umursamaz adam ve aşığı, luqi.

1.7

Oy vermeyi ve satır arası yorum yapmayı unutmayın :)

Nasıldın şuan sevgilim? Oturduğun, yattığın yer şuan rahat mıydı? Sana napıyorlardı o odada Lucas?

Balkonda, elimde kahveyle ormanı izliyordum. Üzerimi hala çıkarmamıştım, üşeniyordum.
"Hala onu düşünüyorsun değil mi?"
kapının pervazına yaslanmış, elinde battaniyeyle bana bakıyordu. Bir an içimden keşke kapıdan bakan Lucas olsaydı diye geçirmiştim. Geçirmeden edememiştim.
"Sence aklımdan çıkıyor mu?" gülerek yanıma gelmiş ve buz gibi olan bacaklarımın üstüne tüylü battaniyeyi sermişti.
"Hiç çıkmıyordu ki şimdi çıksın? Benimki de soru işte..."  arkamdaki sandalyeyi çekmiş ve karşıma oturmuştu.
"Yuqi." ormanda olan bakışlarımı yavaş yavaş ona çekmiştim.
"Sen onu oradan nasıl çıkaracaksın?"
keşke bende bilsem Shu. Resmen takık bir piç evli olduğum adama el koymuştu. Bir de ortada nedeni bile yoktu!
"Bilmiyorum ki, aklıma hiçbir şey gelmiyor bile." kafasını sallamış ve bakışlarını yere indirmişti. Bir şey söyleyecek ama söylememek için direniyor gibiydi. Ayaklarına bakıyor, elleriyle oynayıp duruyordu.
"Shuhua. Çıkar şu ağzındaki baklayı." yerdeki gözlerini hemen bana çevirmişti.
"Çok mu belli oluyor?" kahveden bir yudum alıp, bardağı sandalyenin yanına koymuştum.
"Evet hadi söyle." derin bir nefes alıp verdi. Bende onu izliyordum.
"Jungwoo seni seviyor Yuqi." gözlerimi olabildiğince açmış, eğik olan bedenimi saniyesinde dikmiştim.
"Biz dışarı çıktığımız gün öğrendim bende. O kadar içmişti ki, onu odasına çıkardığım zaman ismini sayıklıyordu. Pek duymamazlıktan gelmiştim, hatta beni sana benzetti sanmıştım ki, benzetmişti de. Onu yatağına bıraktıktan sonra odadan çıkacağım zaman söyledi işte. Lütfen kal, seni seviyorum diye sayıklıyordu. Arkamı dönüp konuşacağım sırada da çoktan uyumuştu bile." sonlara doğru sesi kısalmıştı. Shuhua uzun zamandır Jungwoo'ya hisleri vardı. Ben her zaman açıl artık diye zorlasamda o beni dinlememişti. Tam biz olduk galiba dediği sırada da bunları yaşamıştı.
"Shuhua be-"
"Senin burda suçun yok Yuqi. Benim aptallığım sadece." ellerini gözlerinde yalpaze yaparak sallamaya başlamıştı.
"Oradan hızlı bir şekilde çıkıp gittim sonra. Sana orada istemsizce sinirlenmiştim. Jungwoo kadar içmesemde bende bir kaç bardak içmiştim işte." gülmüş ve bir kaç metre uzağımda olan sandalyesini yanıma çekmişti.
"Sana böyle sinirlendiğim için ve geç söylediğim için özür dilerim yedirmek biraz uzun sürmüştü de." kafamı sallamış ve ormana bakmaya devam etmiştim. Bir şey söylemek istemiyordum, söyleyebileceğim bir kelime de yoktu.
"Yuqi, şaun kendini suçluyorsun ama ben buna izin vermeyeceğim. Hadi kalk kalk, içeri geçelim donacağız şimdi." battaniyeyi kucağımda toplamış ve sandalyenin yanında olan bardağı  almak için eğilmiştim.
"Bir dakika, sen Yuqi değilsin ki?" kafamı Shuhua'ya ciddi misin dercesine çevirmiştim. Şaka yapıyordu muhtemelen.
"Üstünü ve makyajını çıkarmadığın sürece sen hala Soyeon'sun unutma." nefesimi dışarı vermiş ve onu arkada bırakarak içeri girmiştim.

Karşılıklı koltuklara ikimiz için birer yatak hazırlamıştık. Shuhua da odun almak için aşağıya inmişti. Bense bir ihtimal bir şey bulurum belki diyerek mutfak dolaplarını karıştırıyordum. Ama ben bir işi yaparken o işin olma olasılığı sıfırdı. Dolaplarda hiçbir şey yoktu.
"Yuqi dolapta yiyecek bir şey bulmayı falan mı umuyorsun?"  son olarak açtığım dolabı hızlıca kapatmış ve içeriye gitmiştim.
"Ne bileyim ben?"  omuzlarını silkmiş ve şömineye bir kaç odun atmıştı.
"Bütün kapıları kitledim." yanan alevlerden gözümü çekip ona baktım.
"Korkuyor musun yoksa?"
"Sence? KOCA dağ başında sadece ikimiz varız yani bu çok normal değil mi?" söylediğimin saçma olduğunu anladıktan sonra ağır olan yün yorganı üzerime çekmiştim. Shuhua da ışığı kapatıp kendi yatağına geçmişti.
"İyi geceler Shuhua."
"İyi geceler Yuqi."

~
Bazı şeyleri açığa kavuşturmam gerekiyor,
Mark Yuqi'yi sevmiyor, Jungwoo Yuqi'yi elde etmek için Mark'ı kullandı. Böyle ayrılacaklarını sandı.
Gif 🥺