Ve ta daa final, özel bölüm yapacağım demiştim değil mi... Ondan artık çok emin değilim çünkü aklımda çok hoş kurgu fikirleri var. Yani garanti veremeyeceğim, diğer kurgular yine bnha olacak fantasy fiction ya da genel olarak 1-A'nın eğlenceli anılarını kapsayan bir tür günlük diyelim şimdilik. Buraya kadar okuyan herkese çoooook teşekkür ederim. Umarım beğenirsiniz, Nehir bu sefer kaçmaz çünkü kaçan kovalanır. Bu sefer yavaşça yürüyerek şimdilik ayrılıyorum :) Geri geleceğim!
------------------------------
Yeşil saçlı çocuk çantasını otobüse yerleştirirken düşüncelere dalmıştı, buraya geldiği hali ve döndüğü hali çok farklıydı. Kachhan ile bir ilişkisi vardı! Ve ah- dün gece... Muhtemelen bunu hatırlamasa daha iyi olacaktı ancak unutmak da mümkün değildi, hiç olmadığı kadar mutluydu ve küçücük bir parçası bile yalnız değildi artık. Yanında o vardı ve sonuna kadar da olacaktı değil mi? Sonuçta Kacchan söylediği her sözü tutardı,
Arkasından gelen sesle işini bitirip oraya döndü,
"Hey, sana Deku dememden hoşlanmıyor musun?"
"Bu da nereden çıktı şimdi?" Dedi Midoriya kaşlarını çatarak.
"Arkandaki aptalların zırvası sadece, yine de-"
Yeşil saçlı kollarını sarışın çocuğun boynuna sararken güldü,
"Hayır hoşuma gidiyor, bu yüzden kahraman adım bu ya."
Bakugo hafifçe gülüp onu tutup kendinden uzaklaştırdı fakat elini bırakmadı araca binip koltuklara yerleşirlerken Midoriya ısrarları sonucu cam kenarına oturmayı başardı. Yine yan yanalardı ama bu sefer zorunda oldukları için değildi.
Bakugo onun elini tutuyordu ama bu sefer kaçacağından korktuğu için değildi, çünkü gitmeyeceğini biliyordu. Midoriya camdan dışarıyı izleyip anın tadını çıkarırken sarışının her geçen saat kalbinde hissettiği yük ağırlaşıyordu.
Gece yarısı olduğunda yeşil saçlı omzuna yatmış uyuyordu, o ise sadece yumruklarını sıkmakla yetiniyordu. Bir diğer eliyle ise yeşil saçlının elini tutuyordu. O ana kadar kimseye gerçekten değer vermemişti, her zaman kendisi en iyiydi, üstündü, herhangi biriyle ilişki kurması gerekmiyordu. Korkusuzdu, ya da öyle sanıyordu.
Oysa kimse korkusuz değildi, hatta bazen korku denen bu duygu en yakın arkadaşınız olabilirdi. Ya da düşmanınız, bu tamamen orjinal iradenize bırakılmış bir seçenekti. Bunlara rağmen gerçekten korku denen bu duyguyu ne tarafa alacağımıza kendimiz mi karar veriyorduk? Yoksa sadece duyduklarımız ve gördüklerimize göre mi yargılıyoruz, daha kendi içimizde nasıl olduğunu tatmamışken? Bilirsiniz, gördüğümüz elbiseler asla üstümüzde mankendeki gibi durmaz.
Ya korku dostumuz olsaydı?
Bakugo'nun içi içini yiyordu omzunda yatan çocuğun kalbi kırılırsa diye, ya ona bir daha zarar gelirse? Buna dayanamazdı ve hayali bile berbat hissettiriyordu, buna izin vermeyecekti ve hayatı riske girerse hiç düşünmeden tekrar ve tekrar onu kurtarırdı. Gerekirse önüne atlar ve onun canı yerine kendisini verirdi.
Ah, ne ara böyle düşünür olmuştu ki? Gözleri yanına döndü, dudağını ısırdı ona bakınca tüm negatif duygular bedenini terk ediyordu. Önceden bunu nasıl fark edememişti ki? Tanrım... Diye düşündü sarışın, bazen onun bu dünyadan olduğundan şüphe ediyorum. Bu adaletsiz sefil haldeki dünyada yaşadığı her şeye rağmen hala gülümsüyor, bir kere bile şikayet etmedi.
Bir kere bile acıyor demedi. Sandığımızdan çok daha güçlü, yüzüne söyleyecek cesaretim hala yok belki ama geçmişte söylediğim her şey için çok özür dilerim İzuku. Özgünlüksüzlük asla güçsüzlük demek olmadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hedef Noktası [BakuDeku]
FanfictionEğlencesine yazılmış bnha fanfiction. (Zaman geçirmek için bire bir) Homofobik olanlar koşarak uzaklaşabilirler :) [bakudeku] - [Orjinal evren ama olaylar kendi kurgum.] -Hedef Noktası adıyla yayımlanmış ilk kurgudur!-