Yaklaşık 3-4 gün sonra Jungwoo bana mesaj atmış, Haeundae sahiline gitmemi ve Lucas'ın oraya geleceğini söylemişti. Yaklaşık bir saat önceden gitmiştim oraya. Hatta Lucas'ın geçen seneki doğum günümde aldığı elbiseyi giymiştim hava soğuk olmasına rağmen. Üşüyor olsam bile umursamıyordum. Sonuçta o gelecekti değil mi? Güzel olmalıydım.
Gelmesi gereken saat çoktan geçmişti. Bense ilk geldiğimden beri oturduğum bankta hareketsiz bir şekilde oturuyordum. Ama o gelmemişti, gelmeyecekti. Dakik olan bir insan aradan bir kaç saat geçtikten sonra gelir miydi ki zaten?
Telefonunu aradığımda ulaşamamıştım. Bende Jungwoo'yu aramış, gelmediğini söylemiştim. Onu bulacağını söyleyerek telefonu kapatmıştı.
Kısa süre sonra Jungwoo, bulunduğum yere gelip hiçbir yerde bulamadığını söylemiş ve yatağının üstünde bulduğu bir mektubu bulduğunu söylemişti. Mektubu ona okutturmuştum. Çünkü ne yazdığını az çok tahmin edebiliyordum.
'Sevgili Yuqi..
Ne yaptığımı bilmiyorum ama senin yanına gelemem. Şu zamana kadar sana yaşattığım her şey için ne kadar özür dilesem az. Ben bunu yapamazdım, çok üzgünüm.'
Evet. Tahminim ne yazık ki doğru çıkmıştı.
Tepki vermiyordum. Ne yapabilirdim ki zaten? Gitmiş, beni terk etmiş olan birisi için ne diyebilirdim ben? Kendi rızasıyla yapmıştı. Onu bulmaya çalışıp yolundan çeviremezdim değil mi? Bu kadar uğraşamazdım.
"Yuqi beni iki dakika bekler misin?"
Kafamı sallamıştım. Jungwoo da gitmişti.
Tam iki dakika sonra arkamda hareketlilik hissetmiştim. Jungwoo'dur diyerek bakmamıştım ama iki çift el gözlerimi kapatmıştı.
"Kimsen çek şu ellerini gözlerimden."
Çekmemişti. Ellerimle ellerini itmeye çalışmıştım fakat bu eller bana tanıdık geliyordu. Hızlıca elleri çekmiş, arkamı dönmüş ve kapatan kişiye bakmıştım.
Tanrım?
Yaşıyor muyum?
Lütfen şuan gerçek miydi?
Çünkü şuan karşımdaki kişi az önce neredeyse beni ağlatacak olan kocam Lucas'tı.
"Lucas!?"
Bankın üzerinden atlayıp direkt kendimi üstüne atmıştım. Tabii, biraz ani olduğu için yere düşmüştük ama olsundu. Kollarım boynundaydı sonuçta. Ayrıca o vardı yanımda. Bacağım her ne kadar onun bacağının altında kalsa da başka ne isteyebilirdim ki?
"Senin altında ezilebileceğim asla aklıma gelmezdi."
Dediğine gülmüş ve elinden tutarak onu kaldırmıştım.
"Biraz ezildiler ama olsun."
Arkasına sakladığı ezilmiş papatyaları bana doğru uzatmıştı. Sol gözümden düşen yaşı silmiş, hemen papatyayı elime almıştım. Unutmamıştı.
"Ne diyeceğimi bilmiyorum, gittin sanmıştım."
"Shuhua böyle bir şey yapmamızı söyledi. Hatta şuradaki ağacın arkasında bizi video çekiyor."
"LUCAS SANA SÖYLEME DEMİŞTİM!"
"Duymamış gibi yapacağım, başa sarar mısın SHU?" sesimi beni duyması için birazcık yükseltmiştim.
"İŞ İŞTEN GEÇTİ YUQİ!"
Elimi tutarak beni yavaşça banka oturtmuş, hemen yanıma da o oturmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
umursamaz adam ve aşığı, luqi.
FanfictionGece 12'den sonra eve gelirdi. O geldiği zaman eve yoğun bir içki kokusu yayılırdı. En çok canımı yakan da boynunda hep kırmızı ruj izleri olurdu. #luqi 1 #lucas 1 🥳