Rangor'un masaya attığı yumruk uzun masadaki bardakları düşürmüştü. Herkes şaşkın şaşkın Rangor'un yüzüne bakıyordu. John Amy'nin kucağına gelmişti. Ares ise Rangor'a hırlıyordu. Amy John'un kulağına eğilip ''Tatlım hadi Ares'i al ve odaya çık. Mil yanına gelecek. Ben gelmeden sakın odandan çıkma. Tamam mı?'' dedi. Çocuğun başına küçük bir öpücük kondurdu ve John'a güven vermek için gülümsedi. Amy Mila ile göz göze geldi ve John'u gösterdi. Kız ne demek istediğini anlamış gözüküyordu. Ama yine de kızın yanına gidip uyarma gereği duydu. ''Mila John sana emanet. Eğer ona bir şey olacak olursa Ares'i durdurmak için orada ben olmayacağım.'' dedi. Mila tehditin farkındaydı. Ve bu kadının şakası olmadığı her halinden belliydi. Ona dişlerini gösteren Ares'e baktığında ise yutkunmadan edemedi. ''Sen merak etme Amy. John'u korumak için canımı bile veririm.'' dedi Mila. Amy ise bu söze güvenmekten başka çaresi yoktu. Ares'in başını okşadı ve onlardan uzaklaşmalarını izledi. Gittiklerinden emin olduğunda ise tartışmaların kızıştığı masaya doğru yöneldi.
****
Rangor savaş haberinden sonra etrafı görmemeye başladı. Surların yakınındaki ormanda düşman askerleri tespit edilmişti. Muhtemelen orada saklanıp asıl ordunun gelmesini bekliyorlar bu sırada da kaleyi keşfe çıkıyorlardı. Buna izin vermemeliydi. Salondaki kadınların ve çocukların çıktıklarını gördü. Bunların içinde Amy ve John'da vardı. Rangor bir an bu hareketi Amy'e yakıştıramadı. Bir an olsun diğer kadınlardan farklı diye düşünmüştü ama Amy böyle bir zamanda diğer kadınlar gibi kaçmayı seçmişti. Şimdi bu düşüncelerin sırası değildi. Gür sesiyle askerin ona ilettiklerini aktarmaya başladı. Adamların bazıları hemen saldırı yapma taraftarıydı. Diğerleri ise büyük savaşı beklemeyi düşünüyorlardı. İki tarafta birbirlerinin düşüncelerini çürütmek için ortaya çılgınca fikirler atıyor karşı tarafı kışkırtıyorlardı. Böyle bir yere varamayacakları belliydi. Rangor babasına baktı ama babasından hiçbir tepki alamadı. Açıkçası şuan Rangor'un aklında bile iyi bir plan yokken bu adamları susturması imkansızdı. Sonra bütün gürültülerin içinden tanıdık bir sesi seçmişti kulakları. Arkasını döndüğünde kulaklarının yanılmadığı gördü. Amy karşısında duruyordu. Kadının kendinden emin dik duruşu Rangor'u yine büyülemişti. Amy adamlara seslerini duyuramayacağını anladığında bağırmaya karar verdi. İlk seslendiğinde sadece nişanlısı duymuştu onu ama ikinci seslendiğinde yemek salonunda yükselen kalın erkek sesleri bir bıçak gibi kesilmişti. "Beyler böyle tartışarak hiç bir yere varamazsınız. Lütfen herkes sandalyelerine otursun.'' dedi. Adamlar küçüseyici bakışlarını kıza yöneltmişlerdi. Ama Rangor'un ve Kralın gözleriyle karşılaştıklarında kadının dediğini yapmak zorunda kalmışlardı. Amy şimdi eline şarap bardağını almış olanları dinliyordu. Herkes hayretle kızın soğukkanlılığını izliyordu. Bazıları ise içlerinden onun ülkesi olmadığı için böyle vurdumduymaz davrandığını düşünüyordu. Rangor'un anlattıkları bittiğinde Amy yerinden kalktı. Kaşları çatılmış bir vaziyette odada volta atmaya başladı. Adamlar tekrar tartışmaya başladı. Her iki tarafta saldırıdan yanaydı. Ama iki tarafında uzlaşamadığı konu zamanlamaydı. ''Kesin sesinizi.'' diye bağırdı sonunda Amy. Bu kadar gürültücü adamı bir arada daha önce görmemişti. Baş ağrısı tutmuştu. Sabahta ıslak saçla dolaşması ağrının tuzu biberi olmuştu. "Bunun tuzak olduğunu farkedemiyor musunuz?" dedi Amy tartışmayı kesip onu izleyen adamlara dönerek. Adamın biri bilmişlik taslayıp söze atıldı. "Küçük hanım daha önce bir savaş tecrübenüz olduğunu sanmıyorum. Eğer bir savaşta bulunmadıysanız lütfen odayı terkedin." dedi. Ve Amy adamın sandalyesinin oraya doğru yürümeye başladı. "Bir prensesle nasıl konuşulacağını unutmuş gibi duruyorsunuz. Ha şu konuya gelirsek benim savaş tecrubemin olmamasını düşünmeniz sizin beyinsiz olduğunuzu bana anlatmaya yetiyor. Savaşlar kas gücüne göre değil beyin gücüne göre kazanılır. Bu da sizi bu konuda söz sahibi yapmak için en büyük engellerdendir. Prensim geçen haftayı hatırlayın ormanın içine tuzak kurulmuştu. Sık ağaçlar onları görmemizi engellemiş ve tuzağın içine sürüklenmemizi sağlamıştı. Eğer siz onlara saldıracak olursanız yine sizi ormanın derinliklerine çekip arkada bekleyen asıl ordunun içine atıcaklar.'' dedi Amy. Sinirden kızarmıştı. Sesi duvarlara çarpıp yankılanıyor gerisin geri kendi kulaklarına geliyordu. Adamlar uzun bir süre düşündükten sonra kızın haklı olabileceğini düşünmeye başlamışlardı. Rangor kızın haklı olduğunu biliyordu neden daha önce düşünmemişti. "Peki sence ne yapmalıyız?" diye sordu Kral. Kızın savaşlar hakkındaki düşüncesi çok hoşuna gitmişti. Adeta bir mum gibi etrafını aydınlığa çevirmişti. Ve kral bu mumun ışığının getireceği çözüm önerisini merakla bekliyordu. Amy derin bir soluk aldı. Sinirini yatıştırması gerekiyordu. "Önce maket askerler yapıp asker kıyafeti giydirmeliyiz. Sonra atların üzerlerine onları bağlayıp düşmanlarımızın bizi tuzağa düşürmek için beklediği yere göndermeliyiz. O sırada düşman tuzak hazırladığı yerden çıkıp maket askerlere saldırmış olacak. Ama biz onların ortaya çıktığını gördüğümüzde iki yanda saklanan askerlerimiz düşman askerlerinin çevresini çembere alacak. Böylelikle tek bir düşman askerinin kaçması bile engellenmiş olacak. Komutanı öldürmemeye özen göstermeliyiz. Eğer sorgularsak diğer birliğin nerde olduğunu öğrenebiliriz." dedi Amy. Masadiki adamlar küçük dillerini yutmuş vaziyetteydi. Karşlarında duran küçük kızdan böylesine bir plan beklemiyorlardı. Kral kızın verdiği cevaptan memnun kalmıştı. Ama az önce Amy'den azar işiten adam Amy'e olan öfkesini ve kinini içşnde tutamıyordu. Abartılı bir şekilde konuşmaya başladı. "Prenses Amy peki sizin sadakatinizden nasıl emin olacağız? Düşmanlarımızın casusu olup bizi tuzağa düşürmediğinizi nerden bileceğiz." dedi. Aslında herkesin aklından geçen bir soruya parmak basmıştı adam. Amy bu soruyu beklercesine gülümsedi. "Sizce eğer düşman olsaydım içinde bulunduğum kaleyi tehlikeye atar mıydım? Peki siz söyleyin bana ben sizin sadakatinizden nasıl emin olacağım?" dedi Amy herkesin aklındaki şüphe kırıntısı ufalandı ve kayboldu. Amy içindeki sesi susturamıyordu peki ben bu adamın sadakatine nasıl emin olacağım? diye sayıklıyordu. Belli ki bu adamın düzenlediği bazı planları vardı. Kraldan izin alıp odasına çekilmek istedi. Amy salondan çıktıktan sonra içindeki ses hala devam ediyordu. Adamı araştırmalıydı. Ama bu lanet olasıca kalede kimseyi tanımıyordu. Birden aklına Mark geldi. Evet evet ona ancak Mark yardım edebilirdi..
![](https://img.wattpad.com/cover/31871263-288-k744941.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YILDIZLAR GÖKYÜZÜNDE YÜZER
Historische Romaneİntikam için çarpan bir kalbin yaşadıkları Amy'i kana susamış bir katile çevirmeye yetecek mi? Kırılan kalbini yakışıklı prensin aşkıyla onarabilecek mi yoksa kardeşinin intikamını almak için onun aşkını mı kullanacak. Kafası karışan Amy bu sırada...