' diyerek çekingen bir gülümseme verdim ve karşısına oturdum.
Birkaç saniye durumu tuhaflaştıran şekilde sessiz kaldık ikimiz de ne diyeceğimizi bilemeden.
'İçecek bir şeyler ister miydin?' diye sordum sessizlik daha fazla yayılmadan.
'Yok teşekkür ederim.' dedi.
'Sadece seni... görmeye- yani nasıl olduğuna bakmak için- daha doğrusu yani işin doğrusu...'
bir türlü kuramadığı cümle yüzünden iç çekti gözlerini kapatıp.'Mesajı kimin attığını buldun mu?' diye sordu.
Kafamı evet anlamında salladım utançla.
Jamie olduğunu söylemek için ağzımı açtım ancak sesimin titreyeceğinden korktuğumdan ağzımı tekrar geri kapattım. Gözlerim aniden dolmaya başlamıştı.
Neyse ki sormadı da. Sanırım anlamıştı.Aramızdaki gerilimi hissedebiliyordum. Bu tuhaf gerginliği dağıtmak için söyleyebileceğim birşeyler olsun istedim ama ne aklıma ne dilime hiçbir şey gelmiyordu. Görünüşe göre o da aynı durumdaydı.
'Harry.' sonunda adını seslendim.
Kafasını kaldırıp sorarcasına bana baktı.
'Sana güvenmeliydim.' dedim güçlükle, sesimi kontrol etmeye çalışarak.
Dudaklarını birbirine bastırdı. Kafasını salladı sadece.
'Üzgünüm, yani özür dilerim. Sana inanmadığım için. Eğer-' sesimin tirediğini fark edip kendimi düzeltmeye çalıştım.
'Eğer sana inansaydım belki, bu halde olmazdık.''Senin suçun değil.' dedi bana bakmadan.
Sanki ikimiz de kaybettiğimiz zamanın yasını tutuyormuşuz gibi birkaç dakika sessizliğe büründük.
Eğer Jamie bunu yapmamış olsaydı her şey o kadar farklı olabilirdi ki.Harry aramızda süren işkenceye daha fazla dayanamıyormuş gibi ayağa kalktı.
'Daha fazla rahatsız etmeyeyim.' dedi.
Gitmesini istemiyordum, ama kal diyemezdim. Ne kal diyebilecek cesaretim vardı. Ne de o artık kal diyebileceğim birisiydi.
O artık hayatımda değildi.
Onu görmüyorken bu gerçek, tam karşımda dururkenki kadar acıtmıyordu. Ama şuan buna katlanamıyordum.
Eğer hala burada olmasaydı ağlayabilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fame Trap // h.s.
FanfictionHarry'e baktım. Dün gece bardaki haline benziyordu. Mutsuz, çaresiz bir çocuk gibi. Dün gece dayanamadığım haline benziyordu. Ne yaşadıysak yaşayalım, içimde bir yerde, onu bu halde terk edemeyecek bir parçam vardı. Onun bu haline dayanamayacak. ...