1.3

719 65 23
                                    

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Keyifli okumalar  ❤️

"Dünden beri beni aptal yerine koyan sensin Yiren. Benim kararım çoktan belli. Senin yaptığın sadece çeneni yormak. Şimdi o siktiğimin çenesini kapat ve siktir git şu odadan." sinirleniyordum. Dünden beri beni salak yerine koyup habire Yuqi seni bıraktı diye dolanıyordu odanın içinde.
"Sen gerçekten o aptal kız ile kafayı yemişsin Lucas. O seni sevmiyor bile!"
gözlerimi devirmiş ve geldiğimden beri koltuğun üstünde olan ceketimi almış ve kapıya çıkmıştım.
"Hep aynı şeyleri tekrar ediyorsun farkında mısın? Artık söyleyecek bir şeyin bile kalmadı." kapıyı açmış ve bu kaldığım lanet yerden çıkıp gitmiştim.

İlk gördüğüm banka oturmuş nefes almaya çalışıyordum. Bir şekilde Yuqi'nin gönlünü almam gerekiyordu.  Boş bir şekilde gidip özür dilersem asla beni affetmezdi ki, haklıydı. Ben olsam bende affetmezdim.

Onca şey yaşamıştık. Bu yaşananlara kadar, en kötüsünü yaşamamıştık. Keşke yaşamasaydık. Ama maalesef ki olanların  çoğu benim hatamdı ve kendim düzeltmem gerekiyordu.
"Ne kötü değil mi? Sen bir şerefsizsin ama karın bir melek. Ne uyuşmazlık ama!" kafamı yan tarafta oturan Jungwoo'ya çektiğim anda gözlerimi devirdim.
"Çok düşünüyorsun Lucas. Seni hiç böyle görmedim."
"Gördün işte şimdi git hadi. Sesin kulağımı kanatıyor." gülmüş ve bana dönmüştü. Bense karşımda oynayan çocukları izliyordum.
"Benden çabuk bıkmışsın ama beni daha çok göreceksin Yukhei." elinde tuttuğu beyaz küçük bir bezi burnuma doğru tutmuş var gücüyle burnuma bastırıyordu. Çırpınmıyordum, kimsenin yardım etmeyeceğini biliyordum çünkü.

Gözlerim kapanmadan önce son kez ona baktım ve ardından gözümden bir yaş düşmüştü. Keşke bu kadar zayıf düştüğümü görmeseydi.

Yuqi~
Shuhua'nın boynuna yatmış, koltukta oturuyor, sıkıcı olan filmi izlemek yerine elimle oynuyordum.

Mark gelip bana Lucas'ın gittiğini ve  bir daha asla  gelmeyeceğini söylemişti. İlk başlarda inanmamış, şaka yapıyor diye düşünmüştüm. Ama yine o kızla bir fotoğrafı ve açmadığı mesajlara bakmadığı bir telefonı vardı. Hala inandığım söylenir mi bilmiyorum ama gün geçtikçe umudum tükeniyordu.

Öğrendiğim günden beri Shuhua bizde kalıyordu. Ben ne kadar tamam artık gidebilirsin desem bile dinlemiyordu beni. Gerçi o böyle hallere girseydi bende gitmezdim ki?
"Hadi gel seninle dışarı çıkalım."  ayaklanmış yanımda dikilen Shuhua'ya baktım.
"Shu, dünde aynı şeyleri söyledin ama ben dışarı çıkmak istemiyorum."
"Dünde söyledim ama sen yine aynı şeyleri söyledin." elimi çekiştiriyordu. Gerçekten olduğum yerden kıpırdamak istemiyordum. Halim yoktu. Olmaması normaldi çünkü ağlamaktan doğru dürüst uyuyamıyordum bile.
"Ya Yuqi hep böyle evde mi oturacaksın?"  bütün nefesimi dışarı vermiştim. Konuşmaya başlayacağım sırada ise çalan kapı ile bakışlarımı hemen Shuhua'dan çekmiş, umutla kapıya doğru koşuyordum. O olması için her saniyede tanrıya dua ediyordum ama kapıyı açtığımda ise gülümsemem solmuştu. Gelen Mark'tı.
"Siz kızlar sıkılmışsınızdır diye size bir şeyler getirdim." omzuma elimi atan Shu'ya bakmış ve kalktığım koltuğa oturmak için geri dönmüştüm.

Rahat bırakmıyordu. Her aklımızdan dışarı çıkmak gelse hemen 5 dakika sonra zil çalıyor ve gelen Mark oluyordu.

Gülüşerek içeri ellerinde poşetlerle giren ikisine bakmış ve gözlerimi devirmiştim. Gerçekten benim mal arkadaşım hiçbir şey anlamıyor muydu? Yoksa ben mi kafaya takmıştım?
"Ne düşünüyorsun Yuqi?" çaprazda kalan tekli koltuğa oturmuş bana bakıyordu.
"Ben hala söylediklerimin arkasındayım Mark. Beni ya Lucas'ın yanına götür ya da beni rahat bırak."
gülmüştü.
"Benden rahatsız olduğunu bilseydim gelmezdim zaten Yuqi." ayaklanmış ve bir şey demeden gitmişti. İyiki de gitmişti. Kısa sürede kurtulmuştum.
"Ya kızım sen ne kadar salaksın ya? Sana iyilikle yaklaşan birine neden böyle davranıyorsun!?" Mutfaktan bağırıyordu ama o sesi bütün eve yayılmıştı.
"O bana iyilikle yaklaşmıyor Shu. Sen öyle algılıyorsun." adım sesleri geliyordu.
"Şaka mı yapıyorsun Yuqi. O sadece gittiğini söyledi. Ayrıca bende söylüyorum Yuqi. Al bak, Lucas yok artık! O seni bırakıp git-" gözlerimi kapatmış ve yaşların akmasına izin vermiştim. Sinirleniyordum. Ben onun gittiğine inanmıyordum.
"O çeneni kapat ve git bu evden."
"Ama Yuqi ben öyle-"
"NE DEDİĞİN 1 GRAM BİLE UMRUMDA DEĞİL. ŞİMDİ GİT BURDAN SHUHUA!"  tüm sesimle bağırıyordum, bir yandan da gözümden yaşlar akıyordu. Bu yüzden sesim sonlara doğru kısılmıştı.

Kısa süre sonra kapı kapanma sesi duymuştum. Yalnız kalmıştım ve deli gibi yaşlar akıyordu gözümden. Biri düşse diğeri hemen onun açtığı yoldan ilerleyip o da düşüyordu.

Yanımdaki sehpada çerçeveli olan fotoğrafımızı elime aldım. Gözyaşlarım fotoğrafı ıslatsa bile umrumda değildi. Şuan hiçbir şey umrumda değildi.  Bir tek onu umursuyordum ama o da burda değildi...

~
Bölüm çok gecikti biliyorum ama başımı ödevlerden kaldıramıyorum  çok üzgünüm :(
Bölümü nasıl buldunuz?
Keşke latata erasıma geri dönsek🤧

~Bölüm çok gecikti biliyorum ama başımı ödevlerden kaldıramıyorum  çok üzgünüm :( Bölümü nasıl buldunuz? Keşke latata erasıma geri dönsek🤧

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
umursamaz adam ve aşığı, luqi.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin