'' her neyse. Ege ' nin odasını napacaksın ?''
yüzümü ozan ' a döndürüp
'' bilmiyorum. şey... galiba... sana ne ?'' dedim bir anda
o da benim gibi kaşlarını çatıp
'' sadece o odayı ne yapacağını merak ettim.'' dedi.
içimden bir şeyler kırılırken ben iç sesime söz geçirmeye çalışıyordum
ama olmuyordu..
neden benim için hiç meraklanmıyor bu çocuk !
neden hiç beni kıskanmıyor !
ya da neden ben bunları söylerken kalbimde bir sızı oluyor...
ben her sorunun karşılığında benim için bir şey barındırsın isterken
o sadece kendi merakını gidermek için soruyor.
her sorusunda ' bu sefer benim için bir Şey sor be adam ' diye bağırasım geliyor..
İç sesim ' senin neyin ki seninle ilgilensin ' diye çıkışınca
ben neden hep ağlayıp bağırıp bir yeri yıkıp dökmek istiyorum.
neden ? ha neden ?
'' ne neden Asya ?''
ozan tek kaşını kaldırmış bakarken ben yine kekeleyerek
'' hiç. '' deyiverdim.
az önce aslında ozan haklıydı
' yine hangi Asya dünyası ?'
cidden az önce ne düşünürken şimdi ne düşünüyorum...
az önce ozan gibi oflayarak
'' kızlara oda bakmadık '' dedim.
kolumdan kendine doğru çekerek bir adama çarpmamamı sağlayıp
'' sadece ikizler kalacak değil mi? '' dedi.
içimde yine bir kıpırtı filizlenip
'' niye ?'' dedim.
oflayarak
'' niye her sorumu bu kadar çok irdeliyorsun !'' dedi.
gözlerimi gözlerinden çekip
'' ne bileyim merak ?'' bir şeyler mırıldandım.
Ozan sıkıntıyla gülerek
'' ha işte benim ki de ondan '' dedi.
ne yani soruları merak ettiği için mi soruyordu ?
zaten biliyordum ama ...
niye merak ediyordu ki ?
benim için mi ?
'' niye merak ediyorsun ki?'' dedim.
omuz silkip
'' ne saçma sorular bunlar Asya.
daha iyi bir soru yok mu sende?
hep '' niye , neden , kim , '' diyip duruyorsun. 5n1k sorup duruyorsun. ''diyince sinirlerimi yine zıplatmıştı
'' sana ne ! ben en azından senin gibi her seferimde merakıma yenik düşüp sormuyorum öyle değişik değişik sorular '' dedim.
Ozan yolda durunca kafam onun koluna çarptı.
yüzüne bakıp bir şey diyecektim ki
ozan ' ın bakışlarıyla zaten cevabımı almıştım.
'' ben senin gibi kalbimden geçen her şeyi dilime vurmuyorum asya'' dedi.
kaşlarımı tekrar çekip
'' nerden biliyorsun kalbimden geçenleri söylediğimi '' dedim.
ukalaca sırıtıp
'' kalbinin sesini duyabiliyorum Asya. '' dedi.
tek kaşımı kaldırıp
'' sen nerden okuyormuşsun kalbimi ? kalbimin dili falan mı varda sana gelip beni ispikliyor'' dedim.
gülerek
'' kalbin dili vardır aslında Asya. sen içinden geçenleri söyleyemediğinde
ya da kalbine söz geçiremediğin zaman kalbin yerine gözlerin konuşur. '' dedi.
sözleri benim kafamı allak bullak ederken ben yine tek kaşımı kaldırıp
'' ama ben senin kalbini okuyamıyorum !'' dedim
sitem edercesine
'' gözlerin benden başka her yerde olduğu için... '' dedi
bana bir şey deme fırsatı bırakmadan
'' bak bakalım belki okursun '' dedi ve yüzünü eğip benim yüz hizama getirdi.
kalbim heyecandan göğüs kafesimi Yırtarcasına atarken
'' ne görüyorsun Asya bu gözlerde ?'' dedi.
Ben sadece buzğulu siyah gözlerine bakıp
'' şey... göremiyorum. '' dedim.
gülerek geri çekildi.
bana bakıp
'' ama ben görüyorum. '' dedi
olaylarak
'' nasıl yapıyorsun bunu ?'' dedim.
bana küstahça bakıp
'' ben bir şey yapmıyorum Asya. sadece duygularımı saklayabiliyorum. '' dedi.
tabi ya ne sandım ki ?
kalbini bana açıp içinden geçenleri okumama izin mi verecekti ki ?
yine kalbime söz geçiremeyip
'' kalbini okumama izin verir misin ozan ?'' dedim