HEY!

1.1K 135 153
                                    


Alarmın kulak delici sesiyle gözlerini araladı. Birazcık sövmüşte olabilirdi. Yani bu amık alarmı bir gün çalmasa ölürdü sanki. Aklına gelen şeyle hemen gözünü aralayıp saate baktı.

08.39

Derin bir nefes aldı. İlk dersi Felixle ortaktı ve arada rahatça konuşabilirdi onunla. En azından öyle tahmin ediyordu. Heyecandan kelimeleri karıştırmazsa artık. Yataktan çıkıp banyoya ilerledi. Günlük işlerini hallederken her zaman ki gibi şarkı mırıldanıyordu.

Dolabından çıkardığı siyah tişörtünü mavi kotun üzerine geçirip içine sokmuş.Üzerine çokta kalın olmayan bir hırka almıştı. Kafasına siyah şapkasını takmadan önce bir iki gümüş kolye ve parmaklarına yüzüklerini geçirmişti. Erkeksi parfümünü de sıktıktan sonra montunu üzerine geçirip evden çıktı.

Okulun sınırlarına girdiğinde uyuşuk uyuşuk esnedi. Kendine bakıp gülümseyen bedenden bir haber aceleyle dersliğe yürüdü. Arada tanıdıklarını görüp eliyle selam veriyor, kıdemlilerine geldiğinde hafifçe eğilip yoluna devam ediyordu.

İçeri girer girmez gözleri kuğuyu aradı. Genelde kendinden önce gelen çocuk bugün yok gibiydi. Her hangi bir sıraya oturdu. Belki görmemişimdir diyerek bir kaç defa kontrol etmişti. Yine göremeyince tüm umutları yıkılmıştı. Oysaki bugün felixle konuşmak için bahanesi vardı. Hemde onu fazladan bir kaç dakika görecekti. Hatta belki bir yerde oturup bir şeyler içebilirlerdi. Sonuçta yapmaları gereken bir proje ve bu projenin düşünülmesi gereken ayrıntıları vardı. Ha diyince her şey olmuyordu ki.

Kara kara düşünürken dünyası aydınlandı. Kapıdan içeri kuğusu hafif hafif yürüyerek kendine yaklaşıyordu. Arkasından gelen sikik hocayı görene kadar. Bu hocayıda hiç sevmezdi. Dikkati dağılmışken yanına konan çantayı fark etmemiş somurtarak hocaya bakıyordu.

'Oturabilir miyim?'

Duyduğu sesle yerinde kalp krizi geçiren changbin felixe döndü. Sesini daha önce hiç duymamıştı. Sadece gülen bu güzel çocuğun böyle içten ve kalın bir sesi olduğunu asla tahmin etmezdi.

'Hey!'

Önünde sallanan minik elle kendine gelirken gülümsemiş ardından kafasıyla onaylamıştı. Onaylamama gibi bir lüksü var mıydı tanrı aşkına saçmalamayın. Yanına oturan minik bedene bakmak istiyordu ama bakarsa da anlaşılırdı. İçi içini yerken hocaya bakıyor ama ne anladığını sorsanız. Lee Felix'in muhteşem sesini söyleyebilirdi sadece ki orda takılı kalmıştı zaten changbin.

Sonunda derse odaklanabildiğinde dersin bittiğini gördü. Ah hadi ama tüm ders nasıl düşünebilmişti. Aklına dank eden şeyle yanına döndü. Felix gitmeden onunla konuşmalıydı.

Notlarını çantasına özenle koyan, çilliden odağını kaybetmeden ayağa kalktı. Çocuk önden çıkarken changbinde arkasından ilerledi. Dışarı çıktılarında felixin beyaz bileğine parmaklarını doladı. İnce bileklerin elindeki hissiyle, kendine dönüp bakan felixle göz göze geldi. İçi titrerken elleri hafiften titredi. Sesine yansımasına izin vermeden konuştu.

"Felix müsaitsen projemiz hakkında konuşalım mı?"

Kendine bakan beyaz çocuğun yüzüne bir gülümseme oturdu. İçten güdlüğü o kadar belliydiki gözleri kısılmış yanındaki çizgiler çıkmıştı. Changbin daha ne kadar büyülenebileceğini sorguladığı her anda daha fazlasıyla geliyordu.

'Tabi ki,dersim bitti zaten.'

Duyduğu kelimelerle changbin de gülümsedi.

"Hadi o zaman hem yürüyelim hem de günü belirleyelim."

Albino 《ChangLix》Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin