Bölüm 12

128 23 167
                                    


Küçük bir çocuğun
yokuş aşağı koşması gibi
seni düşünmek...
Biraz heyecan,
biraz da düşecekmiş korkusu.

[Cemal Süreya]

*****************************************
İyi ve Keyifli Okumalar🧡

Sevmeniz dileğiyle...🎶

Bölüme bir yıldız bırakın parlasın🌟

Satır arası yorum bırakın yazarcık sevinsin 😉

*****************************************

Onlarca gencin sokaklarında büyüyüp de aşkı tattığı mahallenin yarası sevip de sevdiğine kavuşamayan gençlerin çilesiydi. Çile çekenleri çoğu aşklarındaki heyecanını kaybetmiş, böyle olunca da yarınlar başlayamadan tükenmişti. Sevda denen dert şahsı sarmalasa da sevdanın kişiye şifa olabilmesi için çıkılan yoldaki engellere karşı yanında dostlar olmalıydı. Engellere karşı tek yumruk olunur, böylece sevdalıların kavuşması için fırsatlar ıskalanmazdı. Peki ıssız bırakılmış, susuz kupkuru bir toprak gibi olan, yağmurun arada bir gelip geçtiği, o yağmurların üstünden yılların geçtiği kalbe ulaşmak için neler yapılırdı? Yüreği yakan aklı başından alan bir yar adıysa sevda çok şey yapılırdı.

Ali kurabiyelerin olduğunu haber verdikten sonra kapıda duran Ömer'i görünce utanıp hızlıca içeriye doğru kaçtı. Ömer ve Elif, Ali'nin sevinç çığlıklarını bir anda kesip geldiğinin aksine Ömer'i görünce sessizce içeri doğru koşmasına güldüler.

"Ali galiba beni sevmedi?"

Ömer'in sorusunu şakacıktan sorduğunu düşünmüştü Elif fakat onun yüzüne bakınca az önce birlikte güldükleri adam değil de şekeri elinden alınmış bir çocuk karşısında duruyormuş gibi yüzü düşmüştü.

"Hemen insanlara alışamıyor. Biraz zaman geçsin, eminim seni tanıdıkça sevecektir."

Elif'in sözleriyle Ömer'in gözlerin içi güldü. Elif için kardeşinin çok değerli olduğunu biliyordu. Ve Ali'nin Ömer'i sevmesi Elif ile kuracağı gelecekte çok önemliydi. Ömer çocukları çok severdi ama Ali'yi sevdiğinin sevdiği olduğu için ayrı seviyordu.

"Anladım. Ne yapalım bekleyeceğiz."

Ömer dilinin ucuna gelen cümleyi şimdi kurmaması gerektiğinin farkındaydı ama aşkla baktığı kadının yanında hala durup sohbet etmesinden Elif'inin bir bahane bulup da muhabbetlerini bitirmemesinden cesaret alıp Elif'in gözlerinin içine bakarak "Peki sen ne zaman...?" dedi.

Cümlenin eksik olmasına rağmen soruyu soran da soru sorulan da bitmemiş cümle ile ne denmek istenildiğini anlamıştı. Gözlerinin gözlerinde olduğu adamın sorusuyla Elif'in kalbi sanki kelebeklerin ıssız topraklara göç etmesi gibi kanat çırpışlarından pır pır etmişti.

İki genç için zaman akmadı o anda tüm evren yavaşladı. Ömer, Elif'e sevdanın dilsiz yalvarmalarını hal diliyle yapıyordu. Elif için farklı bir durum değildi. Ömer'in gözlerinde gördüğü küçükken annesi için ağlayan kız çocuğuna gösterdiği saf sevginin daha da yoğunlaşmış haliydi. Elif'in çocukluğundaki üzüntülerinde hissetmiş gibi yanında olan yegane kişilerden biri de Ömer'di. Küçük kız çocuğu konuşmadan durur, yanında da oğlan çocuğu kızın sessizliğine eşlik ederdi. Bilirdi Elif'e ne oldu diye sorsa cevap vermeyecek, kendi konuşsa yanından kalkıp gidecek. Bunun için Ömer de onunla birlikte sussuzdu ama Elif'in gözlerine bakmaktan kendisini çocukken alamamıştı. Zaman değişse de Ömer için bal gözlerde hayar vardı.

AŞK İZİ- İLK AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin