"Sen benim burda olduğumu nerden biliyordun?" cipsinden bir tane almış, yedikten sonra konuşmaya başlamıştı.
"Sen gittikten sonra hemen Mark çıkmış. Ben görmedim o sırada Lucas'a çemkiriyordum."
"Teşekkür ederim. En azından benim yapamadığımı sen yaptın."
"Evet, ağzına da sıçtığımı da sayarsak kabul ederim." gülmüş ve kafamı çevirmiştim.Açıkcası bugün kendime dışarı çıkmak için geçerli enerjiyi bulamıyordum. Dün gece çok şey planlanmıştım ama sabah yataktan halsiz ve bitkin kalkınca hepsi suya düşmüştü. Zaten bir de Shuhua gelmişti. Evde canım sıkılmazdı.
"Kediyi nerden buldun?" peteğin dibindeki minderin üzerinde uyuyan kediye baktım. Hâlâ bir isim vermemiştim. Aklıma da gelmemişti.
"Dün gece buldum. Ben bankta otururken yanıma geldi bende dayanamayıp eve getirdim."
"İyi yapmışsın. Canın sıkılmaz." kafa sallamış ve kanallarda gezinmeye başlamıştım.Aklıma bir şey takılmıştı, Shuhua, Mark'ın peşimden geldiğini nasıl anlamıştı? Vakit kaybetmeden bunu sormalıydım. Sordum da.
"Shu, Mark'ın peşimden geldiğini nerden biliyorsun?" hafif bir öksürük tutmuştu onu.
"Jungwoo söyledi. Lucas'a çemkirdikten sonra koşarak merdivenleri inmiştim. Kapıda beni görünce kolumu tutmuş, gitmememi söylemişti." kafamı sallayarak onu onayladım.
"Benden bir şey mi saklıyorsun Shuhua?" bana kaşlarını çatarak bakmış, elindeki cips poşetini yere bırakmıştı.
"Senden bir şey saklasam sana bunları da söylemem. Benim hakkımda böyle düşünecek ne yaptım sana?" içimde kötü bir his vardı. Bu his çok uzun zamandan beri vardı ama arada bu konu gelince hep ortaya çıkıyordu.
"Bir şey yapmadın. Sadece sana sordum bir mânâ aramana gerek yok." kafasını sallamış ve gözlerini televizyona çekmiş, etrafta uzun bir sessizlik hakim kalmıştı.Aslında yalan söylememeliyim, bir şey sakladığını elbette düşünüyorum. Mark'ın imalı konuşması, Shuhua'nın arkamdan geldiğini bilmesi... Neden geldiğini söylemişti ama inansım gelmiyordu. Nedenini bende bilmiyordum. Kimseye güvenemiyordum. Herkes farklı şey diyerek kafamı karıştırıyordu.
Akşam olduğunda Shuhua'yı evde bırakıp kedim için bir şeyler almaya çıkmıştım. Kulaklığımda son ses Blackpink - Hope Not çalıyordu. Son zamanlarda bu şarkıya bağımlı olmuştum. Tam ruh halimi anlatan bir şarkıydı.
Petshop gibi bir yere gelmiş ve bütün ihtiyacı olan şeyleri almıştım. Bir kaç tane de oyuncak almayı unutmamıştım tabii. Koltukları veya sandalyeyeleri tırmalamasını istemezdim.
Çiseleyen yağmurla kapüşonumu takarak hızlı adımlarla eve gelmiş, yanıma aldığım anahtarımla eve girmiştim. Yedek anahtarımı da saksıya koymayı unutmamıştım.
Poşetleri mutfak masasına koyduktan sonra balkondan gelen sese doğru ilerlemeye başladım.
"Hayır, öyle bir şey yapmam."
Hızlı hızlı konuşuyor, balkonda bir o tarafa bir bu tarafa doğru yürüyordu. Beni görmemesi için mutfak kapısının pervazına gizlenmiştim. Kimle konuşuyordu bu?
"Daha ona bu sabah söylediğim yalanın etkisinden çıkamazken bir tane daha söyleyemem Mark. Bunu yapamam üzgünüm. Bu sorununu kendi aralarında çözmeliler."
İşte. Emindim artık. Benden bir şeyler saklıyor, üstelik de saklamıyorum diyerek yalan söylüyordu. Kendimi sorgular haldeydim. Kime güvenecektim artık?
"Kapatmam gerekiyor, yakında evde olur."
Bir kaç bir şey daha mırıldanıp telefonu kapatmış ve arka cebine koymuştu. Balkon demirlerine yaslanıp derin derin nefesler alıyordu. Yanına gidip yeni geldiğimi söyleyecektim.
"Shuhua?" gülümseyerek dayandığım mutfak pervazından kalkmış, yanına adımlamıştım. Seslenmemle tırsmıştı ama bunu görmemiş gibi yaparak yanına ulaşmıştım.
"Hoşgeldin Yuqi. Aldın mı birşeyler?" kafamı sallamıştım.
"Hoşbuldum da, sen kiminle konuşuyordun?" kafasını göğsümde bağladığım ellerime çekmişti.
"Sorguda mıyım? Ben bir şey yapmadım polis bey!" ellerini teslim olmuş gibi kaldırmıştı. Bu haline gülsemde benden yine saklamıştı. Bende umursamadan hala kaloriferin yanında uyuyan kedimi kucağıma almış, bir kaç öpücük kondurmuş ve banyoya götürmüştüm. Üstüm ıslanacaktı biliyorum ama buna değerdi."Yardım etmemi ister misin?" kafamı 'hayır' anlamında sallayarak onu reddettim.
Kedimi bir süre boyunca uzun uğraşlarla yıkadıktan sonra kirli sepetinin üzerindeki havluya uzanmaya çalıştım. Ama uzattığımda elime havluya dair hiçbir şey gelmemişti.
"Birileri odasında unuttuğu havluyu arıyor sanırım?" uzanmış ve elindeki havluyu almış, kedimi sıkıca sarmış ve kaloriferin yanına bırakmıştım. Islanan üstümü eşofmanlarla değiştirmiş, saçımı tepeden bağlamıştım."Neden bana soğuk davranıyorsun Yuqi?"
"Benden sakladığın onca şeyden sonra sana nasıl davranmamı bekliyorsun?" demek istedim. Ama diyemedim işte. Bunu diyecek cesareti kendimde bulamıyordum.
"Bir şey yok Shu. Bugünlerde biraz durgunum sadece." kafasını sallamıştı.
"Anladım."Kediyi havluyla kurulamaya çalışıyordum. Yaptığım doğru mu bilmiyordum ama kendinin kurumasını beklersem üşütebilirdi. Tanrıya şükürler olsun ki mızmız bir kedi değildi, biraz uğraş versem de yapmama izin veriyordu.
"Ona bir isim verdin mi?" gelip yanıma oturmuştu.
"Bilmem, hiç aklıma gelmemişti."
"Ona ben isim verebilir miyim?" kafamı 'olur' anlamında sallamıştım. Koyacağı ismi merak ediyordum.
"Bence oreo olabilir hm?" kedi, oreo ismini beğenmiş olacak ki, yerinden silkelenerek kalkmış, Shuhua'nın yanına gitmişti.
"Sevdi galiba."
"Bence de baksana."Kendimize yiyecek bir şeyler hazırlayıp yemiş ondan sonra Shuhua apar topar hazırlanmış, eve gidiyorum diyerek ayrılmıştı. Her ne kadar inanmasam da bunj belli etmemiş, vedalaşıp gitmişti.
Bende yine kendş yalnızlığımla kalıp Oreo ile oynamaya başlamıştım.
~
Umarım beğenmişsinizdir ❤️
Yorum yapmayı unutmayın❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
umursamaz adam ve aşığı, luqi.
FanfictionGece 12'den sonra eve gelirdi. O geldiği zaman eve yoğun bir içki kokusu yayılırdı. En çok canımı yakan da boynunda hep kırmızı ruj izleri olurdu. #luqi 1 #lucas 1 🥳