Sabah duşumu almış, özenle giyinmiş ve onlara gelmeleri gerektiği yeri konum olarak atmıştım. Üzerimde bir mutluluk vardı ama inanmalı mıydım bilmiyorum.
Evimin arka sokağındaki kafeye çağırmıştım onları. Shuhua bu kafeyi iyi bilirdi.
Onlar gelene kadar da kendime bir kahve almış, dışarıdan geçen insanları izliyordum. Hava soğuktu. İçeri girdiğimde açtığım önümü tekrar kapatmıştım.
Yaklaşık yarım saat sonra Mark ve Shuhua'yı beklerken Jungwoo gelmişti. Basta ne olduğunu anlamasam da Shuhua bana mesaj atmış neler olduğunu ondan öğrenmemi söylemişti. ilk basta anlamamıştım. Gözlük ve maske takmış, simsiyah giyinmişti.
Sinirlenmemeliydim. Bugün mutlu olmalıydım. Sadece bana ne olup bittiğini anlatacaktı sonuçta.
"Merhaba Yuqi."
"Merhaba."Sakin ve temkinli davranacaktım. Üstüne atlayacağım yoktu herhalde.
"Seni dinliyorum?"
"Hızlıca anlatıp seni oyalamayacağım. Bunların hepsi seni sevdiğimdendi. O kadar çok ileri gitmişti ki senden başka hiçbir şeyi istemiyordum. Gözüm dönmüştü, senden Lucas'ı koparacak kadar gözüm kararmıştı."Diyecek bir şey bile bulamıyordum, boşluktaydım. Sadece kahvemden bir yudum aldım ve Jungwoo için bir tane daha sipariş ettim.
"Sizin birbirinizden ayrılamadığınızı anladığımda araya eski sevgilin diye Mark'ı, Lucas'ın sadece beraber barda içtiği Yiren'i kattım olaya. Senin Yiren'i sevmediğini biliyordum. İkisinin de hiçbir ilişkisi olmadı. Sadece Lucas'ı tehdit etmiştim. Dediğimi yapmazsa sana zarar vereceğimi söylemiştim. Aslında böyle bir şeyi asla yapmayacaktım sana. Hepsi onu korkutmak içindi ama başarısız oldu. "
Kahvesinden içip devam etti.
"Hatırlıyor musun Lucas'i görmek için bara bile gelmiştin, 'Soyeon' olarak tanıtmıştın kendini. Senin olduğunu anlamıştım ve böyle bir şey yapacağını da Shuhua söylemişti. İlk başlarda onu katmak istememiştim ama idare edememeye başlamıştım. Onu da ayni şeyle tehdit etmiştim. Shuhua sana çok değer veriyormuş, basta onaylamayıp, itiraz etse de, onu da ikna etmeyi başarabilmiştim."
Hafif bir tebessüm etmiştim sadece. Aklim almıyordu. İlk tanıdığım Jungwoo ile şuan ki Jungwoo arasında büyük bir fark vardı. Bu kadarını yapabileceğini düşündüğüm biri değildi, beni nasıl kandırdıysalar, Lucas'ın kendisinin gelmek istemediğini düşünüyordum.
"Sana inanmıyorum."
"Bana inanmanı beklemiyorum, size verdiğim zararı anlatmaya çalışıyorum, ayrıca senden beni affetmeni isteyemem."
"Bir zahmet isteme. Shuhua gitmeni söylemeseydi kim bilir daha ne kadar uzatacaktın bu saçma salak işi."
"Orasını tanrı bile bilemezdi. Dün Shuhua ve Mark bara gelince onlardan bir güzel dayak yedim. Shuhua'nın tokadı beni kendime getirdi diyebilirim. O yere düştüğüm an ne yaptığımı sorgulamıştım."
"Shuhua'nın senden hoşlandığını biliyorsun değil mi?"
"Biliyorum ama artık sevmiyordur."
"Senin kadar salak birini gördüğümü düşünmüyorum. Düşündüğünün aksine, Shu bu açıklama işini sen yaptın diye gönlünde en üst yerlere taşımıştır seni."
"Bilemiyorum Yuqi. Bunca yaptığım şeyden sonra sizin yanınızda hiçbir şey olmamış gibi davranamam."
"Bir de davransaydın? Affedersin ama bundan sonra sana değer verebilecek tek kişi Shuhua'dır. O da seni sevdiğinden dolayı. Kendine çeki düzen ver. Seni anca öyle kabullenebiliriz ama o da şüpheli. Kendine çok güvenme. Hala akıllanmış durmuyorsun."
"Benim sana kendimi kanıtlamam için ne yapmamı bekliyorsun Yuqi?! Kendin bile şüpheli olduğunu söylüyorsun. Ben ne yapabilirim?"
Sırtımı sandalyeye dayamış arabaları izlemeye başlamıştım. Onu affetmek istiyordum ama güvenimi kırmıştı, affetsem bile önceki samimiyeti onda yakalayamazdım, beceremezdim de. Geçmişi aşmalıydık ama verdiği zararlar elbet bir gün tekrar ortaya çıkacağı gerçeği vardı. Böyle yaşamaktansa, hayatımızdan çıkarmak daha iyiydi. Kim isterdi ki rahat, maratonda ilerleyen bir yaşamda kararsızlık, düzensizlik, kavga veya tartışma. Ayrıca değişeceğinin garantisi yoktu.
"Sana karşı üzgün olmamalıyım ama, maalesef Jungwoo. Yapabileceğim bir şey yok. Bu sana kalmış bir şey. Beni ilgilendirmiyor artık."
"Haklısın. Kalkalım mı artık?"
"Dur, Lucas-"
"Lucas'ın bunlardan haberi yok. Oraya gittiğimde ona söyleyeceğim."
Kafamı salladım.
Hesabı ödemiş ve kafenin önünde ayrılmış, ayrı yollardan gitmiştik. İçim rahatlamıştı. Artık gereksiz bir sıkıntı olmayacak, araya üçüncü kişilerin girmeyecekti.
Kulaklığımı takmış, rastgele bir şarkı açmış, kendimi çiseleyen yağmurun altına bırakmış, evimin yakınlarındaki sokaklarda geziyordum yüzümdeki tebessümle.
~
Size büyük bir spoi verdim.
Ayrıca artık olan biteni anlamışsınızdır diye düşünüyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
umursamaz adam ve aşığı, luqi.
FanfictionGece 12'den sonra eve gelirdi. O geldiği zaman eve yoğun bir içki kokusu yayılırdı. En çok canımı yakan da boynunda hep kırmızı ruj izleri olurdu. #luqi 1 #lucas 1 🥳