Birkaç Tekila

372 31 5
                                    

  Sonunda soruların odağı olmaktan kurtulmuştum ve üç erkek kendi aralarında müzik yüzünden yüksek sesle konuşuyorlardı. Bense sıkıldığım kafamı aşağıda servis yapanlara çevirmiştim. Saat gece 2'ye geliyordu.

 Masada duran tekiladan bir shot daha attım. Kaçıncıydı bilmiyorum ama çoktan hafifçe başımı döndürmeye başlamıştı. Anthony ve Christopher hararetli bir şekilde konuşurken Harry irkilmeme sebep olarak bana doğru eğildi. 

 ''Kolun nasıl oldu?'' diye derin sesiyle sordu kulağıma doğru. Benimle doğrudan konuşunca bir anlık ürperdim ve gözlerimi kapattım. Aklıma gözünün önünde yere düşüp kolumu kesişim geldi.  

 Kafamı ona çevirdim. Gözlerinin içine bakınca karnım kasılmaya başladı. 

''İyi.'' diyebildim sadece. Bir süre sadece yüzümü inceledi. Sonra kafamı tekrar diğer tarafa çevirdim. 

 ''Sıkıldın mı?'' diye sordu tekrar kulağıma doğru eğilerek. Sanırım bunu her yapışında ürpermeye devam edecektim.

 Kabalık etmek istemesem de alkolün verdiği cesaretle kafamı sallayarak ''Evet.'' diyiverdim. Sonra bu kadar net bir şekilde söylediğim için kendi kendime kıkırdadım. 

 Bir süre bir şey söylemeden benimle birlikte uzaklara baktı. Sonra tekrar kulağıma yanaştı. 

''Hiç model olmayı düşünmüş müydün?'' diye gülerek sordu.

''Ha?'' Kafam karışık bir şekilde ona bakınca tekrar sordu.

''Hiç modellik yapmayı düşündün mü diyorum?'' 

''Bilmem, hiç düşünmedim.'' dedim kafam karışık bir şekilde. Gözlerime bakarak kafa salladı. 

 ''Chris senden baya etkilenmiş gibi duruyor.'' diye açıkladı.
  Kaşlarımı kadırıp Christopher Gibbs'e baktım. Mr. Silver ile hiç duyamadığım şeyler konuşuyorlardı.
 
  ''Haksız da sayılmaz.'' diye benim duyabileceğim şekilde mırıldandı. Hafifçe sarhoş gibiydim o yüzden tam olarak algılayamasam da kalbim hızlanmaya başladı. Kızarıp duymamış gibi kafamı çevirdim. 

Belki bir şeyler daha sorar diye bekledim ama bir şey söylemeden öylece kalabalığa baktı. Ama ben konuşmak istiyordum. Sorabileceğim sorular düşünmeye başladım.

 Ben ne yaptığını anlamaya çalışırken koltukta doğruldu ve ceketini çıkardı. Tekrar arkasına yaslandığında siyah gömleğinin göğsünü açık bıraktığı kısımdan belli olan gümüş haç kolyesini gördüm. Gözlerimi kısıp daha dikkatli baktım çünkü yanılmıyorsam aynısı şu anda benim gömleğimin içinde de vardı. Ben kolyesini incelerken gömleğinin kollarını katlamaya başladı ve bu sefer dikkatim ellerinin becerikli şekilde gömlek kollarını katlayışına kaydı. 

 Sol kolunda bir sürü dövme vardı. Gereğinden fazla uzun bir süre dövmelerini incelediğimi fark edince kafamı salladım. 

  Bana mı öyle geliyordu bilmiyorum ancak ceketini çıkardığından beri sanki daha yakın oturuyorduk. Bacaklarımızın birbirine değeceği kadar. Pantolonunun kumaşını çıplak bacaklarımda hissettiğimde nedensizce ürpererek gözlerimi yumdum. Gözlerimi açtığımda bana baktığını fark ederek kafamı ona çevirdim. Göz göze geldik. Kızardığımı hissedebiliyordum. Ben utanıp gözlerimi kaçırana kadar bana baktı.

Masada duran tekila bardaklarından ardarda iki tane daha diktim. Kaç tane içtiğimi bilmiyordum ama birkaç dakika sonra istemsizce gülmeye başladığımda gereğinden fazla içmiş olabileceğimi düşündüm. Ben gülmeye başladığım sırada Harry, Anthony ve Christopher kulüpten ayrılmak üzere ayağa kalkmışlardı bile. Bense oturduğum yerden daha şiddetli gülmeye başladım ve ikisi de bana baktı , Harry zaten gülmemeye çalışarak bana bakıyordu ama ağzının kenarının kıvrıldığını gördüm.

Durum gittikçe daha garip bi hal almıştı ve bu sadece daha fazla gülmeme sebep oldu.  Ben sebepsiz yere kahkahalara boğulurken. Harry ağzı kapalı bir şekilde gülümseyerek Anthony'e bakıyordu. Anthony de gülmemeye çalışır gibi görünüyordu. 

 ''Onlardan kaç tane içti?'' diye sordu Harry'e, o da ''Çok.'' diye cevapladı.

  Anthony'nin James'e seslendiğini duydum. Hala kendi kendime kıkırdıyordum. 

James olduğumuz masaya gelince Anthony James'e işten erken çıkıp otele giderken de beni de bırakmasını söyledi. 

  James koltukta oturup kıkırdayan bana baktı. Anthony'le bir şeyler konuştuklarını duydum. O sırada Harry kalkmama yardım etmeye çalıştı. 

 Kolumu alıp omzuna koydu ve belimden kavrayarak beni ayağa kaldırdı. Birden gülmeyi kesip diğer elimle onun koluna tutundum. Kafamı kaldırıp gözlerine baktım. Neredeyse ona sarılıyor gibiydim ve bu çok tuhaf hisettirdi. Boyunun benden ne kadar uzun olduğunu o an fark ettim. Sadece göğüs hizasına geliyordum. O an başka birinin kolumdan kavradığını hissettim. Jamie beni sertçe kendine doğru çekip az önce Harry'nin omzunda olan kolumu kendi omzuna koydu. Belimden tutarak beni yürütmeye başladı. 

''Yürüyebilir misin yoksa kucağıma alayım mı?'' diye sordu.

''I-ıh, Yür-yürüyebiliyorum.'' dedim hıçkırarak ama ayağım tökezledi ve ikimiz birden sendeledik ve böylece birden bacaklarımın arkasından da kavrayıp beni kucağına aldı ben tekrar kahkaha atmaya başladım. James yürürken omzunun arkasından ona baktım. Gidişimizi izliyordu.

Fame Trap // h.s.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin