Yeni Bölüm

169 12 3
                                    


   İkimiz de kilitlendik sanki.

  Orada sadece ikimiz varmış gibi birbirimize baktık. Taa ki Jamie kahvelerle birlikte gelip Harry'i görene kadar.

  Birden bütün modu değişti.

O daha bir şey diyemeden.  'Hadi gidelim.' dedim kolundan tutarak.
  Bana bakınca biraz daha sakin göründü. Sonra hiç bir şey demeden kafasını salladı. Harry ve sevgilisinin yanından geçip giderken çenemin titrediğini ona fark ettirmemeye çalıştım.

Ama otele gidip yatağıma girdiğimde uzun zamandır ilk defa hıçkırarak ağladım.

   Tek bir kelime bile etmemişti. Söyleyebileceği o kadar şey varken ağzını bile açmamıştı.
     'Hayatını mahvedip çekip gittiğim için özür dilerim Elisha.' veya sadece herhangi lanet bir kelime bilemiyorum! Ne beklediğimi ben de bilmiyorum, ama bu değildi.

  Üstelik çoktan bir kız arkadaşı bile vardı. Benim hayatımı mahvedip öylece gittikten sonra hayatına devam edebildiği için ondan nefret ediyordum.

   ***

Saat 7 civarı soğuk bir duşun ardından saçlarım havluya sarılı bir şekilde kapıyı açmaya gittim.

Karşımda her zamanki dar siyah kotu, bol gri tişörtü, siyah deri ceketi ve dağınık sarı saçlarıyla gülümsüyordu.

'Hoş geldin.' dedim garip bir şekilde. Dün bana söyledikleri-ve de öpmesinden sonra onu ilk görüşümdü ve nasıl davranmam gerektiğini pek kestiremiyordum.

'Meşgul müsün?' diye sordu ve kapının ardına doğru baktı sanki cevabı orada bulabilecekmiş gibi. Belki de birini arıyordu.

'Hayır aslında değilim.' diye yanıt verdim. 'Gelsene.'

Gülümseyerek içeriye girdi ve ceketini çıkardı. 'Film izleriz diye düşünmüştüm.' dedi koltuğa otururken.

'Olur, tabi' dedim. 'Sen filmi aç ben giyinip geleyim.'

Beni süzdükten sonra kafasını salladı. Bu çok tuhaf hissettiriyordu. Aramızda neler olduğunu ve nasıl davranmam gerektiğini bilmiyordum. Jamie, evet, yakışıklıydı hatta belki gereğinden fazla seksiydi ama onu hep arkadaşım olarak görmüştüm. Hayatımda olduğu için minnettardım ama bu arkadaşlıktan öteye gidebilir miydi bilmiyordum.

Giyindikten sonra içecek ve atıştırmalık bir şeyler hazırlayıp yanına oturdum.

Filmi başlattı.

Aklımdan o kadar fazla şey geçiyordu ki. Bana karşı ne zamandır hisleri olduğunu düşünüyordum. Bunu çok iyi gizlemeyi mi başarmıştı yoksa ben mi göremeyecek kadar aptaldım.

Gözlerimin önüne bir yıl önce otel odasında onu öpüşüm geldi... Beni bırakıp gittiğinde bana kızdığını sanmıştım, arkadaşlığımızı bozmak istemediğini.

Görünüşe göre bundan fazlasıydı.

Binlerce düşünce kafamı kurcalarken elini saçlarıma değdirdi.

'Ne düşünüyorsun?'

Gözlerine baktım. Gerçekten o kadar çekici bir suratı vardı ki bu hiç yardımcı olmuyordu. Aklım allak bullak olmuştu. Neler hissedeceğimi bilmiyordum ve o an mızıldanarak ağlamak istedim.

Elinin tersiyle yüzümü okşadı. Hassas dokunuşunun tenimde uyandırdığı hisle ürpererek gözlerimi kapadım.

'Benim yanımda garip hissetmene gerek yok Elisha.' dediğinde gözlerimi açtım.

'Aramızda hiçbir şeyin değişmesine gerek yok. Sen aramızda ne olmasını istersen, sana ayak uydururum.'

Söyledikleri nasıl olduysa bedenimden tonlarca yük kaldırmış gibi rahatlattı beni. Yine de ne cevap vereceğimi bilemeden sadece ona baktım.

'Tamamen eskisi gibi arkadaş kalmamızı istersen. Bu sorun değil. Düşünmek için zamana ihtiyaç duyarsan, tamamen anlarım.' Söyledikleri yavaş yavaş içimi hafifletiyordu.

Bana kendini yaklaştırdı ve yüzüme düşen bir tutam saçı kulağımın arkasına yerleştirirken fısıldadı.

'Tabi eğer, bunu istersen...'

Dudaklarıyla dudaklarım arasında hiç mesafe kalmayana kadar yavaşça kendini bana yaklaştırdı. Öpmesine izin verdim...

Ellerini saçlarımda gezindirdi, sonra daha aşağılarda. Ben de elimle yüzünü kavradım ve şalteri atmış gibi beni bırakıp koltukta sırt üstü yatırdı. Boynumu öpmeye başlarken saçlarını kavradım. Uzun zamandır kimseye dokunmamıştım bile ve açıkçası buna ihtiyacım vardı, ama yapmak istediğimden emin değildim. Ellerinin bedenimde gezinmesi doğru gelmiyordu. İyi hissettiriyordu ama yanlış bir şeyler vardı.

Tişörtümü çıkarmaya yeltendiğinde onu durdurdum. Daha fazla devam edersek durmamın imkanı yoktu ve bunu yapmak istemiyordum. En azından düşünmeliydim. Zamana ihtiyacım vardı.

'Sorun ne?' diye nefes nefese sordu sesindeki hayal kırıklığını gizlemeden.

'Ben- Benim biraz düşünmem lazım. Sanırım çıkıp biraz hava alacağım.' dedim. 'Yalnız başıma.'

Yüzüme bakmadan kafa salladı.


~~~


Kaç saattir dışarıda bir bankta oturuyordum bilmiyordum ama olanları düşünmeme yetecek kadar olmuştu.

Keşke hiç söylemeseydi diye düşündüm. Eğer benden hoşlandığını bilmeseydim bu duruma hiç gelmemiş olurduk. Şu anda eskisi gibi arkadaş olmayı ne kadar istesem de bana bir şeyler hissettiğini öylece görmezden de gelemezdim.

Belki bir şans verebilirim diye düşündüm. Her zaman yanımdaydı. Benim için en iyisini düşünüyordu, iyi anlaşıyorduk ve tanrım çok yakışıklıydı.

Ama eğer yürümezse arkadaşlığımızı tamamen kaybedebilirdik ve bunun olmasını istemiyordum.

Bugün için daha fazla bu konuyu düşünmek istemediğime karar verip otele geri dönmek için ayağa kalktım.

Daha üç adım bile atmamıştım ki on adım kadar karşımda Harry'i gördüm. Yine.

Gözlerim yeşil gözleriyle buluştuğu anda ters yöne döndüm ve yürümeye başladım ama ben daha ikinci adımı atamadan adımı seslendi.

'Elisha!'

İsmim dudaklarından döküldüğü an kalakaldım ve içimden lanet okudum.

Neden bunu yapmak zorundaydı?

Neden 8 aydır beni görmezden geldiği gibi şimdi de gelemiyordu.

Yaptıklarından sonra ismimi tekrar seslenmeye nasıl yüzü vardı?

Yürüyüp gidebilirdim.

Ama arkamı dönmeyi ve yüzleşmeyi seçtim.

Fame Trap // h.s.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin