1.8

574 58 28
                                    

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Keyifli okumalar!

Sabah Shuhua beni erkenden kaldırmış, evime bırakmıştı. Evinden bir kaç parça eşya alıp buraya gelecekti. En azından Lucas gelene kadar burada kalacaktı. Biraz zorlanmıştım kalması için ama sonunda onu ikna edebilmiştim.

Eve geldiğimde kendimi direkt duşa atmış, bakım yapmıştım. Üstümdeki kiri atmış hissediyordum.

Elimde bitmiş ramen kabını atmak için kalmış mutfağa gidiyordum. Ama zilin çalmasıyla elimdeki çöpü yere koyup kapıya gitmiştim. Kapı deliğinden baktığımda Mark'ı görünce biraz kapının önünde oyalandım. Açınca sahte bir gülümseme takıp ona selam vermiştim.
"Hoşgeldin Mark. Bir şey mi oldu?" onu içeri almayacaktım. Alınca bir türlü gitmiyordu. Anca yüzüne git diyince gidiyordu
"Hoşbuldum Yuqi. Dün ziline bastım ama sanırım evde yoktun. Neredeydin?" hayır yani, bu seni ne ilgilendiriyor?
"Hiç, kendimi modumda hissetmiyordum da ondan açamadım kapıyı kusura bakma."
"Hm, anladım."
"Yuqi, çok geç kalmadım değil mi?" merdivenlerden elinde bavulla gelen Shuhua'ya baktım. Omuzları düşüktü. Kim bilir o bavulun içine neler koymuştu.
"Hoşgeldin Shu. Yok geç kalmadın."
"Sanada merhaba Mark." ayakkabılarını çıkartmış, kendini direkt içeri atmıştı Shuhua. Bende Mark'a el sallayıp kapıyı suratına kapatmıştım. Onu eve almayı bekliyorsa daha çok beklerdi.

Shuhua'ya yiyecek bir şeyler hazırlamış, arada bende yemiş ve salona geçmiştik. Çünkü bu gece tekrardan oraya gidecektik. Bu sefer o oyalarken, bende Lucas'ı çıkartmaya çalışcaktım. Ama çıkartacağımı düşünmüyordum.
"Yuqi, sana bu elbise çok yakışır bunu giymelisin kesinlikle!" dünkü peruğumu tekrar takmış, gösterdiği Elbiseye bakıyordum. Kenarlarında uzunca ipleri ve düz askıları vardı. Elinden gülümseyerek elbiseyi almış ve denemek için yatak odasına gitmiştim. Üstümdeki pijamaları çıkartıp bir çırpıda üzerime geçirdim. Vücudumu sarmıştı bu da benim özgüvenimi yükseltiyordu. Biraz kısaydı ama sorun edilecek kadar değildi.

Model yürüyüşü yaparak Shuhua'nın karşısına geçmiştim.
"Acaba bu elbiseyi senin için mi yapmışlar?" verdiği cevapla koşarak boynuna sarılmıştım.
"Tamam tamam cıvıma hemen. Bana da kıyafet seç ben seçemiyorum." ilk dil çıkarttıktan sonra Shuhua'ya da bir şort ve crop seçtikten sonra hazırlanması için odaya göndermiştim. O sırada da bende banyoda makyajımla uğraşıyordum. Eyeliner ve kırmızı rujla bitirmeyi düşünüyordum. Öyle de yapmıştım zaten.

Hazırlanıp evden çıktıktan sonra içimdeki huzursuzlukla oraya doğru yola çıkmıştık. Onu oradan çıkartmak istiyordum ama nasıl çıkaracağımı hala bilmiyordum. Her yerin güvenlik ve insan dolu olan yerden birini nasıl gizlice çıkarabilirim ki? Ne halde olduğunu bile bilmiyorum zaten.

Düşünceler içerisinde geldiğimi bile fark etmemiştim. Shuhua arabayı durdurmuş ve güven verircesine boşta kalan elimi sıkmıştı.
"Sıkma o güzel canını. Ben buradayım Yuqi." gülümsemiştim. Bu sürede de gözümdeki yaşları akıtmamak için ellerimi yelpaze yaparak sallamaya başladım.
"Hadi, inelim." kafamı sallamış, çok beklemeden arabadan çıkmıştım. Shuhua'nın koluna girmiş ve emin adımlarla yoğun içki kokusunun geldiği bara doğru ilerlemiş ve içeri girmiştik.

İçeride köşelerde öpüşen, bağıran ve içkileriyle sakince oturan çeşit çeşit insan vardı.

Gözlerimle içerisini baya süzmüştüm. Ne Jungwoo vardı, ne de onun yakın arkadaşları. Büyük ihtimalle yukarıdadırlar diye düşünüp Shuhua'nın oturduğu masaya doğru ilerlemeye başladım.

Yaklaşık 1 saat boyunca oturmuş, az biraz içmiştik. Canım ne kadar sıkılsa da beklemem gerekiyordu. Onu bu gece burdan ne zorluklar olursa olsun çıkaracaktım. Umrumda değildi.

Tam o sırada tanrım galiba sesimi duymuştu. Merdivenden 4 kişi birlikte aşağıya iniyordu. İlk başta tam kimler olduğunu çıkartamasamda aralarında onun da olduğunu görmüştüm. Gözlerim yavaş yavaş dolmaya başlamıştı. Onu o kadar özlemiştim ki. Koşa koşa gidip ona sarılmak ve sonsuza kadar bırakmamak istiyordum. Her adımını dikkatlice izlemiştim.

Gözleri çökmüş, rengi solmuş, saçlarını dağınıktı. Siyah bir kot pantolon ve beyaz bir tişört vardı üzerinde. Gideceği yere kadar onu izlemiştim. O kadar çok özlemiştim ki diyecek kelime bulamıyordum söylemeye.
"Nereye bakıyorsun Yuqi?" bağırarak konuşmuş, en sonunda da baktığım yere bakmaya başlamıştı.
"Başlıyor muyuz?" kafamı sallamış ve vakit kaybetmeden gelirken konuştuğumuz gibi onların yanına ilerlemeye başlamıştık. Oturmalarına yakın yanlarına varmıştık. Yoksa kızlar hemen geliyordu yanlarına.

Shuhua'yı hepsi tanıdığı için başta hoşgeldin gibisinden kelimeler söylemişlerdi. Ama o hiçbir şey söylememiş, sadece yere bakıyordu. İki eliyle de başını arasına almıştı.
"Buraya size arkadaşım olan Soyeon'u tanıştırmaya geldim." bakışlarımı Jungwoo'ya çevirmiştim, biraz sinirli baksa da gözlerimi devirip diğer üç erkeği süzmeye devam ettim.
"Ayakta kaldınız oturun şöyle." Jaehyun sol tarafa doğru kaymış, Lucas ve arasına ikimizin oturacağı kadar mesafe bırakmıştı. Şuan midemde kelebekler uçuşuyordu. Çünkü aramızda hiçbir mesafe yoktıu artık.
"Lucas?" Jungwoo'nun alaylı bir şekilde ismini söylemesiyle gergince bakışlarımı ona çevirdim. Yüzünde gülümsemesi vardı ve ben şuan o gülümsemeyi dağıtmak istiyordum.
Lucas, bakışlarını yerden kaldırıp ona çevirmişti. Bende fırsattan istifade yüzünü incelemiştim. Kör ışıklardan pek bir şey gözükmesede dudağında ve gözünde hafif mor lekeler vardı. O lekeleri teker teker öpmek, kendi ellerimle iyileştirmek istiyordum.
"Sana bahsettiğim kız yanında." bir şey demeden bakışlarını bana çevirmişti. Bana baktığı an bakışlarımı yanımda oturan Shuhua'nın bacaklarına çekmiştim. Ona bakamazdım. Onun gözlerine bakmaya cesaret edemezdim.

Yaklaşık 1-2 saat oturmuştuk. Bazıları bu saatler içinde kalkmış, Shuhua da Jungwoo ile birlikte içki almak için kalkmıştı.

Tek Lucas ve ben kaldıktan sonra bileğimin ani hareketle çekilmesiyle yerimden sıçramıştım. Önden gidiyor, arkada olan benide hızlıca çekiştiriyordu. Canım acısa da sesimi çıkarmamış, götüreceği yere kadar konuşmamıştım. Ona ne diyebilirdim ki zaten?

Yukarıda, en sonuncu kırmızı kapılı bir odaya getirmiş, ay ışıklarının aydınlattığı odayı lambayı açarak söndürmüştü. Gözlerimi yine yere çekmiştim.
"Yuqi?"

~
Uzun bir aradan sonra kendimi affettirmek için bu bölümü biraz uzun tuttum. Umarım beğenmişsinizdir ❤️
Medyanın ateşi ve gifin tatlılığı 🤭

 Umarım beğenmişsinizdir ❤️Medyanın ateşi ve gifin tatlılığı 🤭

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
umursamaz adam ve aşığı, luqi.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin