Listen!

762 91 113
                                    


Changbin~

Bugün buluşmak için sözleşmiştik felixle. Günler gerçekten hızlı geçiyordu. Her gün okula gidip gelmek şarkı yazmak, diğerleriyle takılmak alışkanlık haline gelmişti. İyi çocuklardı bu yüzden çabuk alışmıştık birbirimize.

Üzerime giydiğim siyah sweet ve siyah eşofmanın üzerine ince kot ceketimi geçirip dışarı çıktım. Marketten bir şeyler almayı düşünüyordum.

Caddenin köşesinden markete doğru döndüğümde duyduğum mırıltıya adımladım. Kedi yavrusuyla oynayan felix görmeyi düşündüğüm son kişi olabilirdi.

O kadar odaklanmıştı ki minik yavruya onunla ne konuştuğunu fısıltılı sesten anlamaya çalışsamda pek başaramadım. Aklıma gelen fikirle yavaşca ilerleyip ellerimi gözlerinin üzerinde birleştirdim.

"AHH Felix napıyorsun?"

Ben ellerimi gözünde birlştirdiğim anda kendimi yerde bulmam bir olmuştu. Belime giren ağrıyla acıyla soludum.

'Hyung özür dilerim! Hem öyle sessiz sessiz gelinir mi?'

Birde bana kızıyordu. Ne var yani bir sürpriz yapıyım demiştim. İçimideki minnoş bin ağlıyordu.

"Felix böyle yapacağını bilsem yaklaşmazdım zaten aww tutta kalkıyım. Senin yüzünden belimi sakatladım sanırım. Bana bir hafta boyunca bakmalısın artık."

Sözlerimi sıralarken Felix'in yardımıyla ayaklanmıştım. Üzerimde gezen elleri tozları çırparken kalakaldım. Çok yakındık ve bu kalbime hiç iyi gelmiyordu.

'Özür dilerim hyung ama dünya pislik insanlarla dolu.'

Elimi saçına atıp karıştırdım. Benim çillim mükkemmeldi ve ona sataşanın yürüyenin çok olacağını biliyordum ama şimdi içim bir nebze olsun rahatlamıştı. En azından kendisini savunabilecek güçteydi.

"Kim olursa olsun böyle davranmaya devam et Lixie~ Bana geliyordun sanırım?"

Elimin altındaki kafa evet anlamında hafifçe aşağı yukarı haraket etmişti.

"Ee o zaman benimle markete kadar gelirsin artık."

Gülümseyerek kolumu Felixin omzuna atıp çekiştirdim. Bugün içimdeki changbin kontrolü ele geçirmiş olmalıydı. Felixden uzak duramıyordum çünkü. Beni ayrı alemlere taşıyan bu küçük tüm dengemi alt üst ediyordu.

Markete girince kolumun altından çıkmış koşarak çikolata reyonuna dalmıştı. Seviyor olmalıydı.

'Hyung Brownie yapalım mı?'

Bana sormasına rağmen eline çoktan malzemeleri biriktirmeye başlamıştı.

"Olur. Sen malzemeleri al bende bize sepet getireyim."

Ona seslenişimin ardından 'Tamam' demesiyle kapıda kalan sepetlerin yanına ilerledim sepeti alırken gözüme çarpan kedi tacını da alıp felixin yanına döndüm.Çikolatalara eğilmesini fırsat bilip elimdeki tacı saçlarının üzerine bıraktım.

Bakışları bana dönerken kedi kulaklarının onda bu kadar tatlı durmasıyla kalbim eriyecek gibi oldu.

'Hyung napıyorsun'

"Kulakların eksikti..."

Şaşkınlıkla hala bana bakan küçüğüme gülümseyip telefonumun kamerasını açıp ona döndürdüm. Kendine bakarken birden omzuma vurmasıyla hafifçe sendeledim.

'Hyung bu ne böyle birde diyor kulakların eksik...'

O şikayetlenmeye devam ederken fırlamaya yer arayan küçük saç tanesini tacın altından çıkarıp düzelttim. O sırada fazlaca yakınlaşmış olmalıydık ki felix susmuş öylece bakıyordu taa ki arkamdan bir çocuk 'anne abi kedi gibi baksana' diyene kadar.Çocuk çocuk sanane benim kedimden. Gözlerimi arkaya çevirdiğimde kadının çocuğu çekiştirerek götürdüğünü gördüm.

Albino 《ChangLix》Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin