Bu bölüm uzun oldu, ama benim çok hoşuma gitti umarım sizin de gider. İleri bölümlerde yeni karakterler eklenecek ve ben çok heyecanlıyımm. Sınav dönemi olduğundan ilk yazdığım bölümleri peş peşe atıyorum bu ara biraz meşgul olacağım :( Neyse uzatmıyorum daha fazla, Nehir kaçar.
***
Çocuk önündeki taşa takılıp düşmekten son anda onu kurtaran kişiye minnetle baktı, bu çanta bazen ağırlığını olması gerektiğinden fazla hissettiriyordu. Ancak baktığı an gördüğü kişiyle tüm kanının çekildiğini hissetti, ne yapacağını bilemeyerek kendini geri çektiğinde düşmekten kurtulamamıştı. Öksürdü ve çimlerin üstünde doğrularak karşısında duran prense baktı,
Hayır metafor değil, gerçekten.
Onun gibi biri bu saatte ne yapıyordu ki? Midoriya ön yargılı değildi fakat ona son yapılanlardan sonra açıkçası pek hoşlandığı söylenemezdi.
"Özür dilerim, korkuttum mu?" Dedi düz bir sesle.
"A-ha hayır! Ben sadece, sen kraliyet ailesinden Shoto Todoroki değil misin? Neden tek başına dolaşıyorsun? Buna izin yok sanıyordum, bu zamana kadar iletişim için tüm yolları araştırmıştım ama kimsenin tek başına çıkmayacaklarını söyleyip duruyorlardı. Yoksa yalan mıydı? Ama neden ya-"
"Kaçtım."
"Ne?!"
"Oradakilerin kendi isteğiyle mi kaldıklarını mı düşünüyorsunuz?"
"Eh, biraz."
"Burada olduğumu birine söylersen-"
"Öyle bir şey yapmam, için rahat olsun."
"Bunu dedikten sonra beni geri götüren kaç kişi oldu biliyor musun?"
Midoriya gözlerini karşısındaki gençte gezdirdi, saçlarının sol tarafı kırmızı sağ tarafı beyazdı, sol gözü diğerinden farklı olarak turkuazdı ve aynı aylık haberlerdeki fotoğraflardaki gibi büyük bir yara izi vardı. Üstünde hala pelerini ve sadece onlara özel olan takımlardan vardı, böyle biri neden kaçmaya çalışıyor olabilirdi ki?
"Ben Izuku Midoriya, efsanelere göre üç bölgeyi yeniden bütün yapacak olan barışın ışığını arıyorum." Dedi yeşil saçlı büyük bir gülümsemeyle, buna karşılık Todoroki onu kısa bir süre inceledi.
"Neredensin sen?"
"Ben mi? Emin değilim, bir aile beni yasak alanda ağlarken duyup yanlarına almışlar. Ama orada da hatırlayacak kadar kalmadım, kendimi bildim bileli gezginim." Yeşil gözlerini kırpıştırarak karşısındaki çocuğun tepkisini bekledi.
Todoroki ise kısa sürede bu çocuğun zararsız olduğunu anlamıştı, gülümsemesinin küçücük bir kısmı bile kötülük barındırmıyordu. Belki kendisine yardım edebilirdi, bu sefer de geri dönmek istemiyordu.
"Neden onu bulmaya çalışıyorsun? O sadece bir efsane."
"Evet öyle ama buna inanmazsam ne yapacağım ki, benim amacım bu. Kim olduğumdan bile emin değilim, tek bildiğim bu, hayatımı buna adadım, herkesi eskisi gibi bir araya getirmek."
Midoriya ceketinin cebinden bir pusula çıkarırken Todoroki daha iyi bakabilmek için ona yaklaştı,
"Bak, ne zaman pusulanın ucu ters tarafı gösterirse-"
"Oradadır üçü bir yapacak olan..." Diye mırıldandı Todoroki kendi kendine, annesi de küçükken ona bunu söylerdi ancak hiç ne demek olduğunu anlayamamıştı. Bu sözüyle Midoriya başını ona döndürdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Barışın Işığı [Bakudeku+Shinkami]
FanfictionBnha fantasy tamamen bana ait kurgudur, [Barışın Işığı adlı ilk kurgudur]+Bakudeku+Shinkami "Bir varmış, bir yok olmuş. Evvel zaman içinde, Arishtat Apate'ye kanmış, Hera küçük insanları kontrolüne almış. Tanrıçalar ipleri ellerine alırken yeryüzün...